Canlarım, sizlerle beraber olmak öyle önemli ki benim için. Beni Sevgi ablanız olarak kabul edin. Zaten Bodrum da beni öyle tanır. İyi ve kötü zamanlarınızda yanınızda olayım. Dertleşelim, ama çoğunlukla gülelim. Öyle ihtiyacımız var ki gülmeye. Sorunlarımızı unutup, keyif almaya bakalım. Haydi.. Var mısınız beraber keyiflenmeye ?

Bodrumun Sevgisi

Cuma, Ekim 05, 2007

KOYMA AKIL KUŞLUĞA KADAR OLURMUŞ

Yazın yorgunluğu mu? Gün dönümü mü? Akıl yine gitti. Aslında unutkanlık ve acayiplik hep var da suçu sezona, güne, ota, moka yüklüyorum. Yaptığım işlerin hangisini anlatayım.

Son zamanlarda benim için güzel de esnafa kötü huy edindim. Valla bilerek, kasten yapılmış şeyler değil. Alışverişe çıkıyorum. Ne alırsam parasını ödemeden yürüyüp gidiyorum. Uzun zaman burada yaşamanın faydasından bütün herkes tanıdığı için, çoğunlukla arkamdan seslenmiyorlar. Sonraki alışverişte kibarca hatırlatıyorlar. Bütün pişkinliğimle “neden seslenmiyorsunuz? Ya unutursam ne olacak?” “abla biz unutmayız. Sen de itiraz etmezsin. Biliriz ki mutlaka ödersin. Keşke paramız senin gibilerinde kalsa” şu Bodrum’u gel de sevme. Hala anlayış var. Bu dalgınlığım bütün çarşıyı kapsıyor. Pazar dahil. Büyük şehirde yap da göreyim. Eşek yüküyle sopa yersin.

Geçen gece gezmeye gittim. Aradan saatler geçti. Çantamdan sigara alacağım ki! Evimin anahtarı yok. Aman zaman derken yok Allah yok. Hemen benim sokağımdaki taksi durağını aradım. Şoför arkadaşı eve yolladım. Baktı VE anahtar kapının dışında takılı, kapıda açık. “Ne yapayım” diye soruyor. Kapıyı kilitle ve anahtarı benim bildiğim sota yere koy dedim.

Kipaya büyük alışverişe gittim. Arabayı doldurdum. Kasaya yanaşcam. Bir bey benim arabamı çekiştirip bağrınıyor. Bende sıkı sıkı tutuyorum. Bir gürültüdür gidiyor. Oranın güvenliği geldi. Meğer ben adamcağızın arabasını almışım. Üstüne de kendi aldıklarımdan koymuşum. Adam dediysem yaşlı ve asabi. Belki de asker emeklisi. (bunu kafadan salladım) kasanın önünde ikimizin arabasındaki aldıklarımız birbirine karışmış. Bizi yan tarafa aldılar. Önce ayrışın sonra kasaya gelin sıra çok dediler. Adam kızar ben gülerim. O daha çok kızar. Ben daha çok gülerim. Aldıklarımız ayrıştırdık ama bende 1 sürü azar işittim. Bu GENÇ yaşımda bu dalgınlık olur muymuş? İşte adamcağıza şarlamamak için en güzel bahanem bu GENÇ lafıydı.

Buzdolabım bozuldu diye taktım. Gece bakıyorum tık yok. Gündüz bakıyorum saat gibi çalışıyor. Yav bu dolap geceyle gündüzü nasıl biliyor? Neyse servisini çağırdım. Yalnız servis ve orda çalışanlar artık beni çok iyi tanıdıkları için. Hoş görüyorlar. Çocuklar geldi. Dolabın her şeyine baktılar. Meğer hava serinleyince kendisi otomatik olarak termostatını ayarlarmış. “şimdi 25 lira servis alalım mı? Aklın başına gelsin” dediler. Ağlanmaya başladım. En acınaklı yüz ifademle. Para verecek yerlerim ağğğğrıyoor, bağğğırıııyoor, dedim. De almadılar.

Çok sevdiğim arkadaşım kalp krizi geçirmişti. Üzüntülü günler geçirdik. Allahtan iyileşti. Umarım uzun yıllar sağlıkla yaşar. Ortak arkadaşımızı yolda gördüm. Ona hastalığından bahsettim. O da üzüldü. Aman telefon edelim de bende geçmiş olsun diyeyim dedi. Hemen sokakta BEN aradım. Ön görüşmede dediklerime bakın. “canııııım! Yanımda X bey var. Senin hastalığından bahsettim. O kadar (aklımdakiyle ağzımdaki tezata dikkaaat!) sevindi ki, oh oh dedi. Zavallı arkadaş da “Aaaaa! Sevinilir mi ayol yazıklar olsun!” yanımdaki arkadaş telaşla elimden telefonu aldı. Kırk yeminlerle öyle olmadığını, üstelik krizi kendi de geçirdiği için daha çok üzüldüğünü. Benim ne kadar abuk olduğumu bildiklerini falan söyledi. Bir zaman benle konuşmadılar ama eski dost olduğumuz için sonradan güldük.

Torunumla kızım daha bendeydi. Öğleden sonra kızım kendi odasında uyuyordu. Ben de eceyi salonda arabasında uyuttum. Ve uyanmasın diye yatağına yatırmadım. Bende salonda uyumuşum. Kulağıma çocuk ağlaması geldi. Uyandım. Yatak odasına gittim. Ecenin yatağına baktım çocuk yok. Büyük panikle uyuyan kızıma çığlıklandım. Ece yatağında yok nerde acaba ? kızım uyku sersemi öyle fırladı ki” ne yaptın çocuğuma? Biz deli gibi salona geldik ki! Kız arabasında mışıl mışıl uyuyor. Ben kızı arabada uyuttuğumu unut. Anasının aklını tepelere sıçrat. Kızım “eh aneeee! Olur da bu kadarı olmaz” dedi. Hiç yoktan elimiz ayağımız titredi. Panik olduk. Bir yerde iyi oldu. Zırp diye uyandık.

Cadde üstünde markete girdim. Gençten çocuğa önce aval baktım. Ne alacaktım diye ona sordum. O da şaş vaziyetinde bana baktı. Hah sigara dedim. Bu sefer ben ne sigarası içiyordum? Sordum. Çocuk hepten şaş kaldı. Bakışları korkuya dönerken gülmeye başladım. Gözüme ilk ilişen abuk marka sigarayı alıp çıktım.

Bunlar aklıma gelenler. Şimdi bunları okuyup da ne salak demeyin. Etrafıma bakıyorum. Herkes üç aşağı beş yukarı benim gibiler. Hepimiz yaptıklarımızı anlatıyoruz. Yok aslında birbirimizden farkımız. Ama biz menapozlu hatunlarız…

SEVGİYLE KALIN