Canlarım, sizlerle beraber olmak öyle önemli ki benim için. Beni Sevgi ablanız olarak kabul edin. Zaten Bodrum da beni öyle tanır. İyi ve kötü zamanlarınızda yanınızda olayım. Dertleşelim, ama çoğunlukla gülelim. Öyle ihtiyacımız var ki gülmeye. Sorunlarımızı unutup, keyif almaya bakalım. Haydi.. Var mısınız beraber keyiflenmeye ?

Bodrumun Sevgisi

Pazar, Kasım 16, 2008

RECİMİM İYİ GİDİP DURUUU

Spottan devam edeyim. Önemli işlerim olduğundan ne zamandır yazamıyordum. ( duyan da vatanı kurtarıyorum. Ayntayştan gibi düşünüp de şey ediyorum sanır.)
Kendimce bunca yıldır keyfimce yiyip içmiş, hane berduşlar gibi aklıma eseni yapmış biri olaraktan, rejim sıkısına girmek her şeyi anlatıyor.

Yemek kültürüm hepten değişti. Her öğünümde resmen saat tutuyorum. En az 20 dakikada yemeliymişim. Beyin denen organ ancak o kadar zamanda tokluğu anlayabilirmiş. Bendeki organ; ara sıra tekleyip rektefe istediğinden, daha uzun zamanda “heeeee! Bizim kız doymak gibi bişi yapıyor. Hadi ona uyayım” diye “hadeeeee! Yeter yediğin. Eski yediklerine say. Doydun işte kalk artık sofradan” diye emir veriyor. Eh emir ve komutaya her zaman boynumuz kıldan ince olduğundan, mecburen doymak fiilini yapıyoruz.

3 beyazı kesince yemekler nasıl iştah açıcı (!) oluyor tavsiye ederim. Meyve sevmem ve dahi yemeZDİM. Şimdi sıkıysa yeme. İlaç niyetine olsa da yiyorum. Eh meyvelerde benden intikamını böyle acı şekilde almış bulunuyorlar.

Sebzelere pek lafım yok. DA onlarda yağsız ve tatsız tuzsuz olunca midemi tatmin etmiyor. O an doymuş gibi yapıyorum. DA kısa zamanda içim eziliyor. Aynısını yesen ne fayda? Zaten güzel değil. O yüzden evin içinde dolanıp duruyorum. Dolap kapağı gün içinde ben deyim 15, siz değin 20 kere açılıyor DA wat fayda. Listedekilerden başka bişi yokki…

Gelelim etlere. Et, tavuk, balık. Hepsi güzelde porsiyonları küçük. Şöööle doyumluk yesem olacak.DA avuç içi kadar bişii. Valla bitmesin diye nerdeyse milimetrelik kesip, uzuuun çiğniyorum. Hele önümüzde kurban bayramı var. Etler, kavurmaaaaa! ( yiyemeeeem) Kibar bayan dr. Hanımın dediğini bu grupta yapıyorum.yavaş ve çok çiğneyerek yiyorum.

Yürüyüşlerse bir alem. Her gün memur mesaisi gibi iş edindim. Sokakları arşınlıyorum. Bir zamanlar 1 devlet büyüğümüz “yollar yürümekle aşınmaz” gibi veciz söz söylemişti. Tamamda benim yollar değil, pabuçlar aşınıyo. Geçen gün havalar güneşli. Hoş oda canımı sıkıyor. Nerdeyse aralık geldi. Daha soba yakmıyorum. Odun bile almadım. Yağmur filan nanay. Her yer kurudu. Suyu korkarak kullanıyorum. Meğer biz adem oğullarının başına gelmeyince akıllanmıyormuşuz. O suyu bol bulunca, faşır fuşur nasıl hor kullanmışız. Hala yazın plajlardaki denizden çıkınca duş yapanları anlamıyorum. Ülen madem tuz yakıyo neden denize gelirsin? Evinde çim otur. Günde 10 kere denize girer. 10 kerede duş yapar. Ah benim necip insanlarım. Bu yaz dünya bağrınıyor. “Küresel ısındııık! Kuraklık diz boyuuuu! Su yooooook!” biz yatmışız sağır kulağımızın üstüne. Bana dokunmasında ne olursa olsun, mantığıyla ha babam suyla oyna. Sona da bağır dur “sular neden akmıyor? Kokuştuk.” Yazın döktüğün duş suyunu stok yapsaydın. Bavulla evine götürseydin. Kışa kullanırdın. Desek. Yüzümüze anlamış gibi bakar mı acep.

Havadan nerelere geldik. Lafın ucunu kaçırdık. Şimdi bulduğum 1 yerinden bağlamaya çalışayım. Hah! Yürüyordum ayakkabımın önü, resmen havaya kalktı.düşüyordum. baktım ki sanırım yol değil de ayakkabım aşınmış ve isyan etmiş.

“ Eğer bu kadar yürümeye böylesine isyanlardaysan yazıklar olsun sana “diyesiydim kine “ 5 yıldır giyersin daha mı kızıyorsun. Emekliliğim geldi de geçti bile.” Eh doğru söze ne denir. Onun bu kadar eskidiğini fark edememişim. Hak verdim ayakkabıya. Onunda atılmak gibi hakkı var dimi amaaa…

Her yürüyüşümde sokaklardaki insan manzaraları bazen öyle matrak oluyo ki. Geçen gün bir arkadaşa gitmek için garajın içinden geçeyim dedim. İsmi lazım değil. Buraya yakın 1 yerden gelen midibüsten 1 çift inmiş bagajlarını alıyorlar. İkisi de 30 -35 gibi. Adam “ önce anamgile gidelim” dişi olan da “ önce otele gidelim. Geceleri orda yatarız” (bunları bağırarak değil. Aralarında konuşuyorlardı DA ben sokuldum. Çaktırmadan dinledim. Ne iğrencim değil miii?)

“ya kadın delirtme beni. Anamlar varkene otel neyin nesi?” “yaaa! Geceleri anan odamızı dinliyo. Öksürüyo, geziniyo, rahat edemiyom. Kocam değimlisin canımın istediğini yapamıyom.” İşte benim gülmek için koşar adım köşeler bulmaya çalıştığım el cevap “ya ne azgın karısın. Ha 3-4 günde sabrediver. Benim iliğimi kemiğimi guruttuuun! Yetti len senden çektiğim. Dinlenmek için anama geliyom. Ondada otel diye tutturuyon. Boşayacam seni beeee! Bu kaderde olur muymuş.”

Onlardan uzaklaştım nasıl sesli gülüyorum. Gelen geçen bana delimi diye bakıyor. Bu iş her erkeğin hoşuna gider sanırdım. Meğer şikayet edende oluyormuş. Artık ne yaptılar? Eve mi,otele mi gittiler? Utanmasam ki (yuh olsun bana. Hem dinle hem sor.) Ne yaptıklarını öğrenirdim.

Rejimin en güzel kısmı bu yürüyüşler. Hem kilo ver hem de eğer iyi gözlem yaparsan ( kendimi övmesem çatlarım.) çok matrak, romantik veya değişik insanları görebiliyorsun.

Bu arada müjdemi isterim! Kilolar gidiyor. Görenler gittiğini söylüyorlar. Buda bana daha şevk veriyor. Çıktım azimli kararla. Dönmek yok. Höpürsemde köpürsemde devam edeceem. Du bakaliiiii! Sonu nolcek?

SEVGİYLE KALIN