Canlarım, sizlerle beraber olmak öyle önemli ki benim için. Beni Sevgi ablanız olarak kabul edin. Zaten Bodrum da beni öyle tanır. İyi ve kötü zamanlarınızda yanınızda olayım. Dertleşelim, ama çoğunlukla gülelim. Öyle ihtiyacımız var ki gülmeye. Sorunlarımızı unutup, keyif almaya bakalım. Haydi.. Var mısınız beraber keyiflenmeye ?

Bodrumun Sevgisi

Çarşamba, Haziran 29, 2005

AH KALBİM! BEN SENDEN ÇOK ÇEKTİM

Ne geldiyse başıma iyi yüreğim yüzünden geldi. Küçümencik kızkeneden koskocaman bağyan oldum hala akıllanmadım.Rahmetli anneannemin bir lafı vardı. “yüzümün yumuşaklığından hiç kocama benzer çocuk doğurmadım” derdi.

Geçen gün çok sevdiğim arkadaşımın psikolojik rahatsızlığı oldu. Evinde düşmüş, acile kaldırmışlar. Ben de plajdayım. Bir telefon geldi.”kızcağız acilde yatıyor. Gel al evine götür sende kalsın” dediler. Nasıl gittiğimi bilemedim.Acilden aldım eve getirdim. Kardeşi telefonda ağlıyor “ ne olur ona uçak bileti al İstanbul’a gönder. Ben onu hastaneye yatırıp tedavi ettiririm” bende torpille ertesi gün için uçak bileti aldım. Salona yatak yaptım ama yatırmam ne mümkün? Ben gezmeye gitcem diye tutturuyor.kapıyı kilitledim. Öyle böyle derken, gece biri bulduk. Bunun uyku ilacını verdim. Ancak gece 3 e kadar uyudu.

Tam uyurken başımda bir tip” tombalacık emine düş peşime geeel, ben gidiyorum Bolu ya düş peşime geeel!!” bana da sende oyna diyor. Mecburen uyandım. Başladı türküleri sırayla bangır bangır okumaya. Sus durak anlamıyor.

Bu sefer benim mutfağı aklı sıra temizlemeye kalktı. Ağaç bardaklıkta ne kadar bardak varsa kırdı. 6 tane tabağımı kırdı. Bana da “ bak ne kadar nazar varmış sende” demez mi? Artık ne olacaksa olsun diye gülmeye başladım. Bileydim sirtaki oynardım. Hiç olmazsa kırılan boşa gitmez, eğlenirdik.

Sabah 7 de hayatımda ilk defa uyumadan kahvaltı ettik. Neyse ben bunu uçması için yolcu ettim. Yorgunluktan hemen yattım. Tam dalmıştım ki!! Kapı gümbür çalınıyor. Açtım bizim kız.” Aaaaaa ! sen uçağa binmedin mi ?” beni uçağa almadılar” dedi. Meğer bizimki daha binmeden orayı altına üstüne getirmiş. Alan polisi gelmiş. Çekinde oksijen sormuş. Küfürler etmiş. Uçağa almamışlar, parasını iade etmişler. Eyvah dedim otobüsle gitmiyor. Kardeşine telefon ettim. Kızcağız hava alanına gitmiş bile. Durumu anlattım. Nasıl üzüldü? “ne olur kandır da akşam otobüsüne bindir” dedi.

Ne şaklabanlıklar yaptım. Bazen sert, bazen yıkama yağlama derken akşam otobüsüne binmeye ikna ettim. Elimle garaja götürdüm. Şoföre ve muavine sıkı sıkı tembih ettim. İstanbul’ a kadar mutlaka salimen gitmeli ve karşılayan ablasına teslim edilmeli dedim.

O gece hem yorgunluktan hem üzüntüden pestil gibi uyumuşum. Sabah gelen telefonla uyandım. Salimen gitmiş. Ailesi bana nasıl dua ediyordu. Burada kimi kimsesi yok bir tek sen ona ablalık yapıp sahip çıkıyorsun diye.

Aslında o kadar iyi bir insan ki! Normal zamanlarda yardımsever, çok tatlıdır. Hastalığı atak yaptığı zaman kendine malik olmuyor. Bazı insanlar onu görünce ben çekemem tımarhaneye kapasınlar diyorlar. Öylesi değil ki…

Hepimizin yarın ne olacağı belli değil. Güzelliğine güvenme bir sivilce, zenginliğine güvenme bir kıvılcım yeter derler. Benim yüreğimde böyle işte. Bol zamanda dost boldur. Dar zamanda nerdeler? Allah insana akıl, beden, ruh sağlığını bir arada versin.

Bende bu aralar acıların kadını yazılar yazmaya başladım. Nooldu ki banaaaa yaşlılık durumlarımı acabaaaa????



SEVGİYLE KALIN

HORTUMU DA GÖRDÜK

Havalar iyicene ısındı ve de çıldırtıyor. Her gün deniz olmasa kafayı yeriz. Allah’tan Bodrumun denizi var. Deniz olmayan memlekette yaşayanlara acıyorum. Sabırlar dilerim.

Bu gün de deniz nasıl güzeldi, aynı şerbet gibi otur iç. Plaj boydan boya dolu. Millet şezlonglarda denizde keyif yapıyor. Havada da hiçbir anormallik yok. Bizler hatun kişiler yani lafın belini kırıyoruz. ( büyüklerimiz hep öyle derdi, ne demekse. Bazı terimleri çocukluğumda duymama rağmen anlamları saçma gelirdi.)

Çukur bahçe plajındayız. Saat 3 e kadar her şey normal seyrinde gidiyordu. Denizciler kahvesinin önü bir anda karıştı. Ne oluyor dememize kalmadan deniz kıyısında hortumu gördüm. Şezlonglar, minderler girdap halinde havalanmıştı. Ben canhıraş bir şekilde bağırdığımı hatırlıyorum.”KAÇIN HORTUM GELİYOR!!” kim varsa dükkandan içeri kaçıştık.inanır mısınız sadece 5 saniye filan sürdü. O plaj şemsiyeleri ay çekirdeği kabuğu gibi savruldu. Esas koskocaman demirden yapılma büyük şemsiyeleri yerinden söktü. Kalın brandaları paramparça etti. Kalın demirler kürdan gibi kırıldı. Masaların üstüne devrildi. Büyük şans masalar boştu. Tam şemsiyenin düştüğü masada 5 dakika evvel ben yemek yemiştim. Eğer 5 dakika daha otursaydım, şimdi kesin morgdaydım.

O insanların kaçışmasını ve paniğini anlatamam. Millet cep telefonuna sarıldı. Yakınlarını arayıp iyi olduklarını bildiriyorlar. Zannettik ki bütün Bodrum alt üst oldu. yola cankurtaran da gelmez mi? İlerde penguen pastanesinin orada bir adamın kafasına şemsiye düşmüş, yaralanmış onu hastaneye götürdüler. Sinirlerimiz yerinden oynadı.

Şöyle bir kenara oturup sakinleşmeye çalıştım. Hayatımda ilk defa bire bir hortum görmüştüm. Korkunç bir olay. 5 saniyede ortalık darmadağın oldu. İnsan hayatı ne kadar tesadüflere bağlı? Saniyede başına bir hadise gelip dünya değiştirebilirsin. 10 dakika evvel millet denize girer, lay lay lom yaparken 5 saniye süren hortum olayından sonra herkes can derdine düştü. Kimsede neşe ve heves kalmadı. Aradan 15 veya 20 dakika geçti tekrar yeniden kuvvetli rüzgar esti. Tam o sırada 8-9 yaşında erkek çocuk denize giriyordu. Onu yerden havalandırdı. Yere attı. Haydiiiiiii!!! Millet koşuştu. Bu sefer onu hastaneye yolladılar.

Ben korkudan bir toparlanıp eve koşturuşum var ki! Anaaaaa !!! dışarı çıktım her şey süt liman. Deli rüzgar yok. Atatürk caddesinde eczaneye gittim. Sinirlerim bozuldu ya acaba şekerim ve tansiyonum çıkmış mı diye ölçtüreceğim. Eczacının haberi bile yok hortumdan. Millete soruyorum “hortumu gördünüz mü?” diye yoo!! Diyorlar. Kimsenin haberi yok.

Artık olayı yaşamışım ya! nasıl ballandırarak anlatıyorum? Merak eden gidip bakıyor. O zaman inanıyorlar. Şimdi evimde bunları size aktarıyorum. Yinede insan hayatında şans faktörünün olduğuna bir kere daha inandım. Şimdi diyeceksiniz ki ecel gelmemiş. Belki o da önemli bir sebep ama hayatımızda daima şans faktörü varmış. Başka ciddi yaralanma olabilirdi. Yinede hortum nerede olursa olsun feci bir olaymış. Gözlerimle görünce ödüm sıdı.



SEVGİYLE KALIN

Salı, Haziran 28, 2005

YOLA ÇIKTIM ARIYORUM, KAYBETTİĞİM ARKADAŞIMI

Yaz geldi ya! tatil ve turizm mevsimi açıldı. Bodrum’da oturunca burası bana tatil beldesi gibi gelmiyor. Halbuki televizyonlar cayır cayır Bodrum diye yırtınıyor. Kim kimle nerde? Hangi botokslu güzel edeleli oğlan peşinde? Kimin üstü rüküş? Kim yerli malı giymiş? En hızlı müzikte kimler kendini ırgalayıp duru? Plajlar cıbıllarla dolu…

Memleketlerinden bodrumu duyup gelenlerse aklını şaşıyor. Zannediyorlar ki her yer hatun kaynıyor, her yer ucuz. İlk günden hevesleri kursaklarında kalıyor. Geri dönecek parayı denkleyip zor gidiyorlar.

Milletin çuvalla parayı getirip tatil yaptığı bodrum bana evim olduğu için değişik gelmiyor.( bu şımarıklık da sizi kızdırmasın. Napiyim denişiklik isteyooom!!) Ne yapsam diye düşünürken, arkadaşımın biri bana asla ret edemeyeceğim teklifle geldi. “hadi Ayvalık’a gidelim. Oralara takılırız biraz” daha sözünü bitirmeden benim bavul hazırdı.

Sabah erkenden arabaya atladık. Önce ortaklarda çöp şiş, İzmir’i geçtik, Çanakkale yoluna saptık. O yolların güzelliği. Manzara harika bir de sıcak olmasa arabada klima var ama inince cehennem gibi. Neyse kona göçe Ayvalık’a vardık. Bu arada arkadaşımla 3 kere tartıştık, yemek ve çiş molası çok veriyormuşuz diye ciyyakladık. Daha Ayvalık’a varmadan kalacağımız yer için tartıştık. Geldik de bu sefer ben Sarımsaklı’da kalalım diyorum. Hayır diyor. Ne desem mutlaka bir kulp takıyor. Hay Allah nerden çıktım onunla yola? Derler ya bir insanı tanımak için ya içki masası kur ya da seyahat et. Daha ilk günden papaz olmayalım diye ben alttan alıyorum.

Neyse otele yerleştik. Başladık gezmeye… önce şeytan sofrasına çıktık. Oldum olası oranın manzarasına bayılırım. Hele güneşin batışı muhteşemdir. Ben gitmeyeli kaç yıl oldu. ne kadar değişmiş. Her yer gibi yapılar doldurmuş. Ayvalık kalabalık ama Bodrum’dan ucuz.

Sene 70’de evlenince Ayvalık’a Sarımsaklı’ya balayına gelmiştim. Vayyy beeee!!! Senelere bak nasıl geçmiş. Hoş defalarca gittim ama her seferinde hatırlamak mecburiyetiymiş gibi hüzünlenirim.

Deniz güneş gündüz tamam da geceleri ne yapacağımızı bir türlü karar veremiyoruz. Dedim ya! arkadaşım Bodrum’da iyiydi seyahate çıkınca kıza bir haller oldu. Devamlı ya sabır diyorum. Şu 3 gün bitse de evime gitsem diyorum. Neyse aradan 2 gün geçti. Sabah kalktım odada yok. Kahvaltıya indi dedim. Baktım orda da yok. Resepsiyona sordum. Gitmiş. Kendi hesabını ödemiş veeee gitmiş. Kalakaldım orada. Ne yapacağımı bilemedim. Ama çabuk toparlandım. Ooh ! kendi keyfimce 2 gün daha tatil yapmaya karar verdim.

Bütün Ayvalık’ı gezdim. Canım ne istediyse yaptım. Yedim, içtim. Oohh !! iyi ki gitmiş dedim. Bu tatil bana sonradan iyi geldi. Değişiklik oldu. ,Geri aktarmalı otobüsle döndüm. Evime kavuştum ama o kızla bir daha yola çıkmak mı? Tövbe!! Tuvalete bile gitmem.



SEVGİYLE KALIN

Pazartesi, Haziran 20, 2005

KONSERİMİZ HARİKAYDI

16 Haziran’da Bodrum Belediyesi Musiki Derneği olarak kalede konser verdik. Tam 9 ay özveriyle bu konser için çalıştık. Hocamız İzmir Ege Üniversitesi Konservatuarı öğretim görevlisi sayın HALİL İBRAHİM YÜKSEL beyefendi bizleri nasıl çalıştırdı? Bizim gibi amatörlere şarkının nasıl doğru söylenebileceğini öğretti.

Eskiden ben mesela avaza bağırıp çığırdığım zaman çok güzel şarkı söylediğimi sanırdım. Eh repertuar desen bende yok yok. Hangi şarkı olursa güldür güldür okuyorum. Ammaaa kazın ayağı öyle değilmiş. Meğer şarkı okumanın bir adabı. Kuralı varmış. Sağ olsun hocamız bizi azimle yetiştirdi. Her birimiz adabıyla şarkı söylemeyi öğrendik.

İzmir’den 13 parça saz geldi. Hepsi öğretim görevlisi. Bir çalıyorlar peeeeee!!!! Kendimi Ümmü Gülsüm filan sandım. (gaza gelinirde bu kadarı da olmaz.) O duyduğum hazzı imkanı yok anlatamam. Nasıl bir duygu selidir? Sanki havalarda uçarak şarkı söylüyorum.

Konser günü heyecandan geberebilirdim. Kolay mı? Bodrum Kalesi’nde konser veriyoruz. Son 3 gün devamlı provalarla öldük. Gece kalenin sahnesine ilk adımımı attığım zaman öylece kaldım. Eskiden Bodrum festivali yapılırdı.Rahmetli Zeki Müren bu sahnede ne çok konser vermişti. Hiçbir ücret almadan Bodrum’a katkı olsun diye her festivalde mutlaka konser verirdi. Ortalık yıkılırdı. Her konserini en önden ailemle seyrederdim.

Zeki Müren’in konserlerini nasıl anlatsam size rüya gibi uçan yıllar!!! Neler alıp götürdünüz benden. Taaaa!!!! O zamanlar bana deselerdi ki “sende bir gün kaledeki aynı sahneye çıkıp şarkı söyleyeceksin” hayatta inanmaz, dalga bile geçerdim. Ama seneler neler getirdi, neler götürdü. Şimdi anacım, Zeki Müren rahmetli oldular, kızım evlendi. Eski dostlar kayboldu.

İşte kalenin sahnesine çıkınca bütün yıllar film şeridi gibi gözümün önünden geçti. İçimden önce Zeki Müren’e sonra bütün bu dünyadan gidenlerin ruhlarına okudum. Kalenin surları sanki bana eşlik ediyormuş gibi geldi.

Konserimiz iki bölümdü. İlk bölüm kürdilihicazkar faslı. Nasıl coşkulu okuduk! İkinci bölüm ise Prof. Dr. Alaaddin Yavaşca eserleri geçtik. Programın sonunda Dr. Alaaddin Yavaşca sahne aldı. Maşallah eski toprak, hoca nasıl okuyor!! Bütün kaledeki seyirciler ayakta alkışladılar. Şimdinin sanatçı diye ortalarda gezinenler dinlesin de biraz kendilerine çeki düzen versinler.

Konserimizi alnımızın akıyla başarıyla bitirdik. Alkış kıyamet, 2 defa sahneye davet edilip şarkı okuduk. Kulisi görmeliydiniz. Birbirini öpenler, ağlayanlar, zıplayanlar. Demek ki sahne tozu buymuş. Artık seneye nasipse senede iki konser vereceğiz. Hocamıza ve emeği geçen herkese çok çok teşekkür ederim.

Konser sonu tekneyle karaadaya gittik yedik içtik. Ama en önemlisi saat sabah 5’te gün doğarken sessizlikte Kaşif hoca ve öğrencisi ney çaldılar. O ses ne büyülüydü. İnanın sihirli ortamda ağladım. Cennet bu olmalı dedim. Sabah 8’de eve geldim. O günü atlayıp, ertesi günü kendime gelebildim.



SEVGİYLE KALIN

Çarşamba, Haziran 01, 2005

CAZ GÜNLERİNDEN EKSİK KALMADIM

Hadigari eskisini de bilirim. Buranın en eski barlarından biriydi. Veli bar, Mavi vardı. Hadigari’nin tadı hala içimde. Eski Bodrum sokakları, arkadaşları!! Ne güzel günlerdi onlar. Sonra Hadigari kalenin alt kısmına yeni yerini açtı. Önceleri yeri için yadırgadık. Fakat bitince harika bir mekan oldu. hemen müdavim oldum. Bilhassa akşam güneşin batışında barında oturup, Bodrum’u seyretmek nasıl keyifli oluyor. Özellikle o saatlerde çalınan klasik, Nat King Cool, Frank Sinatra, daha neler neler…

Bazı akşamlar gelen misafirlerimi yemeğe oraya götürürdüm. Mutfağı müthiş güzel. Bir tek gece diskoya dönüşünce orayı terk ediyoruz. Artık o saatten sonra gençler eğlenmeli diye düşünüyorum.

Hadigari bir çok güzel organizasyona ev sahipliği yapıyor. Her sene olduğu gibi bu sene de caz günleri düzenlediler. Nasıl keyifli gecelerdi. Ünlü cazcılar akın etti. Programı almıştım, lakin evde nerde koydum bir türlü bulamıyorum. Ezbere de isimleri yazma gibi meziyetim yok. Hem yazsam kafadan atarım. İyisi mi rezil olmadan cazcı kardeşler deyivereyim. Esasında caz zenci müziği, onu da en güzel zenciler icra eyliyorlar.

Eskiden şimdiki barlar sokağında caz klüp vardı. Kimler çalışmadı ki! Tuna Ötenel kontrbas, Pepe piyano, Erol Pekcan bateri. Caz söyleyen sanatçılardan Ayten Alpman, kızı Ayşe Gencer, Şehrazat, daha aklıma gelmeyen ne sanatçılar geldi geçti. O zaman bile millet caza önem vermezdi. Varsa yoksa parmağında yüzükler, kolunda bilezikler. Elde tefler masaların üstünde zıplamalar. Eğlence anlayışı değişti. Caz klüp iş yapamadı, kapandı gitti. Burada kim caz yapmaya çalıştıysa iş yapamadı.

Sadece caz mı yitirilen? Türk Müziği de yozlaşmadı mı? Nerde zırva sözler varsa yazıldı. Zırtapoz şarkıcılar cırlak seslerle sanat icra ettiklerini sanıyorlar. Bi de kendilerine sanatçı demiyorlar mı? Yıllarını veren, okullarında dirsek çürüten binlerce şarkıyı ezbere adabıyla okuyan esas sanatçılarla aynı kategoride oluyorlar. Ezbere 5 şarkı öğren, aç her bi yanını al sana sanatçı. Bu konular açılınca dertlerim depreşiyor. Ben de koroya gidiyorum 3 yılımı verdim. Hocamız bize nazariyat verdiği için artık nota okuyabiliyorum. Bir şarkıyı duyunca ne makam olduğunu biliyorum. Düşünün amatör olmama rağmen şimdiki şarkıcıları cebimden çıkarırım.

Konu müzik olunca kendimi tutamıyorum. Cazdan girdim nerden çıktım. Dönelim Hadigari gecelerine. Baktım da millet tıklım tıkış gelmiş. Demek ki ilgi bayağı yoğundu. Kendime zor yer buldum. Nasıl güzel bir müzik ziyafeti oldu? Ruhumun açlığı ne kadar çokmuş, hiç farkında değildim. Tek gün bana yetmedi. Tekrar tekrar gittim. Her gece başka sanatçılar vardı. Gelenlere dikkat ettim. Hemen hemen benim gibi aynı kişiler vardı. Öylesine tesadüfen değil de hakikaten caz severler geldiğini sevinerek gördüm.

Müziğin her türü, kaliteli olduğu zaman ne keyifli oluyor. Bunun için Hadigari barın kim organize ettiyse sonsuz teşekkürlerimi yolluyorum. Umarım sezon içinde böyle güzel organizasyonlar olur da kulaklarımız bayram eder.

Bu ayın 16’sında BODRUM MUSİKİ DERNEĞİ’NİN KALEDE KONSERİ VAR. HOCA ALAADDİN YAVAŞÇA ESERLERİ OKUNACAK. BİLETSİZ OLDUĞUNDAN BÜTÜN BODRUM’LULARI BEKLİYORUZ.

NOT: KONSERE ÖZELLİKLE ÇOCUK GETİRİLMEMESİNİ RİCA EDİYORUZ.



SEVGİYLE KALIN

NEYE NİYET NEYE KISMET

Bugün bir tuhaf rüyalar gördüm. Kabus desem değil, karabasan desem değil. Acayip şekilsizlik. Sabah hayırlara gelsin diye uyandım. Her sabah yaptığım gibi, elimi yüzümü yıkayıp aynada kendime “ne kadar şanslısın, sağlıkla uyandın. Senden başka yaratılan yok. Özelsin, iyilikler üstüne olsun ki sende başkasına yansıt.”

Her sabah kendimle söyleşim inanın hiç değişmiyor. Eğer yapmayı unutursam, işlerimin ters gideceğini zannediyorum. Pozitif enerji yüklemek sabahtan başladığı için gün boyu kendimi iyi hissediyorum. Hep söylerim siz de bunu deneyin bakın nasıl faydasını göreceksiniz. Zira kimin yarına çıkacağı bilinmiyor.

Tam kahvaltımı bitirdim, keyif çayımı içiyordum ki! Kızım İstanbul’dan telefon etti. Ağlıyor. Ben panik vaziyette noolduuu!! Diye bağırmışım. Benim eski eltim, canım Muhterem ablam ölmüş. Öylece kaldım. Hemen kızlarını aradım. Onlarda şoktalar. Kadıncağız Bodrum’dan İstanbul’a otobüsle gitmiş. Kızı da karşılamaya gitmiş. Tam otogara girerken fena oluyorum demiş, ve orada ölmüş. Kızı annesini karşılamak için garda beklerken polisler annesinin ölümünü söyleyip, soruşturma için kızını oranın karakoluna almışlar.

Ben de iki gün evvel Bodrum’dan telefonla görüştüm. Beni yazlık evine çağırmıştı. Bir türlü vakit bulup gidemedim. Demek ki bazı şeyleri ertelemek hayatımızda çok pişman olacağımız fırsatları kaçırtıyor. Eğer zamanında gitmiş olsaydım. Hem onu son defa görecek, hem de kendimi suçlu hissetmeyecektim.

Kızımın babasından ayrılalı tam 32 sene olmuş. Kızım babayla bu 32 senede belki 20 defa oda benim zorlamamla görüşmüştür. En büyük amcası olan yılmaz abim (O da geçen sene öldü.) ve eşinin kızımda çok emekleri var. Baba tarafındaki tek akrabası olan amca ve yengesi, babanın vermediği sevgiyi bolca verdiler. Eski koca 2. evlendi. Ondan da şimdi 22 mi ne kızı var. Onlarla kimsenin ilişkisi yok.

Amcanın ailesi 3 kızı bana hala yenge derler. Birbirimizi hala çok severiz. Ölümü bile bize bildirdiler. Hiç unutmam kızım küçük 5 yaşındaydı. Babasını istedi kendim uçakla İstanbul’a götürdüm, babaya teslim ettim. O zaman uçak bileti 6 bin filan. Sen de çocuğu uçakla yolla ben karşılarım dedim. Aradan 3 gün geçti. Bana telefonda “uçak pahalı, otobüsle yollayım” demez mi? Çıldırdım. 5 yaşındaki çocuk tek başına nasıl gelir? İşte devreye amcalar girdi. Kızımı babadan aldılar, misafir ettiler. Uçakla da yolladılar. Baba da bir telefon edipte kızım nasıl Ankara’ya gitti bile demedi. Ah! Anılar ah!!

Şöyle bir düşündüm. Hayat dediğin ne? Yaşamak ne? İnsanların hırsları, amaçları, ne? Bir insanın hayatta en önemli 3 hazinesi var. 1- ailesi. 2- mal varlığı. 3- yaptıkları. İlk ikisini dünyada bırakıp gidiyorsun. 3. ile gidiyorsun. Yaptığın iyilikte, kötülükte seninle beraber gidiyor. Tek hazinemiz, arkandan iyi insandı! Dedirtmek. Gerisi boş. Birde hayattayken yapacaklarımızı ertelememek. Rüyalarımın sıkıntısı çıktı. Allah önce ailesine, sonra siz sevdiklerime uzun ve sağlıklı ömürler versin. Nur içinde yat! Muhterem ablam! Bir yıl arayla eşine kavuştun. Mekanınız cennet olsun.



SEVGİYLE KALIN