Canlarım, sizlerle beraber olmak öyle önemli ki benim için. Beni Sevgi ablanız olarak kabul edin. Zaten Bodrum da beni öyle tanır. İyi ve kötü zamanlarınızda yanınızda olayım. Dertleşelim, ama çoğunlukla gülelim. Öyle ihtiyacımız var ki gülmeye. Sorunlarımızı unutup, keyif almaya bakalım. Haydi.. Var mısınız beraber keyiflenmeye ?

Bodrumun Sevgisi

Salı, Haziran 05, 2007

Bİ BAŞLIK ATABİLSEM, GERİSİNİ YAZCEM EMMEEE!

Bu aralar işleyen beynimin içinde fikirlerim taşıp duruuu! Daha doğrusu son günlerde çok matrak günler yaşadım. Hani çocuk çıngırağındaki ses veren bilyeler var ya! Yazacaklarım öyle şıngırdayıp öne geçmeye çalışıyor. Beynimin omurilik soğanındaki borudan (bu anatomik tarifimle tıp dünyasının gözünü çıkardım.)sıraya koyup yazayım bariiii!

Bu arada ece hanım İstanbul’a gitti. Bütün yaz ay başlarında İstanbul’da olacak. sonra buraya gelecek. Garibim torunum hani bilaf vardır. “ Kadıköy- Pendik. Gittik geldik.” Aynen öyle uçakla uçup duru. Çocuk yatağı aynı olmasına rağmen tepe sersemi oluyor. Bi bakıyo eski karyolası, bi bakıyo odası. O gittiği anda özlüyorum. Kışın ne yapacağım hiç bilmiyorum.

Geçen Pazar bizim koro arkadaşlarıyla buradaki belediyenin yelken okulunun plajına gittik. Orayı seviyoruz. 1 kere bangır müzik yok. (gündüz vakti her plajda bangır müzik neden çalarlar? Zaten gecede bol miktarda bağırtı, cayırtı ortalığı inletiyor. Malum bodrum geceleri.) denize girerken ortalık sakin olsa, iki satır konuştuğumuzu anlasak, dalga sesini duysak fenamı olur? İlle de cıstaka cıstaka şartmidur? Neyse plajda büyük olunca mıncık üst üste değil. Denizi temiz. Eh! Bizde 10 kişi keyif yapalım dedik.

Hangi saatte kahvaltı yapsam da ( oranın kahvaltısı harika. Fiyatlar da tam bize göre.) saat 15 dedi mi? midem zııırrrrrn! Diye sinyal veriyor. Sankim memleket saat ayarı gibi. 1 de aniden şekerim düşüyor. 1 şeyler yemem lazım. Tesisin yegane garsonu ve ahçısına sordum. “hemen çok acil ne yiyebilirim?” makarna hazır dediler. Anam eğer hazırı buysa, yeni pişeceği ne zaman olacak. tam 38 dakika bekledim.( saat tuttum) yegane garsona seslensen wat fayda kulakları beton gibi sağır oldu. göz göze gelmek ne kelime, masamın en uzağından dolanıp duruyor. Diğer müşterilerde aynı çığrınma şeklindeler. Mutfağın kapısından her çıkan tabağa ümitle bakıyorum DA peeeeah!

Nihayet makarnam geldi. Üstü kıymalı (bolonez) demek istemişler. Çatalla ilk hamle de bademciklerim şişcek. O kadar buuz gibi. Kıymanın yağları topak buz şeklinde. Yegane ahçıya tabağı götürüp sordum. “annem soğuk yeme evladım. Boğazın şişer. Sonra doktor amca sana cııs diye iğne yapar.” Ahçıdan el cevap “ dipfrizden çıkardım da ısıtmayı unutmuşum. Hemen ısıtayım” eh! Azimle bekleyen makarnayı yermiş. Ölmek var dönmek yok. 20 dakikada öyle bekledim.gözünü sevdiğimin tabağı aynı geldi. Yegane ahçı “mikrodalgada sıra çoktu.sizde çok acele ettiğiniz diye ısıtamadan getirdim” hoppala hasan dayı en münasip yerim seyridi.

Yegane ahçı işi biliyor.çok aç insanların sabrını sınıyor. Son sınırdayken elinde ne varsa burnumuza dayıyor. İster ye, ister acından geber. Mecburen buzlu makarnayı lüplettim. Resmen kıymadan çatır çutur buz sesleri geliyordu. Frozenli meyve kokteyli yermişim gibi.

Tam ben o nefis yemeği bitirirken arkadaşımda masama geldi. O da acıkmış. Resmen eğlenmek için onun başına gelecekleri seyretmek için bekledim. Garibim ekmek arası ızgara tavuk söyledi. “saat tut” dedim. Şaşırdı. Resmen 29 dakika sonra peçeteyle sarılmış tabakta tavuk geldi. Ne olsa tavuğu çiy getirecek halleri yoktu. Buraya kadar her şey normal değil mi? siz öyle sanın. ilk ısırışta ağzına haşır huşur bişey geldi. Ekmeğin içini açıp bakınca! Sıkı durun!!! Tavuk parçaları gazete kağıdına sarılmıştı. Valla şaka değil. Ayniyle vaki.

Yegane ahçımıza sorduk. “ plajdan sipariş varmış. Yolda soğumasın diye gazeteye sarmışlar. Yegane garsonda siparişleri karıştırmış. O gazeteli tavuğu ekmek arasına koymuş. Buyur buradan yak.

Arkadaşlara çay istedim. Aşağı plaja getirin dedim. Yukardaki restoranda ince belli cam bardaklar vardı. Plaja gelen ise LAYLOOON, PLASTİK bardakta çay geldi. Nedeni sorunca el cevap: plajda kırılıyormuş. Çayı laylonla içinde attırıverin. Lafın bittiği yerdeydim. Servisi boş verin de deniz harikaydı. Çok keyifli gün yaşadık.

Dünde mecburen dolmuşa bindim. Burada yürümek gibi lüksüm olduğundan uzun zamandır dolmuşa binmiyordum. Tam bindim ki bir bayan sesi (otomatik kapı çarpar.) ben daha noluyooo demeden kapı o güzelim mabadımın üstüne güüüm diye kapandı. Koltuğa nasıl yığılır gibi çöktüm? Şöföre ne bu kardeşiiim? Dedim ve cevabımı aldım. Abla bu minibüsler yeni çıktı. Acele binip inecen. Azıcık geç kaldın mı? g…..ne kapı çarpar. Soförün samimi konuşması gözlerimi yaşarttı. Bu kadar güzel izah edeni daha olabilir mi?

Bütün bunlar ancak benim memleketimde olur. Benim güzel yurdumun güzel insanları. İyi ki varsınız ne diiiyiiim şimdi……

SEVGİYLE KALIN