Canlarım, sizlerle beraber olmak öyle önemli ki benim için. Beni Sevgi ablanız olarak kabul edin. Zaten Bodrum da beni öyle tanır. İyi ve kötü zamanlarınızda yanınızda olayım. Dertleşelim, ama çoğunlukla gülelim. Öyle ihtiyacımız var ki gülmeye. Sorunlarımızı unutup, keyif almaya bakalım. Haydi.. Var mısınız beraber keyiflenmeye ?

Bodrumun Sevgisi

Pazartesi, Eylül 01, 2008

ŞÜKÜR KAVUŞTURANA MI DESEM?

Zaman denen nesne nasıl geçip gidiyormuş. Vallahi de billahi de farkına bilem varmadım. Yazmayalı 2 ayı geçmiş.

Yaz sezonu geldiği zaman vakit öylesine hızlı ve aktivitesi bol geçiyor ki! Nerden başlasam, nasıl anlatsam, kaç kişiydik yazın, kaç kişi kaldık şimdi. (bodrum şarkısını aynen yaşadım.)

Temmuz başı malum olduğu üzere torunum ve kızım geldi. Kuzguna yavrusu güzel gelirmiş derler emme, benim cadı öylesine şirin ve şeker olmuş ki! Günün 24 saati onunla geçti. Nasıl “ananem” diyor. İçimin yağları eriyor.



Böyle şirinlik görülmemiştir. Arkadaşımın köpeğiyle bu kadar mı oynanır? İlk köpek sevgisini tattı. Önce küçük köpekler çocuk sevmezler. Hırçınlaşır da havlarsa ece ilelebet korkar diye çok endişelendim. Ama korktuğum gibi olmadı. Gün doğandaki arkadaşın köpeği “narin” le pek güzel anlaştı. Aslında köpek eceyi görünce kaçmaya başladı.

Başka arkadaşımın köpeği ama aynı cins ve aynı renk. İsmi şiba olmasına rağmen onu da narin diye sevdi. En ilginç olansa ecenye annesi örgüden oyuncak yapmıştı. Maymunum diye ecoş pek seviyordu. Onu şiba da çok sevdi. Vermedik diye 2 gün strese girmiş. Mecburen verdik. Hala onunla oynuyormuş. Ecenin uyuduğu yastıkta uyuyormuş. Sahibi bile şaştı.çocuklara havlar sevmez. Ecenin ismi geçince kapıda nöbete geçiyormuş.

Keşke hayvanlar kadar bizde duyarlı olabilsek. Birbirimizin gözünü oymasak. Senelerin arkadaşlığı, dostluğu, para ve hırs girince bitiyormuş. 60 yaşına bile gelsem 1 türlü kafam basmıyor. Nasıl bu kadar değerler değişti? İlişkiler yüzeyselleşti? Arkadan söylenmedik laf bırakılmayan insanların yüzüne bu kadar mı gülünüp, riyakarlık paçalardan akıyor. Resmen midem bulanıyor. Ayak uyduramıyorum. Ya bende 1 sakatlık var? Ya da değişen değerlere alışamıyorum. Bakın başıma gelenlere:

Yıllardır (15 yıl) her yaz denize girdiğim kumbahçede 1 yer vardı. Tanıyanlar neresi olduğunu bilirler. Yazlıkçı olmadığımdan 12 ay giderim. Yemek yer, içerim. Eşi arkadaşımDI.

Kızım tek şezlongda, bende sandalyede oturuyorum. Baktım tavırlar değişti. Servis değişti. Du bakali nolcek demeye kalmadı. Arabasında uyuyan eceyi garson tuttuğu gibi güneşin altına resmen attı. Çocuk uyandı. İşte zurnanın zırt dediği yere geldik. Hışımla kalktım ki işletme sahibiyle görüşüp ne olduğunu sorayım. Hay sormaz olaydım. “efendim, o şezlongtan günde en az 100 ytl kazanmalıymış. Şezlonga 150ytl vermiş. Şemsiyeye 100 ytl vermiş. Bizim verdiğimiz 25- 30 lirayla orası dönmezmiş. Sezonda çok para kazanması lazımmış. Eğer o parayı veremezsem, plajın ÖLÜ NOKTASInda oturmalıymışım. Yani güneşin altında kumlara havlu serip güneşin altında oturmalıymışım. Hem de özel garsona tembih etmiş. Öyle yap diye. Zira garson emir kulu. Patron ona dese ki günde 3 kere yere çömel ve havla. Napsın zavallı ekmek parası için havlarda, takla da atar.

İyide ben yazlıkçı değilim ki! 15 gün geleyim param bitince de bavul toplayıp evime döneyim. Hem günde 2 kişi 200 ytl verecek param olsa, oraya mı veririm. Türk bükünde en kral yerde denize girerim.

Sonradan iş meydana çıktı. Meğer bu sene durumu bayağı kötüymüş. Para hırsı bürümüş. Sadece bana değil, kendi arkadaşlarına bile yapmış. O adam ki! İyi para veriyordu ona. Hoş para kazandıranlara bile arkasından alay ediyordu. “Hacıağa gibi geliyor.3 hafta para bırakmasa, o herifin ukalalığına ve övünmesine asla tahammül edemem. İçindeki gizli duyguları şaka yollu da olsa bile söylemesi sinirimi bozuyor”

Yani düşünün 1 işletme sahibi ailesi dahil herkesin arkasından nasıl atıp tutuyorlar. Yüzlerine de yalakalık diz boyu. Hele “hiç para harcamaz. Cimri daha doğru dürüst parası bile nasip olmadı”dedikleri hatuna aman sen gel pek kıymetlimizsin demeleri beni kusturdu. Hani derler ya kötü komşu insanı mal sahibi yaparmış. Onun tek mekanı varsa benim bütün bodrum mekanım. Meğer 15 yıl arkadaşlık adına gittiğim mekanda cenderedeymişim.

Ben 35 yıldır buralıyım. Benim geldiğim senelerde onlar bodrumu haritadan bilmiyorlardı. Şimdi keyfim nerde isterse ordan denize giriyorum. Hem aynı parayı veriyorum. Hem de saygı servis görüyorum. Peeaaah! Beni üzemediler. Kime anlatırsam, 1 yerleriyle gülüyor. Bodrum içinde hiç 1 mekan 1 şezlongdan 100 ytl kazanamaz. Eğer öyle olsa bizde 10 şezlong atarız. Günde 1000 ytl. Ayda 30000 ytl. Geceleri bile mekanı açma, yat ense yap. Diye alay ediyorlar.

Neyse kendi cahillikleriyle onları azat ettim. Bana her gün düğün bayram. Gitmiyorum. Kazansın bakalım her gün çuvalla para. 1 şezlongun peşine düşen insanın ciddi para sorunu varmış. Bakalım görelim.

Bu yaz yaşananlar daha bitmedi. Devamı sonraki yazıma…

SEVGİYLE KALIN