Canlarım, sizlerle beraber olmak öyle önemli ki benim için. Beni Sevgi ablanız olarak kabul edin. Zaten Bodrum da beni öyle tanır. İyi ve kötü zamanlarınızda yanınızda olayım. Dertleşelim, ama çoğunlukla gülelim. Öyle ihtiyacımız var ki gülmeye. Sorunlarımızı unutup, keyif almaya bakalım. Haydi.. Var mısınız beraber keyiflenmeye ?

Bodrumun Sevgisi

Salı, Şubat 05, 2008

HADİ BAKALIM PAMUK ELLER CEBE

Allahın parmağı yok gözünüze soksun. Doğum günleri bu aya sıkıştı diye bütçem iflaslarda. Kardeşim cep delik cepken delik misali visa kartı bilem isyan etti. Uzun 1 zaman hediye paketi görmek istemiyorum. (özüme gelirse hiç mahsuru yok. Gelebildiği kadar gelebilir. DE bakcaz ve dahi görcez. Ona göre car car çenem açılır.)

İmdiiii! Özel günler (doğum günü, evlilik yıldönümü, nişan tanışma flört V.S çeşidi bol yaratıcı olduktan sonra sonu gelmez.) kişilere mahsus olup sadece olayın kahramanlarını ilgilendirir. Benim 1 arkadaşım vardı. İsmi lazım değil. Baş harfi Ayşegül. Kocasıyla kafayı bozmuştu. Aşırı kıskançlığından adama nefes aldırmaz. Devamlı Fadıl takipte modunda olduğundan o adamcağız neler çekerdi

Eskiden cep telefonu henüz kullanımda değildi. Mesai saatlerinde iş yerinden mutlaka bahanesi hazır vaziyette kontrol ederdi. Akşam iş çıkışında yol saatini hesaplar ondan uzayan saat oldu mu kavga çantada keklik. Eğer 1 de adamın iş yemeği veya toplantısı varsa kocasının elbisesini giyer, gider zuladan kontrol ederdi.

Ne kadar yapma dedikse de wat fayda? 1 tek özel günler yaklaşırken bütün şirinliğini takınırdı yumuşacık sevecen hatun olurdu. Yemekler daha özenli pişerdi. Süs püs gırla giderdi. Hele gün yaklaşırken bütün şirinliğiyle ve de dişiliğiyle o önemli gün mutlaka hatırlatılırdı.

Koca denilen dangalak da seçeceği hediyeyi beğendirme derdine düşerdi. Eğer hediye beğenilmezse yine çıngar çıkardı. Özel günler geldi gidiyor diye 1 hafta adam rahat ederdi. Sonrası kaldığı yerden devam.

Hep dı di diye di’li geçmiş kullandım SA sebebi var. Adam senelerce bu hayatı çekti. Çocuklar büyüsün, okusun yetişsin diye beklemiş. Bu kadar sıkı takip de olmasına rağmen iki arada bir derede kendinden bayağı genç 1 hanım buldu.

Bütün sıkı takiplerin faydası olmadı. Bizim kız kapı çalınıp da postacı boşanma kağıdını getirince, saçını başını yoldu. Ağladı, bağırdı, boşanmam dedi emme hiç birini söktüremedi. Boşandılar…

Arkadaşıma hiç üzülmedim. O kadar zaman adam onu çektiği için dangalak dedim. Böyle adamlar bizi bulmaz ki! Sonraları ikisi de başka evlilik yaptılar. Ama hatalar tekrarlanmadı.

Hediye almak başlıca sorun. Hele benim için. Erkeğe ne alınır? Bayana ne alınır? Zevkler tartışılır. Beğenmezse şööle ağız ucuyla teşekkür ederler. Bi yana atarlar. Hem üzülürsün hem de paran boşa gider. Sorsan başka dert. Zaten artık sormamaya kesin karar verdim. Yine 1 arkadaşıma ismi lazım değil. Baş harfi H… sormak gafletinde bulundum. Son derece pişkinlikle bilmem ne marka, mp3 çalan, müzik indiren, sürüyle anlamadığım özelliği olan minnacık alet varmış onu istedi. İYİ Mİ? Hatta beraber gidip alabilirmişiz. Kİ öyle oldu. Kaçar göçer yok alacağız. 1 de fiyatını gördüm ki! 2 gözüm bir delikten çıktı. Hık mık dedimse de daha ben hamle etmeden paket ettirdi bile.

Hadi 1 daha sorma cesaretini göster bakalım? Haaa! O herkese gösterirken de bu minicik şeyi arkadaşım aldı. Diyoooo! Minicik olan şey ucuzmuş gibi yapıyooo! Benimde içim şişiyoooo!

Kendi özel günlerimizden gayrı 1 de dünyaca kutladıklarımız var ki. O insanı koparıyor. Örneğin yılbaşı. Yılbaşında alınan hediyeler. Süslenen çamlar, gidilen eğlence yerleri, gidemeyenlerin evlerindeki ekstra yemek içmek masrafı.

Millet olarak birbirimize nispet yapmayı hava atmayı pek severiz. “ayyy! Şekerim! Biz 5 yıldızlı bilmemne oteldeyiz.” “aaaaa! Biz yurt dışına gidiyoruuuz!”

Sinir katsayımızı test ederek yeni yıla girme telaşında oluyoruz. Kİ bu seneyi de neyse ki fazla zayiat vermeden onu atlattık. Şimdi sırada “sevgililer günü” var.

O gün en masrafsız olan benim. Yıllardır sevgilim yok. Zaten olsaydı da bu saatten sonra asla çekemezdim. 50 defa ayrılır 100 defa kovardım.

Şimdi ilginç olan olay beni ilgilendiriyor. (rahmetli anacıma sorardım neden 1 gün daha sabredemedin. 14 şubatta doğsaydım. Oda yavrum senin doğduğunda bu sevgili günü bizde icat edilmemişti. Ne bileyim.) bu arada genç yaşım meydana çıkıyor.

Doğum günüm 13 şubat. Eh mutlaka kutlama partisi yapıyoruz. Saat gece 12 yi geçince işte sevgililer günü başlıyor. Haydi bakalım oooh! Yandan! Oyna! Şıkıdam! Şukudam! Al sana bir gecede iki önemli günü kutlama fırsatı. Bu olay kaç kişiye nasip olur.

Sevgililer günü diye çarşı yıkılıyor. Valentin day ( orjin ismi) kırmızı güller, kalp çukulatalar, çiçek böcek ne varsa rengarenk satılıyor.

Evli bile olsan kaçarı göçeri yok. En başta sevgili oldun ki evlendin kardeşim.( görücü usulden olanlar yırtıyor.) Kİ onlarda görerek ister oldular. Mutlaka bu günü kutlamak için bişey alcan kardeşim.

Ucuz alsan burun kıvrılır. Pahalı alsan cebin kıvrılır. İki ucu çiçekli değnek. Ne olursa olsun mutlaka alcan. Zaten çarşıda onu biliyor. Tek gül 3YTL iken o günde en az 15YTL oluyor. Hele tv de reklamı dönüyor ya minnacık bişiiii!

Senede 1 gün sevgilim olsa. O minnacık şeyden kocaman taşlı olanı alsa. Yanında kolyesi, küpesi olsa. Teknede (yok deniz soğuk bu mevsimde çekemem.) Olmaz. Mesela yurt dışında şööle romantik şık otel yemekhanesinde (yuh sana! Bütün romantizmi b.. ettin. Yemekhane olur mu be yaau) o hediyeleri verse. Bakışıp şarap içsek. Sonra kavga edip ayrılsak. (bu kavga sahnesini de anlamış değilim. Neden kine)

Kendimi kaptırdım. Hediye mediye derken uçtum. Yine aslıma döneyim. Benim sevgilim olmayabilir. Gerçek şu ki benim esas sevgililerim önce ailem, hele de torunum, sonrası dostlarım, arkadaşlarım, benim bu yazılarımı okuyan canlarım sizlersiniz.

Sevgili demek illa aşk meşk demek değil. Sevmek en güzel duygu. Her şeyi sevmek. Severek dünyaya bakmak. Sevgiyle yaşamayı bilmek. İnanın en güzel hediye bunlar.
Sizlerin sevgililer gününüz kutlu olsun. Öpüldünüz.

SEVGİYLE KALIN