Canlarım, sizlerle beraber olmak öyle önemli ki benim için. Beni Sevgi ablanız olarak kabul edin. Zaten Bodrum da beni öyle tanır. İyi ve kötü zamanlarınızda yanınızda olayım. Dertleşelim, ama çoğunlukla gülelim. Öyle ihtiyacımız var ki gülmeye. Sorunlarımızı unutup, keyif almaya bakalım. Haydi.. Var mısınız beraber keyiflenmeye ?

Bodrumun Sevgisi

Pazar, Nisan 22, 2007

EVİMDEKİ ALET EDEVATLAR! ERKEKSENİZ SIRAYLA BOZULUN LEEAYN!

Yarabbim sen büyüksün. Yarabbim sen gönülsün. Durdur geçen zamanı, şu parasız sevgi kulun gülsüüüüüün! ( sevgili Orhan abemin kulakları yandı. Bu satırları aynı şarkı formatında, arabesk tarzında boynunuzu bükerek, gözünüzü süzerek, acınaklı yüz ifadesiyle okuyun.) ne kadar çok açıldım, bütçemi ayarlamak için kızılaya yazılıp aş evlerine gideyim diyordum. Wat fayda? Evde ne kadar alet edevat varsa hepiciği birden İNTİKAAAAAAM! Şuuruyla isyana durdular.

Bildiğiniz gibi su depom delinmişti. 1.5 tonluk yeni depo, demir ayaklar, şamandıra, çekvalf derken çuval olmasa da bir kesekağıdı dolusu para gitti. Tabi ki boşa akan suyun ilerde para olarak döneceği de cabası.

Elektrik süpürgemin borusunun birbirine geçen zımbırtısı koptu. Saplar şeklinde kaldı. Birde ana gövde kapak ve alt olarak 2 ye bölündü. Bu iş nasıl oldu inanın aklım ermedi. Yardımcı kadınım köyümün dışında olduğundan hamaratlığım tuttu. İlk önce sap denilen boruları takayım dedim. Kadın parçalayıp duvara dayamış. O senelerdir hiç vukuatsız o aleti çalıştırıyordu. Bense parçaları tam ayırdım. İçlerindeki tutan zımbırtılar etrafa saçıldı. İçimden gelen iyi niyetlerimi sıralamaya başlamadan bu sefer torba takılan kapak elimde kaldı. Hoppala hasan dayı şeyim seyridi derler ya! ne olduki diye bütün şabalaklığımla kalakaldım. Battal olmuş süpürge tamircisini beklemek üzere divanın altına hışımla atıldı.

Bitti mi diye soruyorsanız? Heyhaaat! Bitmediiiiii! Berdevam… banyomdaki lavabonun üstüne küçük plastik leğenimi devamlı koyarım. Ufak tefek çalkalar asarım. Bu seferde öyle yaptım. Ufak tefek dediğim şeylerim günlük giydiğim pantalonlarımdır. Her gece eve gelince yıkarım huyum kurusun.

Gecenin 2 sinde evime gelmişim. El ayak yıkamaca, diş fırçalamaca, pantolonumu yıkamaca derkeeeeen, güüüm ve şakııırt diye bir ses. Bilin bakalım ne oldu? 500 milyarlık ödül sorusuydu. Bilene taksitler halinde 500 milyar ödenir.(ömrüm yeterse tabi ki) lavabo yere düştü. Leğen bir yana, sabunlu sular üstüme başıma, lavabo tam 5 parça halinde yerde. (attım sanmayın. Esas kırıklar 5 parça, küçük kırıkları saymıyorum.) uleen gecenin 2 si… banyo su içinde üstüm ıslak. Bi baktım. “sat anasını” deyip yattım. Ertesi gün yeni lavabo alınacak. Koçtaş mı ucuz yoksa esnaf mı? piyasa araştırması yapılacak. Cüzdana en uygunu bulunacak. Yapacak ustasına bin bir ağlama ve acındırma durumları yapılacak. (Yenisi alınana kadar bahçede yüzümü yıkıyorum.)

Bu sabah keyifle kahvaltımı yapmak için bi güzel hazırladım. Şööööle tadını çıkararak hem yiyceeem, hem de müzik dinliyceeem. Ne zamandır üst üste gelen kötü sürprizlerden birazcık kaçmak istedim.

Sıcacık çay, taze kepek ekmeği, tulum peyniri, zeytin, yağda yumurta, reçel. İşte sabah keyfi bu be yauuuu!

Şimdi sıra son keyif çayı içmeye. Öyle ince belli çay bardağı bellemeyin. Kocaman fincan azmanı bardakla içerim. Hatta kızım bana hediye almıştı da “bundan büyüğüne tencere diyorlar” demişti. Çay kolik olduğumdan beni anca sabahları ondan 3 tanesi kesiyor.

Nerde kalmıştım yafuuu! Sinirimden unutup giderim. Hah tamam! Son çayımı daha 2 yudum içmiştim ki! Çayı olduğu gibi sehpanın üstüne devirmeyi başardım. Göl vaziyetinde 2 televizyon kumandası, 2 cep telefonu, fotoğraf makinasının şarj aleti, telefonların şarj aletleri. (hepsi sehpada ne arıyor demeyin. Orta sehpa bana çalışma ofisi görevi gördüğünden ne varsa hepsi orda. Mahmut paşa benim sehpadan daha düzenlidir.)

İşte bu kadar çıfıt çarşısının üstüne çayı boca ettim. Tabi bir kısmı da bacağıma döküldü. Yandım. Yine içimdeki iyilik küfürlerini (küfürün iyililiği nasıl oluyo ki?) yüksek sesle bağırmaya başladım. Keyfimin içine bi güzel edildi. Temizlik faslı başladı. Önem sırasına göre kurtarmaya çalıştım.ılık suyla durulayıp fönle kurutmaya başladım. Cep telefonlarının birini, şarj aletlerini kurtardım. 2 tv kumandası çalışmadı. Bende içlerini söktüm. Suyla sildim. (şekerli çaydan yapış yapış olmuşlar) sonra birleştirmeye başladım. Yalnız minik bir şeyi unutmuştum. 2 kumandayı aynı anda sökünce, kim kimdir vidaları zımbırtıları karıştırdım. Artıkın elime ne geçerse hangisi hangisine uyarsa taktım. Nasıl olsa onlarda tamire gidecekti. Hiç olmazsa hevesimi aldım.

Bitince televizyonda deneyim dedim. İşte zurnanın zırt dediği yer burası: biri açıyor diğeri kapıyor. Sesi biri açıyor diğeri kapıyor. Programların bazılarını biri, bazılarını diğeri açıyor. Gülmekten resmen divandan düştüm. Sinirim minirim kalmadı. Arşimet gibi “buldum! Bende zıvanadan çıkmış kumanda aletleri bulduuum!” diye bağırdım. Nasıl becerdim diye sormayın. Elime 2 kumanda verin sizinkilerini de halledeyim. Yarın onlarda tamire gidecek.

Eyyyy! Muhterem ev alet ve edevatlarım! Acıyın bana! Parasızlığıma, sinirime, koşturmama acıyın… İkinci bir emire kadar bütün arıza ve bozulmalar tarafımdan durdurulmuştur. Altta imzam: parasız ve çaresiz sevgi….

SEVGİYLE KALIN