Canlarım, sizlerle beraber olmak öyle önemli ki benim için. Beni Sevgi ablanız olarak kabul edin. Zaten Bodrum da beni öyle tanır. İyi ve kötü zamanlarınızda yanınızda olayım. Dertleşelim, ama çoğunlukla gülelim. Öyle ihtiyacımız var ki gülmeye. Sorunlarımızı unutup, keyif almaya bakalım. Haydi.. Var mısınız beraber keyiflenmeye ?

Bodrumun Sevgisi

Perşembe, Ocak 24, 2008

HAYAT BİZİ HOYRATÇA HARCAMA

Yaşamda ne kadar koşturmalar içindeyiz. Mesela, faraza, örneğin, (sevgili ve sayın Hakkı Devrim beyefendiden ve Türk dil kurumundan, geçmişteki yazdıklarım ve gelecekte yazılarımdaki mahsuscuktan yaptığım imla hatalarının, yazım kurallarını katledişim için çooook özür dilerim.) Üüüf! Bu kadar uzun cümleyi kurmak bile hatalarla dolu.

Efendiiiim! Yine alıştığım gibi içimi dökeyim. Bu nedir kardeşim? Nasıl 1 koşturmayla günler geçiyor. Sanırsınız ki ben çalışıyorum. Nerdeeee! Emekli baayaan olaraktan gün bana yetmiyor.

Artık hepiniz biliyorsunuz. Uykucu Davut olduğumdan öğlen 12den evvel kalkamıyorum. Sabahları uyurgezer olduğumdan 2-3 arası kendime geliyorum. Hani benim gibi tembel 1 adamcağız bakkal dükkanı açmış. Uykudan kalkıp, keyfinin gelmesi saat 3 buluyormuş. Eh öğleden sonra dükkan açtığından satış yapamıyormuş. Mahalle sakinleri o zamana kadar ihtiyaçlarını öteki bakkaldan alırmış. Hanımı da kızarmış. “şu işi yapıyorsan sabahtan uyansana be adam” dedikçe sevgili kocası da “öğleden sonra dükkan açanın müşterisi olursa satış yaparım” dermiş. Sonraları bu deyiş darb-ı mesel olmuş.

Ben de aynen öyle durumda olduğumdan gün hemen bitiyor. Ne eve hayrım oluyor. Ne dışarı işini yapabiliyorum.

Bugün erkenden uyandım. Sobamı yaktım. Çayımı koydum. Müziğimi açtım. Ohh! Keyfim yerinde. Oturdum pc başına. Sizlere yazmaya başladım.

Hava güneşli olunca sokaklar beni çağırıyor. Geç de olsa yürüyüş olsun diye çıkıyorum.

Dün çarşıya yürüdüm. Yurdumun güzel insanları çok matrak. Cadde boyunca tanıdığım esnafla sohbet ediyorum.

Burada da dilenciler yerleri paylaşmışlar. Eğer kazanç kapısına girersen dayağı yiyormuşsun. Her gün köşedeki bakkala gelen dilenci, bozuk paraları bütünletmeye geliyormuş. Eh kısa günün karı 150-200 YTL. Nasıl ama? İyi para! Vergisi yok, algısı yok. Çarp günlük parayı aya. Eşek yüküyle para.

Ama aç gözlülüğünden cami önüne gidince ağzını burnunu düzeltmişler. 5 gün işe çıkamamış. Adam 5 günlük kaybım çok oldu diye bakkala dert yanmış.

O kadar oku. 30 yıl çalış. Emekli ol. Ayda bu kadar para alamıyoruz. DA o iş zor be agam. Ben kaçamam da acemilikten yerimi bilem bulamam. Dayağı yer otururum. Yine de maaşıma talim etmek iyidir diye düşünüyorum.

Yoldan yürüyen anne çocuğunu nasıl hırpalıyor. Çocukta 3-4 yaşında var yok. Kulağına asılıp kızıyor. Bebe ağlıyor. Dayanamadım. Anneye bağırdım. O yaştaki bebe sözle anlar. Şiddet neden? Sen öyle büyüdün diye o damı dayakla büyüsün. Hatun ne dese beğenirsiniz? “sana ne akşamları kocam beni dövüyor. Ben de onun çocuğunu dövüyorum.” Çocuk üvey mi dedim. Yooo! Çatır çatır doğurdum. Hoppala hasan dayı şeyim seyridi. Al bir kaya nereye dayarsan daya. Şimdi kime ne dersin. Bu mantıkla olan anneye.

Bugün kızım torunumun resmini çekip yollamış. Üstünde mavi örülmüş etek vardı. Görünce eskilere gittim. O eteği rahmetli annem kızım için örmüştü. Kızımın giysilerinden bazılarını özellikle annemin ördüklerinden saklamıştım. Rahmetli annecim örgünün profesörüydü. Bende o yok ama kızım ona çekmiş. Nasıl güzel örgü yapıyor. Hatta danteli bile becermiş.

Ece doğunca anamın ördüğü patikleri giymişti. O zaman anama deseydim ki “bunları ilerde ahunun kızı giyecek” kimse inanmazdı. Eğer kızımda saklarsa valla ecenin bebesi bile giyer.

Herkes aileden kalma mücevherat saklar. Bizde de örme bebek eşyaları aile yadigarı olaraktan saklanacak. Hoş kızımın oyuncaklarını da koca torba saklamıştım.

Saçını annesi gürleşsin diye kesti. Yakışmış ama değil mi? Demek ki anası da bu yaşlardaydı. Anamın ruhu şad olsun. Ona da malum oluyordur. Bizi görüyordur diye düşünüyorum. Kolundaki çantasını bırakmıyor. Tıpkı bana çekmiş. Süslü kokoş.


Torunuma baktıkça senelerin nasıl koşarak geçtiğini görüyorum. Daha yapacaklarımı yapamadım bile. Hayat geçiyor.

Yaşamımızda sağlık en önemlisi. Mutlu muyuz? İşte bu. Ööleeee ağlama duvarına dönmek olayları azaltmıyor. Sadece yıpranıp, hayatımızın boş yere harcanmasına sebep oluyor.

Haydi bu yazıyı okuyunca yüzünüze kocaman gülücük kondurun. Şarkı söyleyin oynayın ne biliiim! Değişik bişey yapın. Gülücükleriniz eksik olmasın.

SEVGİYLE KALIN