Canlarım, sizlerle beraber olmak öyle önemli ki benim için. Beni Sevgi ablanız olarak kabul edin. Zaten Bodrum da beni öyle tanır. İyi ve kötü zamanlarınızda yanınızda olayım. Dertleşelim, ama çoğunlukla gülelim. Öyle ihtiyacımız var ki gülmeye. Sorunlarımızı unutup, keyif almaya bakalım. Haydi.. Var mısınız beraber keyiflenmeye ?

Bodrumun Sevgisi

Cuma, Aralık 07, 2007

GEZDİM IRIMI KIRIMI, DÖNDÜM KÜRKÇÜ DÜKKANINA

Canlarım, ciğerlerim! Kar demedim, yağmur demedim. Kışın zemherisinde yollara düştüm.

Hani Bodrum’da seller gitti ya! O gün uçak yolculuğu yaptım. Yağmur, şimşek, fırtına ile havalandık. İnemeyeceğim sandım. Ne kadar dua varsa okudum. Nerdeyse hatim indirecektim ki! Salimen indik.

İstanbul bilinen büyük köy. Trafik dert. Hava berbat. Evde oturursan sıcacık iyi emme dışarı çıkma. Paranla rezilsin. Taksi şoförleri yağmur tıp deyince, yer beğenmiyorlar. Gitmem diye basıp gidiyor. Ülen para kazanmak istemiyor musun? Keyif onların oluyor. Arabanla gitsen başka dert. Arabada gideceğin yere kadar sen yüksün. Sonrasında araba sana yük. Park yeri ara babam ara. İnanın bir gün arabayla çıkmak gafletinde bulunduk. Öyle uzak yere park ettik ki! Taksiyle geri geldik. Buyurun bakalım. Araban olsa wat fayda.

Uzun seneler var ki trenle seyahat etmemiştim. Belki 17 sene olmuştur. Ankara’ya trenle gidelim dedim. Anaaa! Ben görmeyeli ne çok sefer koymuşlar. Ekspres sefer 4 saat, 45 dakikada gidiyormuş. Torunum, kızımla rahat ederiz. Keyifle yemeğimizi yeriz. Sıcacık gideriz. Dediysem de pek keyifli olmadı. Tam 2 saat rötar yaptı. Vagonları üfürüyorlar sankim. Soğuktan çocuk hasta oldu. Onca zaman geçmiş emme değişen pek 1 şey yoktu.

Kör talihim benden evvel gitti, Ankara’ya kondu. Trenden eve gittim. Hastalandım. İlaçlar, iğneler derken 4 gün yattım. Evden çıktım, otobüsle (dönüş biletimiz yandı.) döndük. Yani Ankara’yı nasıl gördüm gezdim. Kendi memleketimde doyunca gezmek istedimdi. Nerdeeeeee!

İstanbul’da yine yataklara serildim. İğneler devam etti. Neysekine sonunda iyileştim.

Torunum çok şeker. Bıdır bıdır konuşmaya da başladı. Nasıl akıllı, demek ki kuzguna yavrusu misali olsa da torun başka oluyor. Şimdiden kişiliğini bize anlatıyor. Henüz 1,5 yaşında olmasına rağmen, evdeki 1 fert olduğunu biliyor. Canım benim yaaa!

ANLATAMIYORUM
Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Göz yaşlarıma, ellerinizle?

Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.

Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum

ORHAN VELİ KANIK


Şimdi bu şiir nerden çıktı diyeceksiniz. Orhan Veli’yi oldum olası severim ve bütün şiirlerini kızım dahil ezbere biliriz. Özellikle bu şiirini ruh durumuma göre sık sık okurum.

Bazen kendimi yanardağa benzetirim. İçimde lavlar durmadan döner durur. Bazen de patlamasından korkarım. Eğer patlarsam lavlarımın etrafımı yakıp yıkmasından, geri dönemeyeceğim tahribat yapmasından korkarım. Kraterimin ağzını sıkıca kapatmaya gayret ederim. Bazen 3 maymunu oynarım. Veya anlamazdan gelirim. Bu değil ki duyarsızım. Araziye uyarım. Gözlemlerim.

Eğer içimdeki lavlar 1 gün fışkırmaya başlarsa kendimden korkarım. Yakarmış, yıkarmış gözüm görmez. Ölmediğim sürece ayaklarımın üstünde durmayı sürdürürüm. Huyum böyle. Şeyimin etini keser yerim. Yinede kasaba minnet etmem. Evime gelince bu şiiri yine okudum.

Özellikle son dörtlük harika. Bir şeyler var biliyorum. Her şeyin farkındayım. Beni kandırmak zordur. Patlamaya epeyi yaklaşmışım. Hissediyorum. ANLATAMIYORUM…

Yazımı yazarken vakit nasıl geçmiş. Koro çalışma saatim gelmiş. Şimdi şarkı çığırmaya gidiyorum. Hadi bana eyvallah…..

SEVGİYLE KALIN