Canlarım, sizlerle beraber olmak öyle önemli ki benim için. Beni Sevgi ablanız olarak kabul edin. Zaten Bodrum da beni öyle tanır. İyi ve kötü zamanlarınızda yanınızda olayım. Dertleşelim, ama çoğunlukla gülelim. Öyle ihtiyacımız var ki gülmeye. Sorunlarımızı unutup, keyif almaya bakalım. Haydi.. Var mısınız beraber keyiflenmeye ?

Bodrumun Sevgisi

Pazar, Şubat 18, 2007

BİR YAŞIMA DAHA GİRDİM

Yeni yaşa girince başım göğe erdi. Emme! Canım arkadaşlarım değil de canım DOSTLARIM bana öyle bir doğum günü partisi hazırlamışlar kiii! Görülmeye değer.

Benim kız kardeşim olsa bu kadar sevemem. Zira kıyafet, okul, odamız, müzik zevkimizin farkı olarak mutlaka kavga ederdik. İşte o can dostum benim için neler yapmış neler… 5-6 kişi mutfakta birbirine çarpa çurpa iş yapıyordu. Kimi salata yapmaca, kimi balıkları temizlemece, sübyeler tencereye atılmaca, fava pişmece, ahtapotlar temizlemece, kalamarlar pişirmece. Gelenlerde ellerinde mezeler. Esas ennn büyük fedakarlık bendeydi. Öndeki gece 10.30 dan sonra karar verip, o hünerli ellerimle zeytinyağlı dolma yaptım. Bu fedakarlığım karşısında hepsinin gözleri dolu dolu oldu. içindeki malzemeden çalmadım. Fıstığını üzümünü bol tuttum. Yeni baharı, nanesi, şekeri kıvamındaydı. Tam İstanbul işi oldu. emmeee! Bodrum daha doğrusu ege bölgesi dolmanın içini sadece pirinçle sarıyor. Onların damak zevkine hitap etmedi. Biz dışardan gelenler yedik.

Ne zamandır rakı içmiyorduk. Cumartesi gecesi küpüne düştük. Pazara anca ayıldık. Pazartesi evlerde mide dinlendirmece. Salı günü yeni baştan. Eh cumartesi çalışma var. zaten canım koro hocam İzmir’den defalarca aradı. Tebrik etti, aynısını cumartesi tekrar edelim dedi. Ohoooo! Bize her gün doğum günü, yılbaşı, bayram, seyran. Önemli olan beraber olmak. Kendimi öylesine zengin hissediyorum ki! Sevmekten öte, sevilmek çok daha önemli. Sevmenin çeşitleri vardır. Platonik seversin, onun haberi bile olmaz, kara sevda olursun. Ya kafayı sıyırır ya da katil olursun. Marazi seversin. Başına bela olursun. Melankolik olursun. Hayatı zindan edersin.normal seversin. Aldatılır veya mutlu olursun(bu en son şık, nadirattandır)

Sevilmek bence daha kıymetli. Tabi ki abuk sabuk olanlarını almayım, alana da mani olmayım. Sevgili desem, nanay! Emekli öksürüklü tıksırıklılarla uğraşamam. Hayvanlar desem köpeğim öleli tekrar almamaya karar verdim. Kuşla idare ediyorum. Evde canlıysa oda aynı hiç olmazsa 2-3 gün evden gidince tek başına yemiyle suyunu koydun mu evde kalabiliyor. Minicik kuş bile olsa sevginin ne olduğunu biliyor. Hele benimki gibi anormal kuşsa kendini insan sanıp aynı davranışları gösteriyor. Geriye kaldı dostlarım.

Her zaman söylerim. Bıkmadan da söylemeye devam edeceğim. Her şeyin bir bedeli vardır. Paranla sahip olabilirsin. Sadece dostluğun bedeli yok. Öyle bağ ki! Hani kilise düğünlerinde rahip söyler ya! "iyi ve kötü günde, hastalıkta sağlıkta, varlıkta yoklukta, ölüm sizi ayırana kadar" gelin damada söyler. Esasında dostluğun tarifinde de bu ifade kadar doğru olanı yoktur diye düşünüyorum. Bir arkadaşım hep şöyle derdi. “ bir el ne ifadesizdir. 2 el birbirini tamamlar. El eli, elde yüzü yıkar.” Doğru laf. Eğer sağlam dostluk varsa karşılıklı öz veriyle oluyor. Zamanla gelişiyor. Arkadaşların arasında ayrıştırılıyor. Emek harcanan dostluklarda arada çatışma olsa da kolaylıkla yıkılmıyor.

Doğum gününden lafın ucunu kaçırdım. Hemen hepsi beni gözbebeğimiz diye şımarttılar. Veeee! Çok istediğim dijital fotoğraf makinesi almışlar. Pasta alsak yenip bitecekti. Pasta yerine bunu kabul et diye verdiler. Bütün evi balonlarla süslemişler. Tıpkı çocuk gibi ağladım. Önce iyi ki bu dostlarımın arasındayım diye ağladım. Hediyeme ağladım. Arkamda beni seven en az bir düzine insan var diye ağladım. Bunca sevilmek kaç kişiye nasip olur ki (bu duygu da benim megalomanlığımdan) diye ağladım. Vara yoğa ağladım. Bu göz yaşlarım sevinçten, gururdan, aktı.

Uzun zamandır beklediğimiz yağmur o gece bir şarladı ki! Bereketli olsun diye üstüne üslük, yağmurdan bile paye kaptım.

Evimin yolu daracık olduğu için araba girmez. O yağmurda yürümek nasıl hoşuma gitti. Hazırlıksız olduğumdan sucuk gibi ıslandım. Tanrıya şükrettim. Kurak yaz istemediğim için yağmuru resmen istedim. Hele çok korktuğum gök gürültüsü ve şimşekler çaksa da keyifle evimde seyretsem dedim. Tıpkı küçük çocuklara hani bayramda kırmızı pabuç alırlar da yastığının altına koyar uyur. Bende fotoğraf makinemi yanımda uyudum. O makine benim için çok şeyler ifade ediyordu. Maddi değerinden çok başka duygularımın karmaşasıydı. Bu yaşta böyle bir hareket yapacağımı rüyamda görsem inanmazdım. Meğer insan çocuklaşmayı bile özlüyormuş. Salı gecesinden beri yağmur devamlı yağıyor. Evimin minicik bahçesinden yağmuru seyrediyorum. Şırıltısını özlemişim. Doğanın üstündeki pisliğin yıkanıp pırıl olmasını özlemişim.

İyi ki doğdum! İyi ki dostlarımla beraberim! İyi ki sağlıklıyım! İyi ki mutluyum. Ne mutlu Türk’üm diyene…

SEVGİYLE KALIN