Canlarım, sizlerle beraber olmak öyle önemli ki benim için. Beni Sevgi ablanız olarak kabul edin. Zaten Bodrum da beni öyle tanır. İyi ve kötü zamanlarınızda yanınızda olayım. Dertleşelim, ama çoğunlukla gülelim. Öyle ihtiyacımız var ki gülmeye. Sorunlarımızı unutup, keyif almaya bakalım. Haydi.. Var mısınız beraber keyiflenmeye ?

Bodrumun Sevgisi

Pazar, Mayıs 18, 2008

PARA PARA PARALANMA

Devir devran ne kadar değişmiş. Hoş sanki uzaylıyım da bilmiyormuşum gibi… İstanbul’dan geldiğimden beri evimin keyfini çıkaramadım. Badana yapılacak. Halılar yıkamaya gidecek. Temizlik olacak. Yazlıklar çıkacak. CEK, CAK, CUK lar çoook.

Hepsi gözümde nasıl büyüyor.? Nasıl olacak ?... aslında hiç bişiim normal olmadığından resmen anormallik bekliyorum.

Fazla beklemedim. 1 gün çarşıdayım. Hanım arkadaşla karşılaştım. Kahve içelim dedik. Ordan buradan derken badana işini söyledim. Anaaaa! Hemen adam geldi. Hadi gidelim başlayım dedi. Ülen saat 14 olmuş. Bu saatte olur mu? Cidden başladı. Evi kendi topladı. Ben bahçede oturdum. Gece 11 de bitti. Büyük eşyaları yerlerine çekti. Halıları topladı. Hem de arkadaş dedi diye komik para aldı. Üstelik oğlu da geldi. Ne kadar tamir işlerim varsa yaptı. Kırık çıkık hepsi elden geçti. Üstelik yaptıklarına para bile almadı. Ben şaş vaziyetinde bu zamanda böyle işçi olurmu yaaa! Diye bütün şavalaklığımla kaldım.

İstanbul’a gitmişim, gelmişim. Para desen nanay. Hani Nasrettin hoca fıkrası vardır. Hocaya bu gün ayın kaçı diye sorarlar. O da bilemez. Utanmamak için bir küpün içine her gün için 1 taş atar. Bunu gören arkadaşı, muziplik olsun diye 2 avuç taş atar. Yine hocaya sorarlar. Bu gün ayın kaçı diye. O da küpteki taşları sayar. 145 çıkar. Soran adam “amma yaptın hoca efendi. Hiç ayın 145 i olur mu” sen insafıma geldin küpün hepsini söyleseydim ohoooo! Der.

Sanırım böööle bişiydi. DE bu fıkra bana çok uyuyor. Paramın miktarına göre sayılar çoğalıyor. Mesela badanada ayın 79 filandı. Sonra halılar yıkanmaya gitti. Birden 120 oldu. Sooona ev temizlendi 138 oldu. Tam evim mis gibi oldu. Artık yaza hazırım. Kızım torunum gelecek derken……

Geçen yazımda söz etmiştim. Zambiyadaki okurlarım için kısaca özet edeyim. Yatak oda camına komşum kümes yapmıştı. 5-6 tavuk, horozla beraber yaşamaya çalışıyordum.
Kümes sahibi amcam 1 dönüm bahçesinde en münasip yer olarak camımın altını münasip görmüş. İdare ediver, horozum ötmez dedi. Sanki horozun ağzına susturucu takmış. Öyleyse tavukların kıçına da susturucu tak. Yumurtlayana kadar yırtınıyorlar. Zaten hemen camının önüne duvar çekerim diye tehdit ediyor. Beni ölüme mahkum ediyor. Havasızlıktan gebertcek.

İnsanların başına gelmeyince bilmiyormuş. Eski evler 0 (yazıyla sıfır)nizam olunca niza çıkıyomuş. Öteki sokaktaki 2 komşu. Zeytin ağacının dalları gölge edip mandalin ağacı güneş görmüyomuş. Mahkemelikler. Başkası bahçe duvarı 8 cm. komşuya geçmiş. Mahkemelikler.daha sayamıyacağım kadar mahkeme köşelerinde gidip geliyorlar.

Bu tecrübeliler aklımı başıma getirdi. Mahkemeye gitcemde noolcekmiş? Para kimdeyse haklı oymuş. Benim gibi hem yabancı ( bodrumlu olmayanlara deyolaar) hem de parasız olunca baştan kaybetmişim.

İnat deeelmi? Camın önüne baraka yapar yine beni havasızlıktan öldürürmüş. ( bunu öncede yazmışım. Unuttum yafuuu) Baktım haklılar. Adam hem yerli, hem paralı, hem de geniş sülaleli. Eli kolu uzunmuş. Haklıyken bi tarafımı yırtsam haksız olurmuşum.

Bendeniz biçare kulunuz çözüm üretmek uğruna 1 hafta kafa patlattım. Veee! Camıma pimapen taktırmak istedim. Hiç olmazsa ses gelmez DE kokuyu napcaz? Tek hava aldığım camı yaz sıcağında kapalı tutmak işkence. Klima sevmem. Hem o da bakım ister. Ne zaman klimalı yerde olsam hasta oluyorum.

Ev alma komşu al diye meğer ne doğru demişler. Evimde huzurum kalmadı. VE para denilen şeyden 1 kere daha nefret ettim.

Bu olayda ortak arkadaşlarıma rica ettim. Aracı olunda ortak paydada buluşalım. Aklı başında insanlarız dedim. Oralı olmadılar. Onunda nedeni. Adam zengin ya, haftanın 3-5 günü arkadaşın restoranında yemek yiyor mok gibi para bırakıyor. Hiç müşteri kaybetmek ister mi? Sıkıntın geçti mi diye sormadı bile.

Ne kadar inanmak istemesem de ilişkiler tamamen para üzerine kurulmuş. İnsanlık öleli yıllar olmuş.

Rahmetli anneannem derdi ki: “bir ölünün yüzü, bir de parasızın yüzü soğuk olur. Bakılmaz.” O zamanlar gençtim. Bunun önemini anlayamadım.

Hoş aç açık değilim. Ama onun gibi ticaret yapıp, kazık marka mal satıp, cukkaları istif yapamıyorum.

Hayatım boyunca ve öğretmen olduğumdan hep helal yemeli. Haysiyet, onur, yardımlaşma duygularına önem verdim. Peeeaaah! Geç bunları, anam babam geç bunları…

Şimdiki zamanda paran kadar insansın. Yoksa hayatta paralanırsın. İşin raconunu bilecen… Oyunu kuralına göre oynacaaan… katakulli, kazık, beyin oryantalini bilceeen… bak gari çevrende ne kıymatlısın. Gecelere ak… oooh ! lüküs hayaaat! İnsanların başına bas, tekmele, kıyma yap. Yap oğlu yap… ne gam? Sen rahatsın ya!

Bu yazıda sizlere içimden ne geldiyse yazdım. İçimdeki fırtınanın küçük kısmını paylaştım. Bazen sizlerle dertleşmek iyi geliyor. Hiç olmazsa düşüncemde sizleri hissediyorum. Kalabalık aile gibiyim. Kötü günlerimden birindeyim.

Adamın duyarsızlığına karşılık umarım yeni yaşantıma alışabilirim. Haaaa! Başka odaya taşın demeyin. Zaten 2 oda 1 salon olan evimde, diğer odanın yanında işçiler kalıyor vardiya sisteminde çalıştıkları için, gecenin alakasız saatlerinde gidip geliyorlar. Canımcıklarım onlarda kapılarını öyle çarparak açıp kapıyorki uykumdan hopluyorum. 1 yıldır kapı kolunu tanıtamadım. Mücadelem yılmadan devam ediyor.

Sıkıntılıyım hemde çooook! Hadi bana müsaade. Horozum ötmeden tavuklar yumurtaya durmadan uykumu alayım. Allah kötü komşuyu düşmanıma bile vermesin. Valla tavuk etini marketten bile almıyorum. Anlayın halimi….


SEVGİYLE KALIN