BEKTAŞİ GİBİ, BEN YAPTIM OLDU
Doğum günümü şenliklerle bir tamam kutladık. 13 şubatta doğmuşum. Rahmetli anama derdim ki! “bir gün daha sabretseydin de şu sevgililer gününü de aradan çıkarsaydık.” -ah! Kızım sen doğduğun yıllarda sevgili, mevgili günü bile icat edilmemişti. Buyurun bakalım! Doğum yılımı hiç söylememe gerek yok. Anamın dediğine göre M.Ö doğmuşum. İSA peygamber bile benden sonra doğmuş. Peeeaaah! Şubat ayı zaten güdük. 1 de yok doğum günü, yok sevgili günü, yok konser günü, yok kabul günü, yok altın günü…( son 2 maddeyi popomdan uydurdum. Hayatımda kabul günü, altın günü bilmedim.)
Artıkın yaşımız da bayağı ilerledi. Bu koşturmaya vücidim dayanmıyor. Yalaaaaaan! Koskoca yalaaaaan! Arap atları gibi nasıl koşmaca yapiyem. Yeter ki aktivite olsun. Hem yaşım ilerledi diyooom, hemi de koşarım diyooom. Ne halt ettiğimi ben de bilmiyom.
Konser telaşını atlattıktan sonra meşhuuur doğum günü geldi. (şimdi yüzünüzü görür gibi oluyorum. yaş gününden Öğğğğğ! Geldi) ertesi günü sevgili günü ya! hadi bakalım buyur buradan yak.
O gece için buradaki THE MARMARA da tango gecesi varmış her gelen kırmızı siyah giyecekmiş. Manita beylerle danslar edilecekmiş. Hepsi iyi hoooş da bana göre değil. Üstelik ısrarla davet ettiler. Hadi kostümlerimizi tamam ettik ki en sevdiğim iki renktir. Kırmızı dediler mi? aklımı oynatırım. Kırmızı siyah pelerinim var. onu şöööle 1 savurtuyorum aynen sanırsınız “Truvalı Helen” geliyor. ( atma recep din kardeşiyiz)
En önemli husus MANİTA meselesi. Tek o gün için ısmarlama manita satan ne dükkan var, ne gross market. Eeee! Vakit dar. Oynayamam yerim dar. Bu uymadı ama ses uyumuna hoş şeyettti. Tangoyu da pek severim. Şimdikilerin sarılıp iki ileri bir geri misali tangolardan değil. Ne de olsa eski kuşaktanız. 1 de gençliğimde canım dayımla Ankara’da dans yarışmasında kaç kere birinci gelmişliğimiz var.hemi de tango, rumba, samba, ça ça ça, rock and roll, çarliston… şimdikiler bu dansları sadece TV deki yarışmalarda görmüşlüğü vardır. O kadar iddialıyımdır. Yar bana eğlenceee!değil de manita lazım derken TV de bir şarkı tam bana göre oldu. Ezginin günlüğü diye grup söylüyor. “ateşe baca lazım- Kitaba hoca lazım- bana bir koca lazım- o da bu gece lazım” işte cuk oturan şarkı neyleyim ki bana uymadı. Zaman dar. Kader utansın.
İş böyle olunca bana uyabilecek; şakakları kırlaşmış, ince belli, kalın omuzlu, dansın hakkını veren partner nerden bulayım. Sevgili, manita durumları zaten dar vakitte yetişmez. Bari dansın keyfini çıkarsak dediydim. Waat faydaaa! O da yok. Böyleyken böyle durumlar olunca, içimi çekip de umma olacağıma hiç gitmem dedim veee gitmedim dersem yalan olur.
Çeke sündüre götürdüler. Millet çiftleşmiş de gelmiş. ( niyetinizi bozarak okumayın. Çok ayıp! Cık cık cıık.) biz 3 hatun dıraz dedenin düdüğü gibi masada oturuyoruz. Derken tango başladı. Ben de güya o eski tangoları hayal ediyorum. Arjantinden doğup gelen, attırmalı tutturmalısından. Anaaaa! Ortaya 4-5 gencecik çiftler çıktı. Belli ki bu işi okulundan öğrenmişler. Bence tam öğrenememişler. Kızlarda ne estetik var? erkekler desen yalı kazığı gibi. Sözüm ona yata kalka dans ediyorlar. Bilmeyene fevkalade geliyor. Millet bayıldı. Ben dudak büküp durdum. Üstüne üslük, 1 kadeh şarapla bizi çırak çıkardılar. Koskoca Marmara oteli. Her şey devre mülk karşılığı parayla ki biz de az para vermedik. En azından kanepe denen minik ekmeklerle kayıntı yaparız dediydim. O da yok. Açlıktan midemiz sırtımız yapıştı. Ne sevgili günüymüş. Aç karnına karşımda Alain Delon olsa ne olur? Omar Sherif olsa ne oluuur? (eski kuşağız ya bizi ancak o artizzler paklar) çıkışta en yakın köftecide karnımızı doyurduk. Ne sevgili günüydü? Peeaaah!
Halbukisem neler hayal etmiştim. Güzel 1 açık büfe. İçkiler ganiii. Şık orta yaşta adamlar. Elimizde kadehler, salınırken göz ucuyla bakışmalar. Sonra dans teklifi ve manita durumları olmalar. Lar lar da lar lar… hepsi aç kursağımızda kalarak hezimetle geçen geceden döndük.
Seneye karar verdim. Doğum günümün tarihini değiştiriyorum. Aslında istesem burcumu bilem değiştiririm. Keyif benim değil mi? Kim ne karışır. Burcumdan memnunum. DELİ burcu KOVA. Burçların içindeki en akıllı, en özgür, en bağımsız, en anormalliği seven burç benimki. Lakin yaş günümü 1 gün sonraya alacağım. Öyle çok değişiklik değil. Sadece 1 güncük. Eh. Her sene bu sevgili günü stresini yaşamaktansa, doğum günümü o gün kutlarım. Sevgili neymiş? Arada kaynar gider.
Benim için sevgiliden ziyade SEVMEK önemli. Gözünün gördüğü her güzelliği sevmek, insanları sevmek, hayvanları ölesiye sevmek, tabiatı denizi otu böcüğü ne varsa sevmek sevmek sevmek. Sevgiden zarar gelmez. Siz sevince bir şekilde o sevgi size geri döner. Ben dünyanın en zengin insanıyım. Bunu ömrüm oldukça tekrarlarım. Hakiki dost zenginiyim. Kalabalık kabile gibi yaşatan, seven dostlarım! Sizi kimseye değişmem.
İhtiyarladım diye manita istemiyorum değil. Tiripilekis bahçeli evi, denizde en az 10 metre gulet tipi teknesi, pankada bol cukkası, gezmesi içmesi bana uyması olan manitalara sesleniyorum. Bana takılın hayatınızı yaşayın.
SEVGİYLE KALIN
Artıkın yaşımız da bayağı ilerledi. Bu koşturmaya vücidim dayanmıyor. Yalaaaaaan! Koskoca yalaaaaan! Arap atları gibi nasıl koşmaca yapiyem. Yeter ki aktivite olsun. Hem yaşım ilerledi diyooom, hemi de koşarım diyooom. Ne halt ettiğimi ben de bilmiyom.
Konser telaşını atlattıktan sonra meşhuuur doğum günü geldi. (şimdi yüzünüzü görür gibi oluyorum. yaş gününden Öğğğğğ! Geldi) ertesi günü sevgili günü ya! hadi bakalım buyur buradan yak.
O gece için buradaki THE MARMARA da tango gecesi varmış her gelen kırmızı siyah giyecekmiş. Manita beylerle danslar edilecekmiş. Hepsi iyi hoooş da bana göre değil. Üstelik ısrarla davet ettiler. Hadi kostümlerimizi tamam ettik ki en sevdiğim iki renktir. Kırmızı dediler mi? aklımı oynatırım. Kırmızı siyah pelerinim var. onu şöööle 1 savurtuyorum aynen sanırsınız “Truvalı Helen” geliyor. ( atma recep din kardeşiyiz)
En önemli husus MANİTA meselesi. Tek o gün için ısmarlama manita satan ne dükkan var, ne gross market. Eeee! Vakit dar. Oynayamam yerim dar. Bu uymadı ama ses uyumuna hoş şeyettti. Tangoyu da pek severim. Şimdikilerin sarılıp iki ileri bir geri misali tangolardan değil. Ne de olsa eski kuşaktanız. 1 de gençliğimde canım dayımla Ankara’da dans yarışmasında kaç kere birinci gelmişliğimiz var.hemi de tango, rumba, samba, ça ça ça, rock and roll, çarliston… şimdikiler bu dansları sadece TV deki yarışmalarda görmüşlüğü vardır. O kadar iddialıyımdır. Yar bana eğlenceee!değil de manita lazım derken TV de bir şarkı tam bana göre oldu. Ezginin günlüğü diye grup söylüyor. “ateşe baca lazım- Kitaba hoca lazım- bana bir koca lazım- o da bu gece lazım” işte cuk oturan şarkı neyleyim ki bana uymadı. Zaman dar. Kader utansın.
İş böyle olunca bana uyabilecek; şakakları kırlaşmış, ince belli, kalın omuzlu, dansın hakkını veren partner nerden bulayım. Sevgili, manita durumları zaten dar vakitte yetişmez. Bari dansın keyfini çıkarsak dediydim. Waat faydaaa! O da yok. Böyleyken böyle durumlar olunca, içimi çekip de umma olacağıma hiç gitmem dedim veee gitmedim dersem yalan olur.
Çeke sündüre götürdüler. Millet çiftleşmiş de gelmiş. ( niyetinizi bozarak okumayın. Çok ayıp! Cık cık cıık.) biz 3 hatun dıraz dedenin düdüğü gibi masada oturuyoruz. Derken tango başladı. Ben de güya o eski tangoları hayal ediyorum. Arjantinden doğup gelen, attırmalı tutturmalısından. Anaaaa! Ortaya 4-5 gencecik çiftler çıktı. Belli ki bu işi okulundan öğrenmişler. Bence tam öğrenememişler. Kızlarda ne estetik var? erkekler desen yalı kazığı gibi. Sözüm ona yata kalka dans ediyorlar. Bilmeyene fevkalade geliyor. Millet bayıldı. Ben dudak büküp durdum. Üstüne üslük, 1 kadeh şarapla bizi çırak çıkardılar. Koskoca Marmara oteli. Her şey devre mülk karşılığı parayla ki biz de az para vermedik. En azından kanepe denen minik ekmeklerle kayıntı yaparız dediydim. O da yok. Açlıktan midemiz sırtımız yapıştı. Ne sevgili günüymüş. Aç karnına karşımda Alain Delon olsa ne olur? Omar Sherif olsa ne oluuur? (eski kuşağız ya bizi ancak o artizzler paklar) çıkışta en yakın köftecide karnımızı doyurduk. Ne sevgili günüydü? Peeaaah!
Halbukisem neler hayal etmiştim. Güzel 1 açık büfe. İçkiler ganiii. Şık orta yaşta adamlar. Elimizde kadehler, salınırken göz ucuyla bakışmalar. Sonra dans teklifi ve manita durumları olmalar. Lar lar da lar lar… hepsi aç kursağımızda kalarak hezimetle geçen geceden döndük.
Seneye karar verdim. Doğum günümün tarihini değiştiriyorum. Aslında istesem burcumu bilem değiştiririm. Keyif benim değil mi? Kim ne karışır. Burcumdan memnunum. DELİ burcu KOVA. Burçların içindeki en akıllı, en özgür, en bağımsız, en anormalliği seven burç benimki. Lakin yaş günümü 1 gün sonraya alacağım. Öyle çok değişiklik değil. Sadece 1 güncük. Eh. Her sene bu sevgili günü stresini yaşamaktansa, doğum günümü o gün kutlarım. Sevgili neymiş? Arada kaynar gider.
Benim için sevgiliden ziyade SEVMEK önemli. Gözünün gördüğü her güzelliği sevmek, insanları sevmek, hayvanları ölesiye sevmek, tabiatı denizi otu böcüğü ne varsa sevmek sevmek sevmek. Sevgiden zarar gelmez. Siz sevince bir şekilde o sevgi size geri döner. Ben dünyanın en zengin insanıyım. Bunu ömrüm oldukça tekrarlarım. Hakiki dost zenginiyim. Kalabalık kabile gibi yaşatan, seven dostlarım! Sizi kimseye değişmem.
İhtiyarladım diye manita istemiyorum değil. Tiripilekis bahçeli evi, denizde en az 10 metre gulet tipi teknesi, pankada bol cukkası, gezmesi içmesi bana uyması olan manitalara sesleniyorum. Bana takılın hayatınızı yaşayın.
SEVGİYLE KALIN