Canlarım, sizlerle beraber olmak öyle önemli ki benim için. Beni Sevgi ablanız olarak kabul edin. Zaten Bodrum da beni öyle tanır. İyi ve kötü zamanlarınızda yanınızda olayım. Dertleşelim, ama çoğunlukla gülelim. Öyle ihtiyacımız var ki gülmeye. Sorunlarımızı unutup, keyif almaya bakalım. Haydi.. Var mısınız beraber keyiflenmeye ?

Bodrumun Sevgisi

Pazar, Mayıs 27, 2007

TORUNUMA MEKTUP

Başlığı attım da sonrasında ekrana öylesine bakakaldım. İçimdeki duyguları anlatmak istiyorum da kelime seçemiyorum. En iyisi ne hissediyorsam onu döktüreyim.

Senin dünyaya gelişinle yaşantım tamamen değişti. Şimdilik tek torunum sensin. (kardeşin olmasını çok istiyorum. Tek çocuk büyüyünce zaman zaman kendini yalnız hissediyor.) kendimden ve kızımdan biliyorum. Kendimize yetemediğimiz zamanlarda yalnızlık boynumuza sarılıyor.

Ecoşum doğduğundan beri benim ve ailen için dünyanın en güzel bebesisin. Göbeğin düşmesi ( göbek nereye gömülecek tartışmasından sonra, boğaz içi üniversitesinin bahçesine ağaç altına gömüldü.) bu fakülteyi bitirip en iyi yerlerde işe başlasın istiyorum. Sarılık atlatıldı. Gaz çıkarma, kaka yapma, süt emme saatleri derken aylar su gibi geçti.

Şimdilik 9 aylık oldun. İlk dişini gördüm. Gülmelerin ömre bedel de kedi yavrusu gibi mıyyık mıyyık incecik sesler çıkarman harika… yerde yandan yuvarlanıp istediğin yere gidiyorsun. Tembel teneke yürümeye ne zaman geçeceksin? Annenin en güzel huyunu almışın. Hiç ağlamadan yatıp, gülerek uyanıyorsun. Anneni de bebekliğinde hiç sallamadım. Odasında müzikle uyurdu.tıpkı sende öylesin. Aslında ağlamayı bile beceremiyorsun. Kızınca ağlar gibi yapıp çığlıklar atıyorsun. Nefesinin son zamanına kadar çığlıklanıp sonrada öksürüyorsun. Gülerken sesini zorlayıp hıçkırık tutturuyorsun. Öyle yumuşacıksın ki! Seni mıncıklayarak sevmeye doyamıyorum.

Gülen kocaman gözlerinle yeniliği anında fark edip öyle dikkatli inceliyorsun ki! Annen saçını kestirdi. İlk gördüğünde uzun zaman ellerinle okşadın ve seslerle beğendiğini belli ettin.

Canım ecem! Bu ay evime ilk defa geldin. Daha doğrusu evinden ilk seyahatin. Sen yerini yadırgama diye yatağını gece lambanı, sesli masal tomini getirdim. Odanı hazırladım. Yinede geldiğinin ilk gecesi yadırgadın. Evin bütün eşyalarına dikkatli bakıp ağladın. Sabahında arabanla sokaklarda gezdirdim. Eve dönünce “ bu ananede beni yine tanımadığım eve getirdi. Burası neresi yaaa?” diye yine ağladın.

Evinde 13. kattan benim bahçeli eve gelince, diskover çenıl gibi yaşamaya başladın. En önemlisi benim kuşum aşkımla tanıştın. O küçücük kuş senin bebek olduğunu anladı. Halı üstündeki oynamalarınızı görmek lazım anlatılamaz. Senin şamarını yiyen kuşum yandan 2-3 takla atıyor yinede seni seviyor. Bahçedeki kedi yavruları, sokaktaki köpekler, komşulardaki horozlar senin için değişik geldi. Evinde sessiz apartman katından birden gürültüye geldin. Yanından motosikletler tör tör geçiyor. Havayi fişekler paat paat atılıyor. Önce korktun ama çok kısa sürede hepsine alıştın. Anında sokaktayız. Denizi ve etrafı daha anlamıyorsun ama açık havada gezmeyi seviyorsun.

Yemek yemense bir alem. Anan, ben ve etrafla üstümüz başımız her yemekte değişiyoruz. İnadın tuttu mu asla ağzını açmıyorsun. Suyla mamayı ayırt ediyorsun. Sen ne akıllı şeysin öyleeee!

Bir çocuk suyu bu kadar mı sever? Ona koskocaman havuz aldım. Can simiti aldım. Ama kışın olmayan serinlik, yağmur bu aya sarktı. Hangisine sevineyim, üzüleyim şaşırdım. Yağmurları hasretle bekledik. Yaza susuzluk başımıza gelirse ne yaparız. Öbür yanda ecoşum denizle tanışamadı. Neyse ki deniz sezonu uzun. Acısını çıkarırız.

Şimdilik havuzu şişirip salonun ortasına koyduk. Bütün oyuncaklarınla orda emniyetli oynuyorsun. Havalar ısınacak seninle denize gireceğiz. Mayoların bir harika. Üstsüz denize gireceksin. Şimdilik mahsuru yok emme, büyüyünce höööööt! Diye kızarım.

Ne şanslı bebesin. Bütün hediyelerin marka. Her arkadaş ve ailemden sana armağanlar yağıyor. Resmen defile yapıyorsun. Birde süslü geziyorsun ki tıpkı kokoş ananen gibi.

Canım ecem! Sen hep gülücük dağıt. Hayat acımasız biliyorum. Büyüyünce hayatın zorluklarının en azını görmeni dilerim.. Tahsilin, iş hayatın, evliliğin hep istediğin doğrultuda gitsin. Her aile evladını en güzel günlerde görmek ister. DE torunuma birazcık torpil istiyorum.

Bebekler yani sen ve senin gibiler, yalın sevgiyi verirsiniz. Öylesine masum, öylesine saf, öylesine katıksızsınız. Sadece sevgiye karşılık verirsiniz. Büyüdükçe yaşamın gereği icabı her türlü oyunun kurallarını öğreniyorsunuz. Ama biliyorum ki! Senin ailende iyi olmak, dürüst olmak, saygılı olmak, sevgiye karşılık vermek var. sen o ortamda büyüyeceksin. Tek çatlak olan ben yani ananen olarak, seni ölünceye kadar seveceğim. Kollayacağım. Yaşama sebebimsin. İyi ki varsın benim canım torunum. ECE’m

SEVGİYLE KALIN

Cumartesi, Mayıs 19, 2007

ÖNEMLİ GÜNLERİN VE BİLUMUM ŞEYLERİN GERİSİNDEN GELİRİM

Vakit bulup da yazı yazmaya niyetlendiğim zaman, 1 bakıyorum ki! Ohoooo! Ne günler geçmiş. Hadi bakalım! Bu olmayan aklımla toplayabilmek için çırpınıp duruyorum.

Her sene olduğu gibi, bu yıl da analar gününü tamam ettik. Adet yerini bulsun diye, tebrikleşmeler beni geriyor. O gün mıç muç öpmeler. Diğer günler sürtüşmeler, nesil çatışmaları…

Anneler günü diye hediye faslı da var. İstekli veya zoraki olsa da ne alacağını düşün. Pahalısı cüzdanı, ucuzu ananı bozar. Bu önemli günlerden 2. si de beni gerer. Sevgililer günü icat oldu. Bugünün ardından biten ilişkiler mi ararsın? Kavga gürültü mü ararsın? Sevgilisi olmayanların bunalımları mı ararsın? Ara dur. Bakalım ne bulcan?

1 yaşlı arkadaşım var. Fransız ama biz ona şekerim diyoruz. O kadar şeker ki! Hiç evlenmemiş. Türkçesi de komik. Onun anneler gününü kutlamışlar. Cevap vermiş. “ben bişey yapmadım. Malzemem de yok, çocuk da yok” gülerek anlatıyor. “Zaten evlenmeyi ve çocuğu hiç düşünmedim. Sevgili bile istemedim. Öğretmen olduğum için mesleğimi sevdim. O da bana yetti” dedi. 2 gün için amma da acıklı yazdım. Kötümser miyim ne bugün?

Benim en güzel anneler günü hediyem, torunum ecenin resminin olduğu çay fincanıydı. Annesi yaptırmış. Bana gösterirken, ecoş dişledi. Fincanda resimden diş iziyle resim çizildi. (Resim uyduruk yapılmış olmalı. Hemen kulp takıldı.) O daha da kıymet kazandı. Eğer ömrüm olur da yaşarsam, o büyüyünce göstereceğim.

Bu ayın 20 sinde geliyor. Odasını hazırladım. Ekime kadar gelip gidecek. Denize gireceğiz. Ona havuz aldım. DA ölçüsünü abartmışım. Evde şişirdim kiii! Nerdeyse olimpik ölçüde. 1 de altı ince diye 3 tane aldım. Patlayanı at. Gören yüzüme tuhaf bakıp, içinden “zavallı yine abartmış” diye güldüler. Salonumun ortasında koskocaman duruyor.

Bugün belediye anons etti. 3 gün sağanak yağmur var. Sel yıldırım şimşek olabilir, tedbirinizi alın.

Benim tedbirim alınmış durumda. Havuzum hazır. Bahçeden 2 tane enli tahta parçası tedariklendim. (acil durumda kürek görevi görecek.) Sel bastı mı, komşularımı bilem ( en az 5 büyük, 2 küçük baş ) havuza alıp canlarını kurtarırım. Hatta yüzme bilmeyen korkak komşumu, şnorkel ve paletle bilem havuzuma alabilirim. Böyle felaket gününde yapacağım bu fedakârlıkları okurken, hislenmiş ve gözleriniz dolmuştur.

Bodrum’daki laiklik yürüyüşüne katıldım. Elimde koskocaman bayrak, marşlarla yürüdük. O ne şevkti. O ne güzellikti. Bu olmayan kelime dağarcığımla anlatamam. İzmir’e gitmeyi çok istedim DE mazeretimden dolayı gidemedim. Ama nerede olursa olsun. Coşan insanlarla gönüldaşım. LAİK TÜRKİYE de yaşamak istiyoruz.

19-Mayısı kutlayacağız. DA burada sezon açılmaya başladı. Dün katamaran disko açıldı. Hani şu yüzen disko var ya o. Gece 1 havai fişek gösterisi yaptılar ki! Peeeeh!

Evin damına çıktım. O ne güzellikti! Her fişekte çığlıklar attım. Böylece mahalle de mecburen damlara çıktı. Onları da baştan çıkarıp damlara attım ya! yuh ki yuh bana…
Yarın da Halikarnas disko açılıyor. Sonraki günde Marmara oteli açılıyor. Bunlar her sene aynı gece açılmazlar. Birbirleriyle sidik yarışı yaparlar. En görkemli havai fişeği kim atacak? Gürültülü sezon başlıyor. Her yerden cıs tak müzikler.

Bu şölende bize yarıyor. Yarın 1 de 19 Mayıs var. Her yer bayraklarla bezendi. Evimin giriş kapısında kocaman bayrak asılı. Gençlik yürüyüşüne katılacağım.

Anladığınız gibi, daha doğrusu tanıdığınız gibi bana her gün bayram. Konser çalışmalarımız sıkı devam ediyor. Temmuz 9 da kalede sezen aksu repertuarıyla konserimiz var. Daha o zamana kadar defalarca yazarım. Bekleriz diyerekten.

Kah karamsar, kah aklıma ne geldiyse, kah da konsantremi bozarak (elim işte, gözüm oynaşta.) TV bakıyorum. Telefonla konuşuyorum. Öyle profesyoneller gibi her şeyden soyutlanıp, yazıma konsantre olamıyorum. Yazdıklarımı da tekrar okuma gibi alışkanlığım da gelişmediği için, düzeltme de yapmıyorum. Sizlere konserve değil de orijin yazıyı yolluyorum. Artıkın kusura bakmayın.

SEVGİYLE KALIN

Cuma, Mayıs 11, 2007

KOKMUŞ DİNGOLAR SİZİİİİ!...

Her ne kadar kış ılıman geçtiyse de yine de üstümüzü kalın giydik. kendimizi bi şekilde kamufle edebilmişiz. Küresel ısınmaya kafayı takmış durumdayız. Yazın havalar sıcaktan kuduracakmış, su bol olmayacakmış, mış mış mış..

Büyüüük masraflarla evime kocamaan depo aldıydım. Suyum bol yani. Hoş daha öyle uzun zaman su kesintisi yaşamadık. Yaza rahatım diye öyle faşır fuşur bol şeyden doğmuş gibi suyumu harcamıyorum. Gerçekten bulaşıklarımı elde değil de makinede yıkıyorum. Sarfiyat az oluyor. Paracıklarımda elime kalıyor. (şu parasızlık insana neler yaptırıyor.)

Şimdi havalar iyicene ısındı. Yazın kulağını sıkıcana tuttuk. DA esas mesele ortaya çıktı. Ne mi o? Hadi fedakarlık edeyim de anlatayım. TER KOKUSU kardeşim…

Geçen gün sokakta yürüyorum. Önümde iyi giyimli gençten delikanlı yürüyor. Arkasından nasıl ter kokusu salıyor, anlatamam. Resmen içim kalktı. Az kalsın kusacaktım. Hep üstüme farz olmayan işlere teşneyimdir ya! arkasından sırtına dokundum. “evladım! Suyla tanışıklığın hiç oldu mu? Hiç olmazsa denize dalsana. Hadi sen kendi kokundan çok mutlusun DA bizim suçumuz ne? Burnum kırıldı. İyi ki de senle aynı evde yaşamıyorum. Döverek suya sokardım” önce aptallaştı. Sonra “teyze (bu lafa da ayrıca sinir oluyorum. ben ABLAYIIIIIM ayol, ne teyzesi. Dayak yemesi için en güzel bahane bu olur bence.) çok yoğun çalışıyorum. Yıkanmaya vakit yok demez mi? özrü kabahatinden büyük. Pazara gitmeye çekinir oldum. Çeşitli ter kokularından o güzelim tazecik sebze meyve kokularını burnum algılayamaz oldu.

1 de hem duş almazlar, hem de üstüne koku sıkarlar. O kokunun özel aroması, terle birleşince gir ağlaaaa! Çık ağlaaaaa!

Temizlik anlayışımızın üstüne tanımam. Eskiden bir kadın yerde pestil ( pestil nedir Bilir misiniz? meyvelerin özellikle dut ve kayısı güzel olur. Çeşitli işlemlerden geçip, muşamba gibi serilip kurutulmuşudur. Çocukluğumda tıpkı şimdiki yağmurluk kıvamında olan pestili az yemedim.) yaparmış komşusu da oturmaya gelmiş. Kadıncağız kızına “şurdan az pestili bir beze koyda getir.” Kız da getirmiş. Anası 1 bakmış kiii! “ kız o babanın donuydu. Neden koydun” başka bulamadım anaaa! “ ama bokliydi” üfeledim anaaaa! Üfledim…

1 de çok titiz ev sahibi kuyudan suyu kimselere vermezmiş. Kovası, ipi, kapağı her şeyi kendinin ve temizmiş. Zavallı kiracısı yalvar yakar olmuş. Wat fayda. 1 gün kiracı bakmış ki ev sahibi kuyunun başında yeni doğurduğu oğlanın boklu bezlerini yıkıyor. Suları da kuyuya akıyormuş. Kiracı dayanamamış. “ Eeee! Be kadın, bize kovanız kirli diye su aldırmazsın. Kendi boklu bezleri yıkarsın. Bu ne iş?” “sana ne! O ameedimin boku, kir tutar mıymış, mis gibi o.”

Adamın biri ölmüş. Karısı da başında yas ediyor. “vaaaah! Gencecik gitti herifim. Her 6 ayda bir başını yurdu( yıkanırdı) su kuşiydi o!”

Geçen sene deniz kenarında güneşlenirken, 1 adam geldi. Biraz uzağımıza kendini park etti. Önce kotunu çıkardı. Denizde sözüm ona iyice yıkadı. Sonra tişörtünü yıkadı. Sokak banklarına serdi. Kendini denize attı. Her tarafını koltuk altlarına varıncaya kadar oğuşturarak kendince temizledi. En sonunda donunu çıkardı. Çitileyerek yıkadı. Tam o sırada açıktan geçen teknenin dalgası kıyıya vurunca, bizimki dengesini kaybetti. Yüzükoyun düştü. Poposu karpuz gibi meydana çıktı. Adamın hiç umuru değil. Sonra tekrar donunu giydi. Bankın üstüne yatıp, kendini kurumaya verdi. Bu arada bütün sahil onu seyre durmuş kikir kikir gülmekte iken plajın sahibi adama hamle etti kovacak. Dur dedim yaaa! Ne kızıyorsun? Belli ki inşaat işçisi filan. Belki sokaklarda yatıyor. Hiç olmazsa denizde kendince temizlendi. Tamam yeri burası değil, naapsın gariban her yerde insan var. pislik içinde ter kokacağına tuz kokar.

Ya sezon başlayınca inşaat yasağına uyulmalı ve işçileri yollamalı, ya da bunlara katlanmalı. Hoş temizlik kültüre ve yetişmeye bağlı ama yine de insanın içinde olmalı. Dünyada en kötü koku: ayak ve ter kokusu. Bunları takip eden sidik kokusu,( tuvalet temizliğinde, el yıkama temizliğinde sınıfta kalıyoruz.) ağız kokusu, VS.

Şu bahar günü hiç de iç açıcı yazı olmadı. Emme velakin sıcaklar başlayınca bu kokular hepimizin burnunu hooooş edecek.

Eyyyyyy! Cemaat-ı müslimin! Eyyyyy! Yıkanmayı önemli kılan dernek üyeleri! ( böyle dernek yok. Ben salladım.)

Suyla barışın. Misssler gibi kokan her bi şey içinizi açmaz mı ayol? İki karışık bi sade, hadi bana müsaade. Duşa gidiyoooom!

SEVGİYLE KALIN

Pazartesi, Mayıs 07, 2007

İÇİMDEKİ ÇOCUK KIPIRDADI

Buraların sezonu kıpraşmaya başladı ya, benim de damarlarım kaynamaya başladı. Engin ve de zengin kocamaaan bahçemi temizledim. İpi topu 4 saksı çiçeğim var onlara güneşe karşı şekil verdim. Yeni dünya ağacında meyveler bi güzel olmuş. Haaa! Bizim malta eriği veya yeni dünya dediğimiz eriğe burada muşmula diyorlar. Halbuki muşmula dağlarda yetişir. Koyu kırmızı olur. Daha başka isimleri de vardır. Döngel, beş bıyık, muşmula gibi. Benim çocukluğumda manav satarken güzel 1 kadın geçerse, “döngel hanıııım! Döngeeeel!” yakışıklı erkek geçerse, “beşbıyık beyiiiim! Beşbıyııık!” yaşlı çirkin hanım geçerse,” muşmula hanıııım! Muşmulaaaa!” diye satardı. Yaniii işte esas meyve odur.

Ağaçtan boyum yettiği yerleri topladım. Üstlerde kalanı da kapıya gelen uzun boylu çöpçü kardeşimden rica ettim. Ağaç tepelerinde düştü düşecek diye de korkmadım değil yaniii! Kendine de topladı. Kim diktiyse mekanı cennet olsun.

Havuzu unuttum ayoool! Bahçemde havuzumu nasıl anlatsam ki! yalakımsı gibi de, dolan suyu zapteylemi çukurumsu bişey. İçinde de sinek yiyen minnacık 5-6 balık bilem var. onun suyunu vicdanımıza kalmış olaraktan arada su salıp, balıklara oksijen maskesi şeklinde ilk yardım yapıyorum.

Benim canım dostlarımdan 2 si evime yakın yerde COMODOR MEZE EVİ açmak gafletinde bulundular. Her gün öğle yemeğinde tabldot yiyorum. Akşamlarıysa peh peh peh… O ne mezeler kardeşiiiiim? Sübye, kalamar, ahtapot, balıklar. VEEE! Olmazsa olmazı olan balık çorbası… fiyatları da benim gibi parayı arayan da cüzdanında pek bulamayan için öylesine uygun ki! Eğer yolunuz Bodrum’a düşerse mutlaka COMODOR MEZE EVİ ne gidin. Adresi çok kolay. Derviş Görgün cad. no 23. umurca unlu mamulleri fırınının tam karşısı. Kime sorsanız gösterirler. En zor beğenenler bilem abone oldular. Hesaptan korkmayın. Balık yiyince kılçığına kadar kazık atılmıyor. Benden de selam sarkıtın. Daha napiiiiim size yaaa! Gidin yiyin ve de bana dua edin.

MÜJDEEEEE! Deniz sezonumu açtım. Hıdrellez gecesi plaja kocaman ateş yaktık. Üstünden atladık. İp atladık. İple kuvvet denemece oynadık. Yenilen denize düştü. Kumların içinde debelendik. En önemlisi de ben tam 3 kişinin yardımıyla ateşten atladım. Senelerdir ip atlamamıştım. Onu da yaptım. Bilin bakalım denize düşenlerin arasında var mıydım? YESSSS!

Size azıcık kopya vereyim. Bu seneki kale konserimiz de SEZEN AKSU repertuarı var. Günlerin ilerleyen dakikalarında yeni havadisler veririm. AZZ SONRAAAA!

Sezen’in 1 şarkısı var ya, o aklıma geldi. Anneni daha çok anımsıyorsan ve de anlıyorsan eğer. Kalbini buruşturulmuş atılmış hissediyorsan. İÇİNDEKİ ÇOCUĞA SARIL. SANA İNSANI ANLATIR…

İşte gerçek bu. Hangi yaşta olursak olalım, içimizdeki çocuk uyumakta. Büyümenin telaşı ve yaşamın koşuşturması ile o çocuğu unutup gidiyoruz. Genlerimiz mi değişti? Yenlerimiz mi ağrıdı? Güzel duyguların yerini şiddet, hiddet, saldırganlık aldı. Ev derdi, tuz derdi, buz derdi, yaşamımızı gerdi. Ağlama, şikâyet, mutsuzluk yaşam biçimimize döndü.

N’oldu bize yaaaa! Maçta, düğünde, her kutlamada kavga silah yumruk... bakın canlarım ciğerlerim! Dertlerimiz bizle yaşıyor. Eğer aaah! Vaaah! Çekip bitirsek, parayla zılgıt çekenlerden tutardık. Onlar bizim yerimize avaza bağırır, ağlarlardı. Değişen ne olurdu ki?

Dün baktım da koskoca insanlar yerlerde, denizde, kumların içinde, ama MUTLUydular. Gecenin yarısı geçmiş olsa da meze evine koştuk. Yine değişiklik olsun diye sabahladık. Gündüz de deniz kenarında kakara kikiri piknik yaptık.

En umutsuz olduğum zamanlarda ilk sığındığım yer içimdeki çocuk oluyor. Anında değişiyorum. O zamanda çatır kadın oluyorum. emme olsuuuun! Hiç olmazsa yaşadığım anın hakkını vermeye çalışıyorum.

Eyyyyy! Milleeet! Hadi gariiiii! İçinizdeki çocuğa ilgi gösterin. Valla pişman olmayacaksınız. Varsın size deli desinler. Siz, sizi yaşayın.(vay beeee! Amma laf ettim beee!) daha sonra neler diycem, bekleyin, azzzz soooona!

SEVGİYLE KALIN

Çarşamba, Mayıs 02, 2007

BAHARI BAYRAMLA ŞEYETTİK DE BAŞIMIZ GÖĞE ERDİ

Evimdeki bütün bozuk olanları bi tamam tamir ettirdim. Kah dost kazığı yiyerek, kah ağlayıp acındırma rolünü oynayarak, cüzdanım hafiflerken içim sızlayarak paralar tıkırdanak ödendi.

Yalınız elektrik süpürgemin parçalarını yeniden başka yerden aldım. Eskisine verdiğim para PÜÜÜF! Oldu. onun üstüne buuuuz gibi su mu içsem? Yoğusa cadılık yapıp paramı kurtarma savaşımı açsam? Yav benim alnımda SALAK, ENAYİ, KAZIĞI GÖRMEZ DE GÜZELCE YER mi? yazıyor. Eğer öyleyse bu durumda zavallı alnımda kaderime, alın yazıma yer kalmamış oluyor. Bende ööölllleesine idare et Allah’ım kulunu, zapteyle delini misali yaşayıp gidiyormuşum da haberim yokmuş.(bu yaşıma kadar haberim olmadıysa o da benim hakketen salaklığımdan olüyür.) kör tuttuğunu sinemaya götürürmüş ya, beni de bütün körler tuttular, matine suare sinemalardan çıkamadım. Anlayın gari ne kadar kazık yediğimi…

Tamirlerim bitince akan su sorunum bitti. Artıkın zehir hafiye cames bont gibi su sayacımdaki sarfiyatı yakın takibe almış bulunmaktayım.

Bütün bu işlerin içine dalmışiken olmayan kış geçmiş. Bahar gelmiş. Bayramı bilem yapılmış. Anca ayıldım.neden mi? bayram dendi mi akla güzellikler şenlikler gelir. Her bayram aşağı yukarı ööööleeee şeylerle geçer gider de 1 tek bahar bayramı hariç. O neden kavgaya dönüşür? Her sene yüreğimiz çarparak kutlamalar olaysız geçsin diye dualar ederiz ki! Yine taş, sopa, gaz filan derken insanlarımız üzüldü. İster polis olsun, ister işçi. Hepimiz insanız yaaaa! Yok mu bunun güzellikle anlaşma yanı kardeşiiiim! Yani ben ille de TV lerden o kavgaları görüpte bahara girdiğimizi anlamak zorunda mıyımkine? Aha da bahar geldi. Kurtlar, kuşlar, börtü böcüler meydana çıktı. Ağaçlar yeşerdi. Yerler otla motla doldu. Çiçek miçek açtı. Bizimde kanımız fokurdamaya başladı. Kış rehavetinden çıktık. Yüzümüz asık, üşümüş iken kemiklerimiz ısındı. Eee! Be kardeşim! Eee! Be kardeşim! Neden bööööle tepişip durusunuz? Oynayın, kutlayın, sevinin canlarım yaaaa!

Bu mayıs ayı bayağı bereketli ay… ayın 1 de bayram. 5 de hıdırellez. Haaa! Bide o vaaar. Onu kutlamaya bayılıyorum. Kırmızı küçücük kese diktim. Her sene aynı keseyi kullanıyorum. İçine şans parası, her yeri doldurulmuş loto, bereket diye pirinçler koyup bahçemdeki gül dalına asıyorum. Dibine ne istiyorsam çubukla resmini çiziyorum. 6 sı sabah güneş doğarken deniz kenarına gidip dileklerimi denize atıyorum.

İmdiiiiii! Bunda da bir tuhaflık var. ya ben lotoyu hepsini doldurup koyuyorum ki hankisini vereceğini şaşırıyor. Yada senlemi uğraşcam yaaa diye dönüpte bakmıyor çeşmi siyaaaah! Feryaaaadaaaaa! Yetiş ey gamze yetiiiiiiiş imdaaaaadeeeeeee! Uleeeee! Nerden nereye girdik? Haaa! 1 de hayatım boyunca resimden hiç anlamam. Çizemediğim için ne istediğimi söktüremiyor. Ev istiyom, fabrikaya benziyo. Araba istiyom, traktöre benziyo. Yaniii öyle veya böyle daha ne isteklerim olduuuu! Nede şööööle mok gibi harcıyacağım param. Sallan yuvarlan idare edip dururuz. Ona da şükür. Sağlığım ve sevdiklerimiyi durumda..( şimdide şükür duasına başlamayım)

Bu ayın en önemli olayı bence 20 sinde torunum ecem geliyor. 5 ay devamlı gelip gidecekler. Hacı yolu bekler gibi onları bekliyorum. Kız 9 aylık oldu. tam yemelik zamanı. Ananesi gibi onuda su manyağı, hayvan manyağı, süs manyağı yapcam. Her gün 3-5 kostüm giyecek. Buranın gülü olacak.en çok da ananesinin biricik gülü o yaşam kaynağı o. Tek torunum Allah esirgesin, bütün nazardan kötülükten korusun. Her an dualarım onlara gidip duru.

Sokakta milleti görüyorum. Cıbıl ve yanmış… Ülen ne zaman denize girdiniz? Ne zaman yandınız? Ben tamirlerle uğraşayım derken meğer sezon bitecekmiş. İyi ki erken uyandım.

Baharın ucunu tuttuk ya! yazda arkadan geliyomuş ööle diyolaaar! Onların yalancısıyım. Çok sıcak ölceeemiş. Vassın olsun. paraya kıyıp 1.5 tonluk depo aldım. Gir yıkan çık yıkan. Peeeeah! Hain ıscaktan kim korkar ki! Soğuktan korkarım, sevmem.

Hepinizin bahar bayramını ve hıdırellezini kutlarım. Bakalım bu sene isteklerimde değişiklik yapcam olcek mi; bekleyip görcez. Umarım siz canlarımın yüreklerindeki bütün istekleriniz yerine gelir. Sizleri mucuk, mucuk öperim.

SEVGİYLE KALIN