Canlarım, sizlerle beraber olmak öyle önemli ki benim için. Beni Sevgi ablanız olarak kabul edin. Zaten Bodrum da beni öyle tanır. İyi ve kötü zamanlarınızda yanınızda olayım. Dertleşelim, ama çoğunlukla gülelim. Öyle ihtiyacımız var ki gülmeye. Sorunlarımızı unutup, keyif almaya bakalım. Haydi.. Var mısınız beraber keyiflenmeye ?

Bodrumun Sevgisi

Perşembe, Kasım 15, 2007

KIŞIN LEYLEĞİ HAVADA GÖRMEK NE Kİ?

Canımcıklarım! Bu nası 1 şeydii! Tam tamamına 18 gün evden dışarı çıkmadan yatakla salon arasında süründüm. Evde kağıt havlu stoklarım tükendi.

Ciğerlerim sökülüyor. Dün ilk defa sokağa çıktım. Öksürürken geçenler bana veremliymişim gibi bakıyor. Hani eski Türk filmlerinde, kız oğlana aşık olur. Kavuşamaz DA ince hastalık olur. Dekorda hastanede yatan filmin kız sıtarı, cönünü görmek için devamlı öhöö! Öhööö! Diye sarsılır. Mendilinin içinde biraz da kan olur. Doktorda üzgün yüzle cöne söyler. Sıtarımız ince hastalık denen verem olmuştur. Kan tükürüp durur. Aşkına karşılık ver DE kurtulsun. Sankim cön ona sarılınca hastalık şırpadanak geçecek. Ah ah ah! Keşke şimdiki hastalıklarda sarılıverince geçse. Hoş bana sarılacak cön de yok…

Hem öksürük hem de soğuk terleme devam. Emmevelakin, ev bastı. Zorlada olsa sokağa çıktım. Bu arada fırtınadan yazık ki tanıdığım arkadaşların tekneleri (yazın ekmek teknesiydi. Geçimleri ondandı.) parçalanmış. Enkaz halinde tahta yığınına dönmüş. Üzüldüm. Yazın cıvıl olan halikarnasa giden cadde, molozlar ve denizden çıkan taş kumla dolmuş.

Sokak köpekleri bile ortalarda görünmüyor. Kendilerine sığınacak yer bulmuşlar. Sokaklar boş. Ancak mecbur olanlar dışarıda. Hava ise tertemiz. Mis gibi. Deniz kudurmuş vaziyette. Dalgalar yolları dövüyor. Yazın güzelim tabiatı kışın hoyratlaşmış. Sağı solu dövüyor.

Yağmur yağıyor. Valla hiç şikayetçi değilim. Hatta çarşı dönüşü yağmura yakalandım. Amanın! Ne yağmurdu… Rüzgarla beraber her taraftan yağıyordu. Polar eşofmanımla şemsiyesiz yaya kaldım. Ne taksi, ne sığınacak saçak altı vardı. Battı fiş yan gooo! Dedim o yağmurda yürüdüm. Donuma kadar ıslandım. Polar eşofmanımda ıslanınca ağırlaştı. Çapıl, çupul suların gözüne gözüne bastım. Aslında keyif almadım desem yalan olur. Eğer üstümde polar değil de ince elbise olaydı. Vııııış! Anaaam! Ne seksi olacaktı. Müjde Ar’ın eski limon kolonyası reklamı gibi, seksi olacaktım.( aç tavuk kendini yem ambarında sanırmış)

Yaz sezonunda deniz torun derken televizyon seyretmiyordum. Kışın evde yaşamak tv’ye mahkum ediyor. Sabah uyanmalarım öğlen 12 de filan olduğundan sabah kadınlar için kavga dövüşlü programları kaçırıyorum. (kendime vah ne yazık diyom. Kaybın fazla) Zaten afyonumun patlaması saat 14 dü bulduğundan gün bana kısa geliyor. Çay iç gazeteyi oku. İşte oldu akşam. Tembellik damarlarıma işlemiş. İyi ki yardımcı kadınım var da o beni çekip çeviriyor. Öğlen tv. Hep evinden kaçanlar, koca dayağı, öğğğğ! Geldi. En iyisi müzik… hava kapalıysa sobamı yakıyorum. Klasik müziğimi açıp PC de geziniyorum. Akşam olunca beğendiğim birkaç dizim var. Onları seyredip kitap okuyorum.geceler bana uzun oluyor. Geç vakite kadar PC başında ve kitap derken sabahın 4-5 i oluyor. Zombi gibi geceleri uyumayıp gündüz de geç kalkınca, evden çıkmak canım istemiyor.

Dün İsviçre’de yaşayan arkadaşım telefon etti. Türkiye’deki düzenini bozup oraya yerleşti. Kızından yana dertli. Torununa bakıyor. Kızı mutsuz. Eşi saygısını yitirmiş. Her fırsatta aşağılıyormuş. Kadın ağlıyor. Ayrılsalar içim acıyor diyor. Anne tek kızına kıyamıyor. Bende koyma aklımla yardımcı olmaya çalıştım. “Her erkeğin türlü huyu var. Ali, Veli,Ahmet, Mehmet hiç fark etmez. Hepsinin huyu suyu başkadır. Yastıkta baş değişir. Hepsinde ayrı sorun vardır. Ama en önemli evlilikte saygı ve güvendir. O değerler yitirildiyse isterse 10 çocuk olsun. Çekiver kuyruğunu. Devamlı stresli ve kavgalı ortamda o çocuklarında ruh sağlığının iyi olacağına kimse inanmaz. Kavgalı aile ortamında olmaktansa ayrı evde ama kavgasız büyüme daha sağlıklıdır” Tam tamamına 1 saat 20 dakika konuştuk.

Telefondan sonra düşündüm. Evladın olsa mı daha iyi? Yoksa olmasa mı? Doğurduğun andan sen ölene kadar sorunları bitmiyor. Tahtını yapıyorsun da bahtını yapamıyorsun. Onlar mutlu olursa sen de mutlusun. Tersi olunca için acıyor. Karı kocanın arasına giremiyorsun. AMA kızın ağladığı zaman yüreğin sökülüyor. Kendi evliliğimi saygı yitirildi diye bitirdim. Hemide 15 dakikada karar verdim ve sözümden dönmedim. Saygı o kadar önemli ki! Saygısız sevgi asla olmaz. Evlilik 2 kişilik yaşam demektir. Tek taraflı olursa dengeler bozulur. Hangi milletten olursa olsun kadın özverili oluyor. DA bizde daha fazlası var. Yapılan fedakarlıklarda kadınınki görülmüyor. Erkeğinki ise göklere çıkıyor. Evlilikte kişilik mücadelesi, geçim derdi, anlaşma süreci, çocuk için fedakarlık derken ömür geçiyor.

Hayatım boyunca evlilikten anladığım; parasal sorunlar, zevkler üzerine sorunlar, ne biliiim karı koca arasındaki önemsiz sorunlar olabilir. Sadece SAYGIyı yitirmek ve İHANET işte bu 2 si affolmaz. Her kim olursa olsun. Affedilmez. Bu 2 faktör olduğu anda evlilik bitmeli. Kesinlikle af olmaz. Saygı ısmarlama alınmaz. İçinden gelmeli. Saygının olduğu yerde sevgi zaten vardır. İhanette adı üstünde, tercih meselesi. Kadında tercihini kullanmalı bence.

İsviçre’deki arkadaşıma dilimin döndüğü kadar akıl verdim. Allahtan kendi başımda yok.

Yaz boyunda kızım ve torunum bendeydi. Kış olunca hastalık derken çok bunaldım. Ev bastı beni. Canım seyahat istiyor. Geçen hafta sonu İzmir’e gittim ama günü birlik olunca beni kesmedi. Şööööle! Uçakla gidem diyom. Değişik atmosfer yüzler olsun diyom. DA nereye gidem.

Koro çalışmalarımda başladı. Derslerimi de aksatmamam lazım. Bakcez bakalım. Rüzgar ne yönden esecek. Kış olmasına rağmen leyleği havada gördüm diyelim deee…

Bak nasıl bildiniz. Torunumu özlediğimi. Yine beni İstanbul paklar. Kış bile olsa 3-4 gün gideyim. Onları göreyim. Ecoşu mıncık edeyim.konuşmaya başladı. Cadı çok şeker oldu. En büyük aşkım. Yaşama sebebim. Allah analı babalı büyütsün. Mutlu çocuk olsun. Yaradanım her çocuğa olduğu gibi eceye de iyi yazılar yazsın. Onu seven ailesi var. Hayatı mutlu sürsün.

El bebek gül bebek büyüt. Gelsin hıyarın teki alsın. Onu üzsün, mutsuz etsin. Siz olsanız ne yaparsınız? Ben miiii?????

SEVGİYLE KALIN

Salı, Kasım 06, 2007

BÖYLE HASTALIK OLMAZ KARDEŞİİM

Şükür yağmurlara kavuştuk. Nasıl güzel çisil, çisil yağdı. Barajlara takmış olduğumdan, her gün baraj ve su seviyesi kontrolü yapıyorum.( şimdi hadi len amma sallamışın. Her gün bütün barajları gezip durumun?) demeyin. Medya ve internet sağ olsun.

Her yağmur yağdığında, bahçemdeki sundurmanın altında keyfini çıkarıyorum. O ağaçların tozlardan arındıkları, tabiat asıl renklerine döndükleri, yağmurun sesi. Keyifleniyorum.

Genimdeki egoist hücreleri çalışmasa olmaz! Bu 1 hafta yağmur yağmasın diye dua ettim. Niye mi? Üst kat komşumun kızı bu hafta sonu evlendi. Tam 1 hafta sürdü. 1 Pazar deveyle ağırlık geldi. Yemekler, oyunlar derken geceyi ettik.

Ertesinde bütün komşu, tanıdık ne kadar hatun kişi varsa dolma sarmaya düğün evinde toplaştık. Anacım onlar parmak kadar incecik sarıyor. Benimkilerse obez başparmaktan daha irice oluyor. Boş veeer! O kadar insan bu şişman olmuş yemem mi diyecek. Eskiler bilir. Dövme bakırdan lengerler olur. Geniş ve 20 cm. derinliğinde. Bu bilgiyi de verdik. Başımız göğe erdi. O lengerlerden tam 8 tanesini doldurduk. Bu kadar dolmanın içinde benim obezleri kim bilecek ki!

Açık havada yapılan bu sarma faslında hem doldur hem oyna hem terle hem de ceryanda kal. Hiç farkına varmamışım. Meğer ciğerlerime kadar üşütmüşüm.

Önceleri nezle diye önemsemedim. Haaa! 1 de aşı oldum ya! Hafif geçer dedim. Elimde koca naylon torba, tuvalet kağıdı. Yinede ayakta geziniyorum.

Anam, anam, anam! O gece 1 ateş, üşüme nöbetleri, öksürük de başladı. Yedik mi ayvayı.

Neye heveslensem mutlaka aksi 1 şey oluyor. (hadi sekret deyin, pozitif düşün deyin de yattığım yerden size O güzel duygularımı fışlatayım.)

Onlara en büyük yardımım evimi açmak oldu. Ortak bahçemizde her türlü faaliyet olduğundan, benim evin kapısı 1 hafta açıktı. Buzdolabımı ve odalarımı emirlerine verdim. Yatak odamda yatıyorum. 100 ayak 100 baş girip çıkıyor.

Ahçı ve bulaşıkçı olarak 2 hatun geldi. Kapımın önü toptancı haline döndü. Ahçı gece 19 da geldi. Ön hazırlık için gece 1 re kadar kaldı. Anahtarı aşçıya verdim. Beni uyandırma da ne yaparsanız yapın diye. Sabahın körü 4 de geldiler. Yemek yapıyolar. Gürültüden uyumanın mümkünü yok. Sabah 10 da hepsi pişmişti.

Hele tuvalet olayı başka alem. Eğer düğün boyunca girenlerden para alsaydım. 2 aylık kiram çıkardı. Bütün düğüne gelenler sadece benim tuvalete girdiler. Nasıl hastayım sormayın. Ben gireceğim zaman, sürünerek gidip temizliyorum. İşim bitince aynen devam. Umumi tuvaletlerin neden pis olduğunu öğrendim.

Benim evimin yani özelimin tuvaletini bile öyle umursamazca kullandılar ki! Demek ki insanlar kendilerine Müslüman. Kendi evim mis gibi, elinki pis olmuş ne gam. Yattığım yerden tuvalete gireni dinleyip sifon takibine başladım. Kağıtları içine atmayııııın! Yırtınması ayrı.

O kadar hastayım ki! Yemek bile yiyemiyorum. Gündüz yatıyorum. Dışarıda kıyamet kopuyor. Davul zurna çalıyor. O bitince saz takımı geliyor. Gece olunca beni resmen sürüyorlar. Torbamla ayak uydurmaya çalıştım.

Kına gecesi ayrı güzeldi. Ah ah ah… Özel elbiselerimi ütüledim. Kınada ayrı, düğünde ayrı giyecektim. Nerdeeeeeeee! Saç baş rezil. Üst üste giyip kınaya gittim.ulen millet şık şıkırdım. Ben garibanlar gibi öksür hapşır. Yinede fazla oturamadım.

Damat Karadenizli. Eğlence 2 türlüydü. Önce bodrum havaları oyunları. Sonra tulum çalındı. Nasıl horon tepiyorlar. Kaynana beni sürüdü. Damat elimden tuttu. Horon teptim. Sanırsınız ki Karadenizli doğmuşum. 1 titriyorum. Tik oni tik tik tik. Kollar havaya. Ha uşaklar ha hahah! Anaaaaa! Gaza geldim. Tepin Allah tepin. Ter içinde kaldım. Oooooh! Bu terler bana ciğerlerde sökülürce öksürük olarak geri döndü.

Son gece de düğün var. Ölsem de özel elbisemi giymeliyim dedim. DE saç işi nolcek? Kaynananın başı özel şekilde bağlanmıştı. Kİ hoşuma gitti. Ondan rica ettim. Bana tıpkı Karadeniz işi başımı bağladı. Böylece saç işi de halloldu.

Beni gören çığlık attı. Nasıl yakıştı. Dediler. Battı fiş yan go diye tek kadeh viskiyi de içtim.
Düğünde en kuduran bendim. Nasıl olsa hastayım. Fıttık! Öylede battık, böylede battık. Bodrum oyunumu istersiniz? Ankara havasımı? Horon mu? Göbek havası mı? Allah ne verdiyse bütün kurtlarımı döktüm. Oooooh! Beeeeeeee! İşte bu! Rahatladım valla yaa!

Grip mi? Nezle mi? Öksürük mü? Ateş mi? Bronşit mi? Adı ne olursa olsun. Aha da yataktayım. Avuç dolusu ilaç içiyorum. İyi olcem inşallah!

SEVGİYLE KALIN