Canlarım, sizlerle beraber olmak öyle önemli ki benim için. Beni Sevgi ablanız olarak kabul edin. Zaten Bodrum da beni öyle tanır. İyi ve kötü zamanlarınızda yanınızda olayım. Dertleşelim, ama çoğunlukla gülelim. Öyle ihtiyacımız var ki gülmeye. Sorunlarımızı unutup, keyif almaya bakalım. Haydi.. Var mısınız beraber keyiflenmeye ?

Bodrumun Sevgisi

Cumartesi, Aralık 15, 2007

ORTAYA KARIŞIK 1.5 ACILI DEMANS USULÜ AKIL

Yaşam biçimi mi? Hayat koşturması mı? Beslenme bozukluğu mu? 3. madde benim için daha geçerli. Kış gelince uyku moduna giriyorum. Hamdüsenalar olsun bu aralar yağmur hiç kesilmeden yağıyor. Şimşekler, gök gürültüsü en güzel senfonik müzik gibi. Hele yağmur şırıltısı, ayrı melodi. Bu yaz kuraklık dedik. Suyu idareli kullandık. 3-5 yağmur yağdı diye şımarmayalım. Gene de suyumuzu idareli kullanalım. (ahkam kesmekte üstüme tanımam.)

Sabah (saat 12 suları) gözümün tekini açıp yağmuru görünce, yorganıma daha keyifle sarılıyorum. En güzel uykuma geçiyorum. Aklım sıra uykumu yağmurlu, puslu havaya bağlıyorum. Külliyen kocaman yalaaaan!

Geç uyanınca da kahvaltı, öğle yemeği, ikindi kahvaltısı arası 1 şeyler yiyorum. Tepsimde kelalaka yiyecekler yüzünden ne yediğimin farkında değilim. Eh gecelerim uzun olunca da geç vakit acıkıyorum. İyi çocuklar akşam 19 dan sonra 1 şey yemezler. Benim gibi kaka çocuk da 23 lerde atıştırıyor. Al sana sağlıklı beslenme…

Bu düzenli hayatım yüzünden sağlıklı yaşıyorum(!) tembelliğimden evden dışarı çıkmadığımdan, yiyecek de almıyorum. Evdeki stoklar suyunu çekti. Canım feci şekilde hamsi balığı çekti.şööööle çıtır çıtır kızart. Bol yeşil salata. Eh yanında da aslansütü. Peeeeah! Deymeyin keyfime DE o hamsiyi kim alacak?

Geçen öğle üzeri balıkçıları sırayla aradım. (bu aralar burada hamsi de bulunmuyormuş.) 3. balıkçıda buldum. İstanbul’da kilosunu 1.5 liraya almayanı dövüyorlardı. Buradaysa 1.5 kilosu 5 lira. Neyse hamsiyi bulduk da nasıl alacağız?

“aman kardeşim! Kızım yanımda hamile. Hamsiye aş eriyor. Bende ayağım sakat yürüyemiyorum. Acaba rica etsem adresime getirebilinir mi?” adamcağız ses tonumdan halime acıdı. Olur dedi.

1 saat geçmedi balıklar geldi. Kiii! Tam 3 kilo. Bütün hamsileri getirmiş. Bende iyicene yandan eğilip, hani numaradan topal olan dilenciler var ya aynen o şekildeyim.( şu boğaz için yapmayacağım adilik yok.)

Adamcağız “evin erkeği yok mu?” “ah evladım! Damat doğuda asker. Sınırda çarpışıyor. Beyimde öldü. Kızım yanımda doğuracak.” Eski yeşilçam filmindeki ağlayan sitar yanımda hafif kalır.

Demek ki adam bayağı halime acıdı. 3 kilo hamsiye 3 lira ver yeter dedi. Verdim gitti. DE bu kadar hamsiyi tek başıma nasıl tüketecem. Komşulara dağıttım. Ama 2 gün nasıl güzel yedim anlatamam. Hafta sonu hamsi ve rakı keyfide pek güzel oldu yaaaaa!

Ece tam bir reklam hastası. Ağlarken reklam bul susup seyrediyor. Onun yanındayken hayatımda olmadığı kadar reklam seyrettim. Valla alıcı gözle seyredilince arada iyisini kötüsünü seçebiliyorsun. Hele 1 reklam var. Ufo diye ısıtıcının. Sırtlan dişli adam uykuda kabus görüyor. Ece dahil etrafımdaki bütün çocuklar nasıl korkup ağlamaya başlıyorlar. Hatta geceleri bile ağlayarak uyanıyorlar.

Bizler reklam kuşağında aportta bekleyip, o reklam çıkınca zaplıyoruz. Bu kadar itici reklam az bulunur. Hangi aklı evvel bu reklam metnini yazmış. Kabusla ufonun alakası ne? Onu seyrederken içimiz ürperiyor. Benim o ürüne ihtiyacım olsa da ölsem almam. Ya onlar bu işi bilmiyor, ya da benim kıt olan aklım o reklamdaki ince manayı anlamıyor.

Bildiğim 1 şey varsa o da çocuklar korkuyor. Ben de rütüke bunu bildireyim dedim. 177 telefonu açtım. Rütükmü? Başladım makineli tüfek gibi bağırmaya. Belki 10 dakika bağrındım. Sonra bununla ilgilenin dedim.

Telefonun karşısındaki adamcağız. Ses tonumdan tırsmış vaziyette. “abla burası orman yangını. Rütük değil” diye fısıldadı. Bu sefer ona bağırdım.” Neden söylemiyorsun? 10 dakkadır yırtınıyorum.” “abla 3 kere söyledim anlamadın ki!”

Meğer o orman yangını derken sonunu “yayını” anlayıp devam etmişim. Neyse özür diledim. Esas rütükü buldum. Derdimi anlattım. Sonrasında baktım reklamı tıraşlamışlar. Sadece sonunu gösteriyorlar. Eh oda 1 şeydir.

Evdeki iyi su bittiğinden yenisini söyledim. Bu arada yufka da sipariş vermiştim. Ben suya odaklandım ya. Önce yufkacı gelince. Hani bidonlar? Hem sen sucu değilsin. Kimsin? “abla ben yufka getirdim. Tanıyamadın galiba” Anaaaa! Yine hatlar karıştı. “ yeni uyandım. Kendime gelemedim.” Kem de küm vaziyetleri ile durumu kurtarmaya çalıştım.

Yufkacıdan sonra sucu geldi. Ona da bağrındım. “neden önce gelmedin de beni rezil ettin?” zavallı yüzüme (bu da kafayı sıyırmış. Vah vaaah!) şeklinde bakıyor. İyi ki uzun zamandır beni tanıyor. DA sevgi abla yaparsa normaldir.

“neden önce gelmedim? Kimi bekliyordun ki? Kime rezil oldun?” sorulara cevap vermekten yoruldum.

Demek ki bana çok uyumak, sağlıksız beslenmek, evden dışarı çıkmamak iyi gelmiyor. Yağmur yağsa da kendimi sokaklara vurmalıyım. Ben yağmurdan yaştan değil. Aklımın karışmasından sırılsıklamım…

SEVGİYLE KALIN