Canlarım, sizlerle beraber olmak öyle önemli ki benim için. Beni Sevgi ablanız olarak kabul edin. Zaten Bodrum da beni öyle tanır. İyi ve kötü zamanlarınızda yanınızda olayım. Dertleşelim, ama çoğunlukla gülelim. Öyle ihtiyacımız var ki gülmeye. Sorunlarımızı unutup, keyif almaya bakalım. Haydi.. Var mısınız beraber keyiflenmeye ?

Bodrumun Sevgisi

Perşembe, Ekim 25, 2007

CANIM YURDUMUN BARAJ SORUMLUSU OLDUM

Ne kadar beni aşan konular varsa onlara maydanoz olmaya pek meraklıyım. Dünya olarak küresel ısınmaya kafayı takmış durumdayız YA! Maydanoz yazarınız olarak ilgilenmek boynumun borcudur. Yaşamımı değiştirdim. Banyomu kokana kadar bekliyorum. Titremeyi göze alıp termosifonu yakmadan, soğuk suyla yıkanıyorum. Bulaşıklarım yosun tutana kadar makinede bekletiyorum. Evimde al başlı kurtlar gezince temizleniyor. Suya sabuna dokunmuyorum. Elektriklerimin hepsini kapatıp sadece televizyon ışığıyla oturuyorum. Gün battı sevgi yattı yapıyorum.

Bütün bunlar kocaman yalan olsa da suyumu bilinçli tüketici olarak idareli kullanıyorum. (nasıl cümle amaa! “Bilinçli tüketici” peeeeeehh!) bahçemdeki çiçeklerim yaşamaya çalışıyor. İpi topu 5-6 saksım var onları bilem idareli suya alıştırdım.

Sonbaharın takvim ay olarak ucu geldi de kendi nerdeee? İlkokulda 12 ayı öğretirken her 3 ay bir mevsim derdik. Şimdi hepsi birbirine karıştı. Bebeler öğretmenlere de inanmayası geliyor.

Geçen hafta sabaha karşı öyle yağmur yağdı ki! Yer gök birbirine girdi. Vallah billah sevinçten uçtum. Sonracığıma o yağmurlar 1 hafta sürdü. Metürülüşden öğrendiğim kadarıyla( öğrenmenin yaşı yoktur. Şimdide siz öğrenin. “biz zati biliyoruz. Esas sen yeni öğrendiğin için yuf olsun” diyebilirsiniz. İzin veriyorum.)

Meğer öyle seller giderse toprağa faydası olmuyormuş. Hani ormanları yaka yaka bitirdik ya! Ağaç olmadığı için erozyon oluyormuş. Daha çorak arazi kalıyormuş. Emmeee! Çisil derler ya hani aptal ıslatan yağmur dediklerinden. Aha da öyle yağarsa hem toprak emiyormuş. Hem de yeraltı kaynakları beslenip, barajlara su birikiyormuş. Yaaaaaaa! Neymiş efendim? Öğrenmenin yaşı yokmuş…

1 hafta yağmur yağmur şarul şurul yağdı. Sanki beni duyuyormuş gibi. “yavaş yağ, toprağımızı götürmeee, beni ıslatan yağmur ol (aptal ıslatan değil, abdal ıslatan olarak algılıyorum) dellenmeee! Yavaş sindirerek yağsana yafuuu!” dedimse de beni tınmadı. Amanın küstürüp gitmesin diye “yağ da nasıl yağarsan yağ” diye ucunu koyverdim.

Şimdi araya reklamlar alalım. Yağmur başladı ev telefonum nanay oldu. Günde 300 kere çalışıyor 500 kere kesiliyor. Arızaya bildirdim. Wat fayda sevgili telekomcular grevde ya karşımda 1 Allahın kulu yok ki derdimizi anlatalım. Cepteki kontürlerin canına okudum. Aslında arıza çok basit. 1 yerde kısa devre var. Devre gidip geliyor. Sözüm ona bütün telefon kablolarını geçen yaz başında yenilediler. DE değişen ne oldu?

Teller evlerin arasından geçip duru. İçinde kötülük olsa, el at bir kabloya bedavaca konuş. Ödesin adamcıklar. Bakar mısınız kötü düşüncelere? Ama cici çocuk olduğumdan yapmama imkan yok DA işin ne kadar kolay yapılacağını söylüyorum.

Telekom en sonunda yalana da başladı. Yağmurdan evden burnumu çıkarmadım. 121 deki teyp ne dedi bilin miii? “aboneyi evde bulamadığımızdan arızanız giderilememiştir. Lütfen ………… numarayı arayın randevu alın.” Hadi buyur buradan yak.

Len gelen giden yok, o numarada kimse yok. Santralda bile kimse yok. Telekom diye 1 daire bilem yok. Yoklar içinde kaldım. Dellencem. Hava açsa bilirim yapacağımı.

Bugün güneş çıktı. İş başa düştü. Evdeki kabloyu takip ederek, terasa çıktım. Anaaaaaaaaaaa! Gördüğüm manzarayı anlatayım.

Bizim anasını sevdiğim yeni hat döşeyen gardaşlarım. Ne kadar tel varsa hepsini 1 yerde toplamışlar. Ucuna da huni gibi 1 şey bağlamışlar. Hepsini getirip teras demirine sabitlemişler. Buraya kadar her şey normal DE o ağzı açık huni var ya ağzını gökyüzüne dikmiş. Havaya bakıp duru.

Yaz mevsiminde kuru havalarda sorun yok. İlk yağmur başladı YA! O huninin içi cöllüm su içinde. 1 de fırtına var ki! Rüzgar estikçe huni sallanıyor. Benim telefon çalışıyor. Duruyor su devreyi kesiyor. Bütün mesele buymuş.

O kabloları döşeyen arkadaşları hayır dualarıyla andım(!) kabloyu söktüm. Huninin içinin suyunu boşalttım. Ağzını yere doğru eğdim. Bağladım iş bitti. Şimdi telefonum canavar gibi çalışıyor. “Oğlum Hurşit! Kendi işini kendin yap” derlerdi. DE öyle değildi galiba. Tamamen salladım. Uymadı ama osssun.

Reklam arası bitti. Yağmurlar yağdı ya! Barajlar ne kadar doldu kine? Su çoğaldı mı? Meterolojiye telefon ettim. “Yağmurlar devam edecek mi? Barajların durumu ne? Yeraltı kaynakları beslendi mi?”

Karşımdaki adamın ses tonundan, deli miyim yoksa çok duyarlı vatandaş mıyım? Çözüttüremedi. Yinede sağ olsun cevapladı. DA pek tatmin olduğumu söyleyemem.

Gözüm havadaki bulutlarda, kulağım televizyonda, su ve baraj durumları ne durumda? Yakinen ilgileniyorum.

Allah bana akıl fikir dağıtırken ben nerdeymişim? Çok merak ediyorum.


SEVGİYLE KALIN