BAVUL ELİMDE, GEZERİM BELDE BELDE
Koskoca bir yaz geçti. İçim sıkıldı.Canım şöööle güzel bir tatil istedi. Önce düşündüm. Nereye gitsem? Her şey dahil beş yıldızlı otele git! Ye ye ye! Sadece yat ve semir. Onların ilanlarına baktım. Peh peh peeeeh! Fiyatları görünce, değil gitmek kapısından bile bakamam. Zaten o yıldızı bol otellere para verecek yerlerim ağrıyordu.
Bütün arkadaşlarım; “ Ya! ne şımarıksın! Millet Bodrum’a gelip tatil yapabilmek için eşek yüküyle para harcıyorlar. Sende bulmuş da bunuyorsun.” Bak kardeşlerim! Bir kere ben burada yaşıyorum. Evim burada. Herkesin yaptığı gibi; çamaşır, bulaşık, temizlik, çarşı, pazar. Getir pişir, taşır. Üstüne üstlük sezonluk misafirleri ağırla. Eeee ! ben nerdeyim? Bodrum’da mı? Yoksa Çorum’da mı? İkisinin arasında pek fark kalmıyor. Tek lüksüm denize girmek oluyor. İşte o yüzden ben de sizler gibi, ekmek elden, su gölden, yapmak istedim deee! Yapamadım. Eh! Param yetmeyince, başka alternatifler düşünmek lazım gelir dedim.
İlk önce uzaktaki akrabalarımı aradım. Çok sıkıldığımı ve canımın şööööööle! Uzuuun bir tatile ihtiyacımın olduğunu söyledim. Sağ olsunlar hiç ikiletmediler. Hemen gel dediler. Bir bavul hazırladım. Aman tanrım! Koskocaman! Kimin evine gitsem, en az 3-5 ay kalacak sanacak. Aklıma ne geldiyse teptim. Sonra bunların bütün seyahatim boyunca hiçbir işe yaramadığını gördüm. Evde ne kadar işe yaramaz kıyafet varsa almışım.
İlk durak İskenderun Dörtyol’du. Vaaay! Uzun otobüs seyahatine çıkmayalı belki bin sene olmuş. Git anam git! Yol bitmedi. Tam 19 saat. Popom nasır tuttu. Neyse salimen vardım.Dörtyol çok şirin sahil kasabası. Deniz kenarında bütün evler. Her evin mutlaka deniz manzarası var. Orası Akdeniz’in ucu olunca hem sıcak, hem de tuzlu. En güzel tarafı güneşin batışı. Öyle böyle değil! Güneş tam denizin içine batıyor. Olmaz bu kadar güzel bir manzara. O ne renk cümbüşü? Deniz mi yanıyor? Yoksa güneş mi denize kavuşunca soğumaya yüz tutuyor? İşte Yahya Kemal Kalamış’ta aynı bu manzarayı görünce “seyret ki kızıl havaları akşam olmakta” diye şiirler döktürmüş.
Hayatımda nadir olaraktan pişmanlık duyduğum anlar vardır. İşte bu anlardan biride burada oldu. neden ben de romantik, aşkiii, şiirler yazamıyorum? Zort hort bir yapım var. Romantizm kiiim? Ben kiiim?
Her gece güneş batarken, kafa çekmek daha keyifli geldi. Kuzenimin evinde tam bir besiye çekildim. Malum güney mutfağı. O ne acı? Kebaplar! Şimdi sizlere ayrıntılara girmeyeceğim. Zira mübarek günde günaha girmek istemem.
Hazır buralara gelmişken, bir Adana yaptım. Orada artık kebaplar metreyle satılıyor. Bir yere götürdüler. Garson;” kaç metre kebap istesiniz?” şaşırdım. 5 metre dedim. Sen 1 metre yiyebil, 1 metre de ikram ederiz dediler. Doğruymuş. Yeşilliklerle, şalgam suyuyla birlikte bitiremedim.
Üç günlük Gaziantep ziyaretim oldu. Ne güzel bir şehir. Oradaki tanıdıklarım ne yemekler yaptılar. Taaaa! Çocukluğumdan beri yemediğim mumbar dolması beni mest etti. Efendim mumbar dedikleri, bildiğimiz bağırsak içi boş olursa kokoreç oluyor. İçini iç pilavla doldurunca mumbar dolması oluyor.
Daha benim seyahat anılarım kolay bitmez. Aynı evliya çelebi gibi. Sevgi çelebi olarak, anlatacaklarım bitmeeeez!. Bekleyin anacıklarım. Tefrikalarım başlıyor.
SEVGİYLE KALIN
Bütün arkadaşlarım; “ Ya! ne şımarıksın! Millet Bodrum’a gelip tatil yapabilmek için eşek yüküyle para harcıyorlar. Sende bulmuş da bunuyorsun.” Bak kardeşlerim! Bir kere ben burada yaşıyorum. Evim burada. Herkesin yaptığı gibi; çamaşır, bulaşık, temizlik, çarşı, pazar. Getir pişir, taşır. Üstüne üstlük sezonluk misafirleri ağırla. Eeee ! ben nerdeyim? Bodrum’da mı? Yoksa Çorum’da mı? İkisinin arasında pek fark kalmıyor. Tek lüksüm denize girmek oluyor. İşte o yüzden ben de sizler gibi, ekmek elden, su gölden, yapmak istedim deee! Yapamadım. Eh! Param yetmeyince, başka alternatifler düşünmek lazım gelir dedim.
İlk önce uzaktaki akrabalarımı aradım. Çok sıkıldığımı ve canımın şööööööle! Uzuuun bir tatile ihtiyacımın olduğunu söyledim. Sağ olsunlar hiç ikiletmediler. Hemen gel dediler. Bir bavul hazırladım. Aman tanrım! Koskocaman! Kimin evine gitsem, en az 3-5 ay kalacak sanacak. Aklıma ne geldiyse teptim. Sonra bunların bütün seyahatim boyunca hiçbir işe yaramadığını gördüm. Evde ne kadar işe yaramaz kıyafet varsa almışım.
İlk durak İskenderun Dörtyol’du. Vaaay! Uzun otobüs seyahatine çıkmayalı belki bin sene olmuş. Git anam git! Yol bitmedi. Tam 19 saat. Popom nasır tuttu. Neyse salimen vardım.Dörtyol çok şirin sahil kasabası. Deniz kenarında bütün evler. Her evin mutlaka deniz manzarası var. Orası Akdeniz’in ucu olunca hem sıcak, hem de tuzlu. En güzel tarafı güneşin batışı. Öyle böyle değil! Güneş tam denizin içine batıyor. Olmaz bu kadar güzel bir manzara. O ne renk cümbüşü? Deniz mi yanıyor? Yoksa güneş mi denize kavuşunca soğumaya yüz tutuyor? İşte Yahya Kemal Kalamış’ta aynı bu manzarayı görünce “seyret ki kızıl havaları akşam olmakta” diye şiirler döktürmüş.
Hayatımda nadir olaraktan pişmanlık duyduğum anlar vardır. İşte bu anlardan biride burada oldu. neden ben de romantik, aşkiii, şiirler yazamıyorum? Zort hort bir yapım var. Romantizm kiiim? Ben kiiim?
Her gece güneş batarken, kafa çekmek daha keyifli geldi. Kuzenimin evinde tam bir besiye çekildim. Malum güney mutfağı. O ne acı? Kebaplar! Şimdi sizlere ayrıntılara girmeyeceğim. Zira mübarek günde günaha girmek istemem.
Hazır buralara gelmişken, bir Adana yaptım. Orada artık kebaplar metreyle satılıyor. Bir yere götürdüler. Garson;” kaç metre kebap istesiniz?” şaşırdım. 5 metre dedim. Sen 1 metre yiyebil, 1 metre de ikram ederiz dediler. Doğruymuş. Yeşilliklerle, şalgam suyuyla birlikte bitiremedim.
Üç günlük Gaziantep ziyaretim oldu. Ne güzel bir şehir. Oradaki tanıdıklarım ne yemekler yaptılar. Taaaa! Çocukluğumdan beri yemediğim mumbar dolması beni mest etti. Efendim mumbar dedikleri, bildiğimiz bağırsak içi boş olursa kokoreç oluyor. İçini iç pilavla doldurunca mumbar dolması oluyor.
Daha benim seyahat anılarım kolay bitmez. Aynı evliya çelebi gibi. Sevgi çelebi olarak, anlatacaklarım bitmeeeez!. Bekleyin anacıklarım. Tefrikalarım başlıyor.
SEVGİYLE KALIN