Canlarım, sizlerle beraber olmak öyle önemli ki benim için. Beni Sevgi ablanız olarak kabul edin. Zaten Bodrum da beni öyle tanır. İyi ve kötü zamanlarınızda yanınızda olayım. Dertleşelim, ama çoğunlukla gülelim. Öyle ihtiyacımız var ki gülmeye. Sorunlarımızı unutup, keyif almaya bakalım. Haydi.. Var mısınız beraber keyiflenmeye ?

Bodrumun Sevgisi

Salı, Temmuz 03, 2007

YİNE KONSERİMİZ VAR

Hayatımda yaptığım en güzel olay, koroya girip şarkı çığırmak. Aslında daha güzeli çocuk doğurup hayırlı kız evladına sahip olmak. Ayrıcana da ondan dünyanın en güzel torununa sahip olmak. Her çocuk ailesine güzel gelir. Kızımın bana olduğu kadar, Ece de annesine sevecen ve iyi evlat olsun yeter. Torunum benim 35 senelik tanışıklığımın pabucunu dama attırdı. Daha 10 aylık cadıyı millet soruyor. Bodrum’da herkesin sevgilisi ve göz bebeği oldu. Plajda onu kraliçe ilan ettiler. Nazar duası okumaktan dudaklarım karıncalanıyor. Güleç yüzlüm o benim. Yaşama kaynağım. Tanrım onu ailesiyle beraber mutlu etsin.

Ööööf! Söz torundan açılınca kendimi kaybediyorum. Napiiiim! Asıl konumu unuttum. Hah! Koro çalışması.

Bu yaz yine Bodrum kalesinde 9-TEMMUZ-2007 SAAT. 21.30 da konserimiz var. Her sene bir öncesinden daha iyi müzik yapmak, kendimizle yarışmak alışkanlık oldu. Sağ olsun musiki seven bize gönül verip dinleyenlerin sayesinde emeklerimizin boşa gitmediğini görüyoruz.

Bu sene özelliğimiz daha farklı. 1 kere BODRUM MÜZİK FESTİVALİ etkinliğinde yer alıyoruz. İlk konser Zülfü Livaneli’nin. Sonra Ali Poyrazoğlu’nun son oyunu var. Ve festival kapanışında ise bizim konserimiz var.

Amatör koro çizgisini çoktan aşmış bulunmaktayız.( o koronun 1 üyesi olarak kendimce havam batsın) Bunu yaşamak lazım. Sahne tozunu yuttum bile o keyfi başka yerde bulamıyorum.

Eski verdiğimiz konserlerimizin kaydı: uydu TV olanlarda ULUSAL KANAL’da dönüyor. Yeni 1 kanal daha test yayınında olmasına rağmen onlarda bizi yayınlıyor.

Bu seneki repertuarımız her zamanki gibi 2 bölüm. İlk nihavent fasılla başlıyoruz. İkinci bölümdeyse SEZEN AKSU şarkıları var.

Bu şarkıların amacı şu: gönüllerin serçesi SEZEN AKSU’nun yüreğindeki Türk musikisi tınılarıyla yaptığı eserleri klasik sazlarla icra etmek. Dinleyenlerin akıllarında ve ağızlarındaki şarkıların belki de ilk defa Türk müziğiyle ne kadar yakın olduğunu fark ederiz.

Sıkı çalışmalar iyi de sıcaklar bizi baydı. Geçen gece çalışma öncesi kallavi yemek yedim. Sıcak da bastırdı. Aman tanrım! Tamamen ağzım şarkı söylüyor. İçim horul horul uyuyor. Öyle abartmışım ki! Hafiften horultum bile duyulmuş. Başta hocamızla arkadaşlar gülüp geçti. delidir ne yapsa yeridir şeklinde.....

Gezmelerden de geri kalmıyorum. Gündüz denizde çimiyorum. Gecede favori yerim marina yat klüp. Haftada 2 gün Fatih Erkoç şarkı söylüyor. Nasıl keyifli müzik yapıyor. Gırtlağında bülbül var, şakıyor. Diğer geceler Küba grubu müzik yapıyor. Resmen kanım kaynıyor. Durmadan tepiniyorum. Hatta bir gece önce çalışmamız vardı. Sonra yalıkavakta halk müziği konserine gittim. Geceyi yat klüpte caz dinleyerek bitirdim. Eve gelince müzik mozaiği yaptım aferin bana.....

Keşke size resimlerde gösterebilsem. Dün gece sanayinin duvar dibinde ehli keyif adamcağız kaldırımın üstüne gazete sermiş. Çilingir sofrasını kurmuş. İki kol altında kocaman köpek. İki kolunu onlara dolamış. Etrafında tahmini 10 köpek. Daire şeklinde adama eşlik ediyorlar. Durup seyrettim. Bardağı bir elinde, karpuzu bir elinde. Köpeklere doğru “ şerefeeeee!” diye bağırıyor. Köpekler de kısacık hav sesiyle cevap veriyor. Ondaki keyif bence değme insanda yoktu. Acaba ruhumda bir süflilik mi var? Öyle çok lüks ve snop yerleri sevmiyorum. Belki de zamanında içinde çok yaşadığımdan, sahte gülüşlerle riyakârlığın adını kibarlık koymuşlar. Bıkmışım… Candan olsun, bizden olsun.

Yine dağıldım. Konser öncesi olmayan aklım git-geller yaşıyor. Heyecan zirve yapıyor. Kolay mı? Kalede konsere çıkıyoruz. Hele bir hayırlısıyla bitirelim. Sonrasında neler oldu anlatırım.

Hadi bakalım! Gelin bekliyoruz. Gelenler yaşadı. Gelemeyenler de gelenlerden dinlesin. Öpüldünüz canlarım. Bana şans dileyin…

SEVGİYLE KALIN