Canlarım, sizlerle beraber olmak öyle önemli ki benim için. Beni Sevgi ablanız olarak kabul edin. Zaten Bodrum da beni öyle tanır. İyi ve kötü zamanlarınızda yanınızda olayım. Dertleşelim, ama çoğunlukla gülelim. Öyle ihtiyacımız var ki gülmeye. Sorunlarımızı unutup, keyif almaya bakalım. Haydi.. Var mısınız beraber keyiflenmeye ?

Bodrumun Sevgisi

Perşembe, Haziran 26, 2008

İYİ OLMAK NE KADAR ZOR, KÖTÜLÜK ETRAFTA SEBİL

Yaz geldi. Sıcaklar bastırdı. Üstümdeki tembellik rehavete dönüştü. Evi otel niyetine kullanır oldum.

Kümesimle hala yaşıyorum. Adama odun desem, odun faydalı. Hayvan desem, o da insanlığa faydalı. Yaratık desem en uyarı bence. Şekli şemali belirsiz, ne işe yaradığı da meçhul yani anlayacağanız öööle 1 yaratık işte… İnlerinde yaşıyorlar.

Artık ne sölersen söle, kazımıyor. Bende onu ilahi adalete teslim etim. Her horozun ötüşünde BAD dualarımı yolluyorum. Haaa! Demeyinkine kötü söz sahibinin. Benim suçum varsa o sözler beni bulur. Haksız yere sölemişsem eğerkine. Ölümü tatmasına rağmen adam olmadı. Bundan sonrası ilahi adalete kaldı.

Sıcaklar başlayınca kümes kokusu, sesi olduğundan cam açılamıyor. Sıcak odada yatılmıyor. Oda resmen iptal oldu. Onun ailesi rahat ya, gerisinin önemi yok. Yaratık oğlu yaratıklar ailesi…

Bende salonda yatar oldum. Uyanınca acele kahvaltı edip hemen denize gidiyorum. Akşama kadar plajdayım. Yazlıkçı arkadaşlarım da geldiğinden gır gır şamata vakit geçiyor.

Akşam evde duş yemek veee! Yine dışarı gidiyorum. Gece yarısını geçince gelip uyuyorum. Bu her gün aynen devam ediyor.

Maçları da sadece bizimkileri izliyorum. TÜRK takımına ettiğim duaların tutması, (sade benim değil, tüm kardeşlerimizin duası) takımımızı galip getiriyor. Yarı final bile büyük başarı. İlk 4 takıma girdik ya. Ne gam. Dün Almanya’ya son anda yenildik. Ben ki maçlardan fazla anlamam ama Fatih hocayı, bütün oyuncularımızı emeği geçen herkesi candan kutlarım. Aslanlar gibi adımızı duyurduk. Aferiiiin!

Bu arada kendime yeni imaj ettim. Hayatım boyunca kimsenin ne zenginliğini, ne güzelliğini, hiçbir şeyi kıskanmadım. Uzun tırnak haricinde…

Birinin tırnakları uzun ve bakımlıysa, içim giderek kıskandım. Sonacığıma takma tırnak kullanayım dedim. Anacım her an biri düşüyor. Hele kent TV deki yaptığım programlarda tam yayın zamanı düşüyor. O parmağımı nasıl saklayacağımı bilemiyorum. Belki 50 tane filan tırnağım oldu.

İstanbul’da protez yapıyolarmış emme ayda 1 gidip düzelttirmekte masraflı olacak diye vaz caydım.

Nihayet burada yapıldığını öğrendim. Nasıl çocuklar gibi sevindim. Tabiî ki hemen yaptırdım. Amanın 1 güzel oldu. Elimin şekli bile güzelleşti. Emel Sayının “eller eller” şarkısındaki gibi, ön planda ellerim. Şööööle öceyide çaldım mı? Bak gari keyfime. Peeeah! DE

Bununla da iş yapılamıyormuş. Kolye küpe takamıyorsun. İnce işler yapamıyorsun. Telefonun tuşlarına basamıyorsun. En önemlisi pc klavyesinde yazı yazamıyorsun. Tıpkı mehter yürüyüşü gibi 2 harf ileri, 1 harf düzeltmek için geri. Öyle komik ki! Kaşınırken hissetmiyorsun. Yırtma şiddetini ayarlayamıyorsun. Sonrasında kızarıklar ve yırtıklardan anlıyorsun. Ne olursa olsun hoşuma gitti.

Yaşım ilerledikçe aklıma eseni yapmak daha hoşuma gidiyor. Yaşıtlarım hacca gidip, tesbih çekiyorlar. Ben nelerle uğraşıyorum. Şimdide kalıcı makyaja takmış durumdayım. Şööööle yay gibi kaşlarım olsa, gözlerimin kenarına sürme olsa, fenamı olur? Yüzünü yıka, denize gir. Her an bakımlısın. Ah keşke bunları gençkene akıl etseydim. Ama daha yaşlı olmadığımdan, yinede şanslıyım.

Şu ademoğullarını tanıyabilen, anlayabilen varsa beri gelsin. Ne zaman iyi? Ne zaman kötü? Kestirmek mümkün değil. Benim düşünceme göre zaten iyiliğin sınırı vardır. Mesela, örneğin, faraza, bir insanı alırsın okutursun. Ev araba yat kat alırsın. İçlerini dayar döşersin. İş kurarsın. Artık ona verebileceğin kalmaz. (nerde bize öyle iyilik yapacak babayiğit insanlar? Peeaah!) işte iyiliğin sınırı bitti.

Kötülük öylemi? Akla hayale gelemeyecek kadar geniş ve de süresiz. Hem iyi olmak çok zordur. Her insan iyi olamaz. Kötü olmak saniyede başlar. Eğer kötülük olmasaydı. Hukuk fakülteleri açılır mıydı. Polisler, karakollar olur muydu. Hapishaneler, gardiyanlık ne biliiim suçla mücadele edenler olur muydu.

İlişkiler kim kime zarar verirse, kim kimin gözünü oyarsa, parasını gaspet, canına malına göz koy. Koy babam koy.

İyi ve kötü günde, varlıkta ve yoklukta beraber olmak. Nikahlarda söylenen temenniden başka sözlerde kaldı. Onu da dinlemiyoruz bile. Eski dostlar bile değişime uğradı. Modaya uydu. Ya da ben geri kaldım. Çözemedim.

Sıcaklardan beynim pasta jölesi gibi oldu. Gri hücrelerim tam mayışmış durumda. Fikirlerimde başında amirleri olmayınca kendi bildikleri gibi sağda solda gezinip kafalarına göre takılıyorlar.

Eğer bu yazıda dereden tepeden olduysa benim suçum değil. Sıcaktan beynimin işi yavaşlatma eyleminden kaynaklanıyor.

Ayın 30 da yaşam sebebim olan, kızım ve ECEM geliyor. Sadece beynim değil, yaşamım tümden onlara göbekten bağlanacak. Ancak gelişmeleri sizlere yine de aktarmaya çalışırım.

SEVGİYLE KALIN

Çarşamba, Haziran 04, 2008

YÜCEL ELEKTRİĞİN KÜMES MACERALARI -2

Allah kimseyi kötü komşuya çattırmasın. İnsanın evinin nasıl yaşanmaz durumuna gelmesi, komşunun İYİ niyetiyle battal oluyormuş.

Konunun ne olduğunu merak eden canım okurlarım. 1 evvelki safari seferi olan yazımı okursanız, hem resimleri hem de konuya vakıf olursunuz.

Efendiiim! Yatak odamın cam önüne yapılan kümesteki tavuk ve horozla yaşamak nasıl diye sormayın. İnsanın en mahrem yeri yatak odasıdır. Ama benimki nerdeeee! Şallak gibi ortalığa düştü.. Yücelin personeli kümese girip çıkıyor. 1 de yiyecek diye, yemek artıkları, limon kabukları, karpuz kabuğu, daha aklınıza ne gelirse atıyorlar. Koku ve sinek olurmuş. Ne gam? Ev onların değil ya! Kendilerine Müslümanlar. Tek onlar temiz.

İstediğin kadar camda perde, tel olsun. Onları kazımıyolar bile. Zaten cam açamıyorsun. Tek hava aldığın camında içine ettiler.

İnsanın başına gelmeyince bilmiyormuş. Meğer kümes ve tavuk yüzünden ne kadar kişi kavgalı, mahkemelikmiş. Millet birbirini yiyormuş. Zavallı yargı nelerle uğraşıyormuş buralarda.

Yahu hani bodrum turizm göbeğiydi? Sadece TV lerde gördüğünüz gece hayatı, cıbıldak hatunları, sekis hayatıyla meşhur olunmuyormuş. Yerli halkı içindeki eskiiiiii! İlk çağlardan kalma alışkanlıklarını sürdürüyorlarmış. Evinin bahçesinde inek besleyenler, koyun besleyenler, köpekler ve kümes artık normalden sayılıyormuş. Eskiden hiç olan topraklarının karışı para ettiğinden, yaşantıları dıştan değişse de içleri eski köylü ruhu sabit kalmış.

Şimdi köylü kardeşlerim sakın alınmasınlar. Onlar emekçiler ve bizi besleyenler. Onların tarla ve hayvancılıkları geçim kaynağı olduğundan ve her evde yaşantı ona göre olduğundan kimsenin laf söylemeye hakkı olmaz. Aslını yaşayanlar kadar güzel olan yoktur.

Şehirlilerse zaten betona mahkum olduklarından, yeşillik ve hayvanı göremezler. Esas ne şehirli, ne köylü olamayıp arada kalanlar nasıl yaşadıklarını bile tanımlayamıyorlar.

Giyim, kuşam, ev, eşya, hizmetçi (mok gibi para var ya) değişmiş. Asri olmuşlar. DA içlerindeki köylülüğü değiştirememişler. Tavuk besleyince ne oluyor? Artık her yerde türlü çeşitli tavuklar sağlıklı olarak satılıyor. Haaaa! İlle organik yiycem diyorsan her Pazar kurulunca köylüler mis gibi hem tavuğunu hem yumurtasını getiriyorlar. Alsana be kardeşim. Hem de kümeslerdeki kuş gribi, kene gibi hastalıklar onları bağlamıyor. Hani aids olan hatunlarla berber olan erkekler bize bişi olmaz diyorlardı ya. Valla onlarda bu tip hastalıklardan korkmak ne ki! Her fırsatta çimlerde piknik yapıp kenelerden ölenlere ne demeli. Ama bakın bakalım belli düzeyde olan okumuş, yazmış, bilinçli insanlar mı keneleniyor? Yoksa içlerindeki ilkelliği atamamışlar mı?

Hadi bahçede meyve sebze yetiştir. Anlarım. Keyifli uğraştır. Emeğinin karşılığı ürünleri toplarsın. Tazecik yersin. DE hayvanı anlamıyorum. Zaten hemen her evde horoz var. Bir ötmeye başladılar mı? Mahalle inliyor. Geçen gün arkadaşım İstanbul’dan aradı sesleri duyunca sordu “kümesin içindemi yaşamaya başladın?” izah edince dumur oldu.” Bu çağda böyle anlayış kaldı mı valla görmek lazım. Bence gines rekorlar kitabına yolla. Dünyada eşi yoktur böyle kümesin. Bunlar gibisini büyük şehirlerde apartmanda yaşamaya mecbur edeceksin. Paraları var ya iyi semtte otururlarsa 3 günde yok ederler. Sülalesi kalmaz kazırlar” dediiii! Ne diiiyim!

Şimdiiiiiiiii! Bu amcam kümesi yaptı ya! Her 2 güne bir 1 tane tavuğu sözüm ona çaktırmadan koyuyor. Zavallıların suçu ne? Nereye koysan orda yaşar. Horozda öyle güzel ki. Cama geliyorum hepsi toplaşıyor. Yem verecem sanıyor. Vallahi hayvanları çok seviyorum ve de acıyorum. Yoksa (……….) onların yerine sahibi suçlu (………)

Haaaaaaaaa! Eğer belediyeye veya ilçe sağlık müdürlüğüne kümesi şikayet edecek olursam, camları boydan boya duvar örmekle tehdit ediyor. Zaten yapabileceğin en büyük olay da duvarı örmek. ÖR anam ÖR. Sana da bu yakışır. Zaten kokudan camları açamıyorum. Örsen ne yazar örmesen ne yazar. Yazsa yazsa insanlığının kalitesi yazar. Neymiş efendim o camlar illegal açılmış. Ayol ev eski taş ev tapuda yazılı 80 yıllık. O zaman sen babanda bile değil de portakallarda geziyordun. Her iki evin sahipleri belki 3. kuşak olmuş. O zamanlar ev yaparken öööle 2 metre pay koy, içeri çek filan yokmuş. Zaten bütün bodrum sokaklarına bakın çoğu böyle bitişik nizam yapılmış. Yerlisi hısım akraba olarak evlerini yapmışlar. Ne bilsinler ki? O evler, bahçeler kıymete binecek. Rüyalarında görseler hayra yormazlardı. Hem ben orda oturalı 15 sene olmuş. Bu senemi aklı çalışmış. Camlar illegal diye.

İnsanın ne başına gelirse onu öğrenirmiş derler ya! Hani rejim yaparsın çok çeşidini görürsün. Mal bozuk çıkar, tüketici haklarını öğrenirsin gibi…

15 yıldır bu mahallede oturuyorum. Kimsenin içini bilmem. İlgilenmem. Sadece meraba ve sokak gırgırı yaparım. DA kümes olayı meydana gelince meğer ben o yüceli hiç tanımıyormuşum. Onu ve ailesini anlatanlara ağzım açık dinledim. Çoğu da akrabası olan bodrumlulardan yahu 1 kişide sevsin ya bunları. Ben ne biliiim Sadece evimde elektrik bozulunca personeli gelir yapardı. Başka bilmezdim. Zaten yoldan geçenler kümesi görüyorlar. Tanımayanlarda soruyor. Bu izansız kim?

Amanın amanın! Millet kümes bahanesiyle eteğindeki taşları 1 döktü kiiii! Peeeeah! Ben şaş kaldım. Burada yazmaya elim varmaz. Rütük kapatır. 1 Allahın kulu da sevsin beeeeeee!

İyi ki kümesi yaptı. Şimdi tanımayanlar da tanır oldu. Emme menşur oldu. En gırgırı da n'oldu biliyor musunuz? Yılın espirisi türedi:

“benle iyi geçin yoksa yücel elektrik gibi gelir yatak odanın camının önüne kümes yaparım. Görürsün ebeninkini.”

Yazılarımı okuyan canlarımdan da öylesine değişik fikirler geliyor ki! Hele yurt dışından gelen maillerde bu kümes işini mentalitelerine sığdıramıyorlarmış. Nasıl buna müsaade varmış? Ayol burada her yol Paris. Ben yaptım oldu. Deli dumrul kanunu var. Ama sizlerden gelen öneriler ve fikirler az cazip değil hani?

Şimdilik böylesine beklemedeyim. Emmeeee! Mazlum atın tekmesi pek olur derler. Du bakaliiiii! Noooolcek! Bekle ve gör bakem….


SEVGİYLE KALIN