GEÇMİŞE DOĞRU UZANDIK
Bu haftaki çalışmanın ardından sessizce aradan sıvıştım. Evime doğru hızla yürürken, cebim çaldı. “Neye kaçtın kaçak! Olduğun yerde bekle! Gelip alıyoruz” emir demiri kesti. Torba’ya bir otelin restoranına gittik. Saat 11’de oturduk. Önce mideler bayram etti. Yalnız servis ve yemekler harikaydı. Zaten bize salonu kapatmış gibi olmuş. Zaten kış günü müşteri nerdeee? Eeee! Sıra geldi çalıp, söylemeye. Hemen teşkilatı kurdular. Akortlar yapıldı. Nihaventten başladık. Hocamızın sesi şerbet gibi. (Bunu belki defalarca yazdım. Bıktınız ama hakkının hakkını hakkıya vermek lazım)
Dikkat ettim oradaki bir bey, rakısını aldı geldi. Masamıza yakın oturup, rahatsız etmeden şarkılara iştirak etmeye başladı. Hocamızın da dikkatini çekti. Müziğe ara verdiğimiz zaman sohbet başladı. Meğer o bey rahmetli Hamiyet Yüceses’in yeğeniymiş. O motel akrabasınınmış. O şimdilik yardım ediyormuş. Hepimiz şaşırdık. Birazda şüpheyle karşıladık. Adam anladı herhalde veya bize ispat etmek istedi.
İçerden bildiğimiz harika 1 gramafon getirdi. Masamızın yanına koydu. Gitti 1 sürü taş plak getirdi. İnanın hepimiz çıt çıkarmadan sanki kutsal bir tören seyreder gibi dumur olmuştuk. Adamcağız ilk plağı çalmaya başladı. “bakmıyor çeşm-i siyahı” aman tanrım. Cızırtılar arasında o harika Hamiyet Yüceses’in sesi şakımaya başladı. Masada kimse nefes bile almıyor. Sadece dinliyoruz. Adının Fethi Yüceses olduğunu öğrendiğimiz bey. “Herkese çalmam. Hatta söylemem bile, ama sizin nasıl gönül verdiğinizi gördüm. Paylaşmaktan mutluluk duydum. Onun için çıkardım.” Bizim hoca zaten gramafon ve taş plak hastası. Bayıldık. Başka plakları çaldı. Sadece teyzesinin değil, kimlerin taş plağı yoktu ki. Safiye Ayla, Müzeyyen Senar, Hafız Burhan, Münir Nurettin Selçuk, Perihan Altındağ, Alaaddin Yavaşça.
Biz kendimize müzik yapıp meşk edeceğimizi sanırken, ziyafetin kralına düştük. O güzelim gramafon nasıl çalışıyor? Plaklar nasıl güzel çalıyor? Valla bu geceyi yaşamak için bütün mal varlığını vermek bile az gelir. Ama birde şurası var. bu müziğin tadına varmak, keyfini çıkarmak, önemlisi böyle hakiki sanatçı ve şarkıların kıymetini bilip sevmek.
Hem dinledim, hem demlendim, hem de düşündüm. Şimdiki sanatçı geçinenler. Acaba bu ekol olmuş sanat abidelerini dinlemişler midir? O eşsiz güzelim şarkıları söyleyebilmişler midir? İki meme aç, bacak aç, ses ne ki? Olmasa da olur. 2-3 şarkı ezberle (onlara da şarkı denir mi? “ okşa, okşa.” ) hani rüya görürsün. Harika sanırsın. Uyanınca püüüf! Bakmışınki hiçbir şey kalmamış. Şimdiki şarkılar da öyle. Moda oluyor. Milletin dilinde. Uyanınca püüüüf! Bakmışın ki unutulmuş.
İyi ki bilmeden o motele gitmişiz. İyi ki o Fethi beyle tanışmışız. Böylesi özel geceyi yaşamak kısmetimizde varmış. Geçmişteki müzik gezintimiz sabah 6’ya kadar sürdü. Vakit nasıl geçti? Sabah nasıl oldu? farkında değiliz. Tekrar gelmek üzere sözleştik. Artık her hafta yemeklerimizin kesin adresi belli olmuştu. Bu keyfi almayı bana bahşettiğin için, güzellikleri anlayıp yaşattığın için tanrım sana binlerce kere teşekkürler.
SEVGİYLE KALIN