Canlarım, sizlerle beraber olmak öyle önemli ki benim için. Beni Sevgi ablanız olarak kabul edin. Zaten Bodrum da beni öyle tanır. İyi ve kötü zamanlarınızda yanınızda olayım. Dertleşelim, ama çoğunlukla gülelim. Öyle ihtiyacımız var ki gülmeye. Sorunlarımızı unutup, keyif almaya bakalım. Haydi.. Var mısınız beraber keyiflenmeye ?

Bodrumun Sevgisi

Çarşamba, Şubat 20, 2008

YİTİRDİKLERİMİZDEN İÇİM ACIYOR

Uzun zaman önce taaaa! Gençkene en ufak olayda üzülen hep ben olurdum. İnsanlardan yediğim kazıkları içimde eritmeye çalışırdım.

Kızım daha ilkokulda bile değilken, tanıdığım ve kızımın anne dediği şimdi o da rahmetli oldu. Saime Bekbay’ın sayesinde Aysel Gürel’i tanıdım. Bu iki isim kırkın üstünde senelerce dosttu.

Saime ünlü sipa ajansın sahibi Gökşin Sipahi ile evlilik yapmış. Ayrılmış ama çocuğu yoktu. İşte “sanatçı” dediğimizdendi. Yıllarca tiyatro yaptı. Dizilerde oynadı. Çok hoş dalyan gibi güzel kadındı. Renkli gözlerini kırpıştırarak konuşması hala kulaklarımda. Kızıma öylesine bağlanmıştı ki, doğurup sana verdim derdi.

Saime beni Aysel’le tanıtırken kızımın bakıcı annesi dedi. Sonraları bilhassa yazın bodrumda üçlü harika zaman geçirmeye başladık. İki arkadaş hep tatlı tatlı didişir ama vazgeçemezlerdi.

Hele İstanbul’da üçümüzün Beşiktaş pazarına gidişi vardı ki. Tam filmdi. Resmen komedi desem az olur. Çılgınlık desem az olur. O Pazar hikayesini başka yazıda anlatırım. Zira kime anlattıysam yerlere yuvarlandılar gülmekten.

Bu iki özel dostum öyle gururluydu ki, kimseyi hayatlarında ne kullandılar. Ne istekte bulundular. Ve en önemlisi de kimseyi kırmadılar.

İki arkadaş Pazar kuşu olarak, ucuz giyimleri bulurlardı. Sonra orasını burasını keser lame, dore koyar öyle kıyafet çıkardı ki! Görenler asla inanmazdı. Nerden mi biliyorum. Bana göre esvap seçip öyle modeller diktiler ki. Torbalar dolusu yolladılar ve yazın bodrumda hava atarak giydim.

Geçmişte unuttum. Sinirim bozuk ağlıyorum. Aysel gördü. Sordu anlattım. Kendine has kahkahasını attı. “ kızım alem deli olup da sen çekeceğine, sen deli ol. Alem seni çeksin. Bak benden örnek al. Adım çıktı deliye. İnmez akıllıya. Ama kendimi yaşıyorum. Kimseye zarar vermediğin sürece bırak kendini yaşa.”

Sözlerini günlerce düşündüm. Hemen değişmem çok zordu. Zorlanarak bazı olayda içimden geldiği gibi davrandım. Anaaaa! Önce karşımdaki insana şok oldu. Hiç beklemediği davranışta şaş kaldı. Sonraları yavaş yavaş öğrendiler.

Renkli giyinmeyi severdim DE Aysel’den sonra iyice abardım. Ne kadar lame dore pul yaldız varsa sürdüm sürüştürdüm. Ferdi Özbeğen “ ayol noel ağacı gibi geziyosun” dedi. Bu çok hoşuma gitti.

Saime ve Aysel’in hiç mi dertleri yoktu? Hiç mi ağlamak istedikleri zamanlar yoktu? Bunu kendi ailesi dahi bilmezdi. Öylesine hayatla ve kendileriyle dalgalarını geçerlerdi
Bizim gibi uçuk kaçık olan kadınların evlatları aklı başında oluyor. Kendimden biliyorum. Kızım çoğu zaman bana annelik yapar. Frenlemeye çalışır. Uçtun der.

Önce canım dostum, kızımın annesi Saime’yi kaybettik. Şişli camiden yolcu edeceğiz. Aysel’de geldi. Biz rahmetli annem kızım ve ben. Cenazeyi bekliyoruz nasıl yağmur yağıyor. Neyse 1 cenaze geldi. Aysel bu Saime dedi. Bizde tabutun başına gittik. Hem ağlıyoruz hem öpüyoruz. Kızım anneciğim diyor. DA 1 tuhaflık var. Bazı insanlar bize tuhaf tuhaf bakıyor. Kızım akıl etti. Tabutun üstünde yazan ismi okudu. Meğer cenaze erkekmiş. Biz hababam sarılıyoruz feryat figan. Ailesi de kim bunlar diye şaşkın bizi seyrediyorlar.

Aysel’e bağırındık. O sırada yeni cenaze geldi. “hah işte bu” dedi. Akıllandık ya! Önce ismini okuduk ki o da değil. En sonunda Saime geldi. Aysel bize nasıl sesleniyor.”hadi doğrusu geldi gidinde seramoninizi yapın “ rezil olduk. Veeee! Aysel cart renklerden oluşan kıyafetlerle 40 yıllık dostuna el salladı güle güle dedi.

Eve geldik. Konuşup Aysel’in yaptıklarına gülüşüyoruz. Saimenin verdiği pembe deniz şapkası vardı dolabın üstünde aylarca dururdu. O şapka uçtu ve kızımın kucağına geldi. Kızım da “ aman aneeciğim! Biz ne yaptık? 2 dostu gülerek konuştuk. Bak Saime annem kızdı” Kİ ben böyle şeylere inanmam.

Aysel’in dışına bakıp hüküm verenlere bile hoşgörüyle bakardı. İçindeki duygularını şarkıların sözlerine dökmesi onu anlatmaya yeter miydi? Bilemem.

Mart-28 de Muğla üniversitesinde konserimiz var. Sezen repertuarıyla gidiyoruz. Firuzeyi kim bilmez? Bu konserde şarkıları daha duyarak okumalıyız. Aysel bizi dinleyince mutlu olsun.

En son bu yaz görüştüm. Kızı mehtap, torunu Söz yanındaydı. Yine çok güldük. Pazara gidelim diye sözleştik ama işim çıktı gidemedim. İstanbul’da mutlaka bana uğra diye söz aldı.

Hayatımızda ertelediğimiz o kadar çok olay var ki! Kışın 3 kere İstanbul’a gitmeme rağmen gitmek kısmet olmadı. Hayatımızdaki keşkeler çoğaldıkça üzüntümüz de çoğalıyor. Fırsatları yaratıp keşkeleri aza indirmek ne kadar önemli.

Dün Aysel’imi kaybettik. Tv başında öylece boş boş bakıp kaldım. O anda kuş olup uçmak orda olmak istedim. Ama O nun beni duyacağına inandığım için evimden onunla konuştum.

İyi ki seni tanıdım. Dostum oldun. Senden çok şey öğrendim. Hayata bakışımı değiştirdin. Kendimle barışık olmamı, yüreğimin götürdüğü gibi yaşamayı, insanları sevgiyle kucaklamayı, kendimi ödüllendirmeyi, ne biliiim daha bisürü güzelliği öğrettin. Şimdi sen uzaklara gittin, mutlaka orda da kendini yaşarsın. Yıldızlardan bize gülerek göz kırparsın. O şuh kahkahanı rüzgarla yollarsın. Sen ki kimseyi kırmadın. Sevmeyi öğrettin. Tanrı katında da sevildiğini göreceksin. Benim canım dostum. Yolun açık olsun. Mekanın cennet olsun. Saime’ye de selam söyle. Bütün oraya göçen sevdiklerimiz. Orada mutlulukla sonsuz hayatınıza devam edin.

SEVGİYLE KALIN