Canlarım, sizlerle beraber olmak öyle önemli ki benim için. Beni Sevgi ablanız olarak kabul edin. Zaten Bodrum da beni öyle tanır. İyi ve kötü zamanlarınızda yanınızda olayım. Dertleşelim, ama çoğunlukla gülelim. Öyle ihtiyacımız var ki gülmeye. Sorunlarımızı unutup, keyif almaya bakalım. Haydi.. Var mısınız beraber keyiflenmeye ?

Bodrumun Sevgisi

Salı, Nisan 01, 2008

BİRBUÇUK SAATLİK YOL NASIL UZATILIR

28 Mart Cumartesi gecesi Muğla Üniversitesindeki konserimizi de bitirdik. Nazara inanırım. Daha yolda küçük aksilikler başladı. Bazı arkadaşlarımızın tansiyonu düştü. En çok da ben tökezledim.

Üniversitenin kampüsü o kadar geniş ve güzeldi ki. Konser salonu, yemekhanesi, diğer üniteleri geniş ferah aydınlıktı. Şimdiki gençler şanslı. Tekrar orda öğrenci olmak istedim. DE kampüsü bile arabayla gezdiğimizden başım döndü. Ne nerede karıştırdım. Zaten 2 günlük uykusuzluk da var. Yorgunluk var. Heyecan var. Var oğlu var…

Reklama girse bile yazacağım. Bizim ulaşımımızı sağlayan Kamil Koç firmasıyla sevgili kaptanımız Kİ en çok benden çekti. İnip binmelerde yardım etti. Her durduğumuzda bagaj aç kapa yaptı. İşte yukarıda yazdığım sebeplerden dolayı yemeğe giderken tutturdum bavulumu ver. Kaptan abla gerek yok dedikçe olmaz geceliğim var onu giyeceğim diyorum. “Abla yemekte gecelik mi giyeceksin?” Yine de baş edemedi. Mecbur verdi. Sürüyerek yemekhaneye gittim. Arkadaşlarım tuhaf bakıyor. Üstüme alınmadım. Yemek bitti. Yine sürüyerek dışarı çıktık. Haydi otele dediler. O zaman dank etti. Meğer otel ayrı yerdeymiş. Tekrar bavulumu bagaja verdim. Kaptan yine ayıbımı yüzüme vurmadı. Arkadaşlar gülmekten yıkılıyor. “ne biliiim aman tersim döndü işte” diye savuşturdum. Dönüşte beni sollayanlar oldu. Hepsini anlatcam.

Konserimiz her zamanki gibi canım hocamın emekleriyle başarılı geçti. Ortalık yıkıldı. (yıkıldı yeni takıldı dilime.)

Birinci bölümde fasıl nasıl şurup gibi geçti. İkinci bölümde Sezen Aksu’nun Türk müziği formunda yazdığı eserleri okuduk. Büyük beğeni oldu. Dinleyenler ayakta dakikalarca alkışladı. Bu da bizi iyi motive edip her konserimizi daha iyiye daha güzele doğru yönlendiriyor.

Otelde sabah 6 ya kadar kendimize çaldık söyledik. Keyifle geçen saatlerin farkına bile varmadık.

Pazar günü arkadaşlarımız otobüsle geri dönerken 2 araba halinde Akyaka’ya gittik. Akyaka Gökova’nın ucunda harika sayfiye yeri. Tam mevsimindeyiz. Hava güzel, kalabalık yok. Hocamızı da yoldan çıkardık. Orada harika dereler var. Arasında tekneler gezi yapıyor. Dere kenarında çok şirin “kordon” restaurant var. Bize bakan “Mesut” bey dünya şekeriydi.

Hani 1 laf vardır yanlış hatırlamıyorsam “zarafet ayrıntıda gizlidir.” Böyle olmasa bile ben yaptım oldu. Masaya minik çiçekler serpmiş. Çay geliyor. Tabağında kır çiçekleri. Her şeyde minik farklılıklar. Nasıl güleryüz anlatamam. Derede ördekler, kazlar. Konserin stresinden sonra ilaç gibi geldi.

Arkadaşlardan biri bavulunu otelde unutmuş. Birisi telefon şarj aletini unutmuş. Kimi ceketini. Demek ki sadece ben değildim. Size söylemiştim. Beni solladılar diye.

Tekrardan Muğla otele döndük. Unutulanları topladık. Hocamız İzmir’e gidecek. İşte o anda maceramız başladı. Muğla garajında otobüs çok geç saatte varmış. Milas’a gidelim dedik. Ama giderken her yerde mola veriyoruz çay çorba içiliyor. Milas otogarında bu sefer otobüs var da yer yok.

Vakitte akşam oldu. Çaresi yok. Hocamız kalacak hali yok ya! Bastırdık İzmir’e yolda bu kadar eğlendiğimizi hatırlamıyorum. Şimdi burada abesliğimizi anlatayım. 2 arabayız ya. Milas’a kadar gelmişiz ya. Hocamızda tek arabada gidiyor. Ne akla hizmet edip de 2 araba İzmir yollarına düştük. Muğla’dan beraber çıkıldı ya! Sanki aynen gidilir gibi geldi. Aslında evimiz yolumuz ayrı. DA gel o zaman bunu düşün.

Bizim arkadaşlar evlerine gittiler. Belki de uyudular bile. Biz yolların fatihi hala gidiyoruz.

Gece 10 da hocamızı evinin kapısına bıraktık. Sanki İzmir’de oturuyormuşuz da bir semte bırakmışız gibi, aynen geri döndük. Bu seferde acıktık. Söke’ye kadar zor dayandık. Çöp şişlere yumulmacadan sonra gözler oldu çizgi.

Her yol değil de Söke-Bodrum arası bize Edirne–Hakkari gibi geldi. Şöferleri uyutmamak için aklımıza gelen en alakasız geyikleri yaptık.

Evimize geldiğimizde gece bitmek üzereydi. Kutsal yuvamda rahat yatağımdaki yastığıma 10 cm. kala hooor vaziyetindeydim. Uyandığımda 13 saat geçmiş. Meğer saatlerde 1 saat ileri alınmış haberim yok. Dişçime randevum vardı. Hepsi ters pers oldu. Amerika’dan gelenler saat farkından sersem olurlar ya! Biz de burnumuzun dibindeki Muğla’dan gelince sersem olduk.

Hayatımda odaklarım bitmiyor. Konser bitti. Torunumu özledim. İstanbul’a odaklandım. Bana müsaade canlarım daha bavul hazırlıycam. Yolculuk başlıyor da uçak saati çok erken. Umarım erken uyanırımda kaçırmam.

SEVGİYLE KALIN