Canlarım, sizlerle beraber olmak öyle önemli ki benim için. Beni Sevgi ablanız olarak kabul edin. Zaten Bodrum da beni öyle tanır. İyi ve kötü zamanlarınızda yanınızda olayım. Dertleşelim, ama çoğunlukla gülelim. Öyle ihtiyacımız var ki gülmeye. Sorunlarımızı unutup, keyif almaya bakalım. Haydi.. Var mısınız beraber keyiflenmeye ?

Bodrumun Sevgisi

Cumartesi, Ocak 13, 2007

ONA BUNA ŞUNA TAKMIŞ VAZİYETTEYİM

Soğuk kış günlerinde desem, o değil! Kış mı var? havalar sapıttı. Ocak ayında deniz kenarında tişörtle oturuyoruz. Yağmur hak getire. Mumculardaki bizi besleyen barajın üstünde millet mangal yakıp piknik yapıyormuş. Görenlerin yalancısıyım. Baraj kurumuş, su nanay yaniiii! Güneşi sevmez oldum. Hani nefesi kuvvetli adamlarımız? Neredeler? Şööööle hep birlikte yağmur duasına çıksalar ya! bulutu özledim. Gökten düşecek her damlayı ümitle “hadi devam! Şöööle şarıl şarıl dökül” diye gayrete getirir oldum. Ayılar gibi kış uykusuna yatıp evime kapanırdım. Bu sene onu da yapamadım. Dünyanın dibini deldik. Ozonu deldik. Zehirleri harıl hurul yolladık. Alın işte!... Tabiatın bizden aldığı intikam! Küresel ısınma! Öyle bir ısınacaz ki, mevsim farkı kalmadı. Yaz dediğimiz mevsimde kavrulacağız. Vat is diz votır? (Türkçe meali, su nerde?) yok, nanay, emti…

Sizi bilmem ama ben, kendim, şahsen, bizzat, bilakis (bu uymadı emme olsun, içimden geldi) maymun beslemeyi düşünüyorum. Onların en büyük özelliği, bit ayıklamak. Hadi gene iyisiniz! Maymunumu ödünç veririm. Bu kıyağımı da unutmayın.

Elin Araplarında 1 galon benzin 25 kuruş, 1 litre su 1 lira. Su o kadar kıymetli. Çölden yaşam kuruyorlar. Denizin suyunu damıtıp içilecek tatlı su elde ediyorlar. Biz neden yapmayız. 3 tarafımız deniz, su akar biz bakar vaziyetindeyiz. Duyduğuma göre çok pahalıymış. Olsun kardeşim! Bir kere yapılacak döşe boruları iş bitti. Yağmur yağarsa ne ala, yağmazsa ne lazım gelir? Hadi pamuk eller cebe…

Büyük şehirlerde büyük marketlerdeki alışveriş arabaları sadece o mıntıkada kullanılır. Buradaysa eve kadar getiriyorlar. Market yöneticileri o kadar önlem aldılar. Vat fayda? 3 kişi dolu arabayı kulplaşıp setten aşırıyor, resmen kaçırıyor. Her gün market görevlileri sokakları dolaşıp arabaları topluyor. Çocuklar sokak aralarında içine binip yarış yapıyorlar. Hadi buranın yerlisi daha çok yakın tarihte böyle büyük marketlerle tanıştı. Anca alışıyorlar. Dikkat ettim, dışardan yerleşmiş büyük şehir insanları da aynı şeyi yapıyor. Kuzum siz kendi memleketinizde kurallara riayet ediyorsunuz da burada mı kafayı kırıp, boş vericilik yapıyorsunuz? Her markete gittiğimde mutlaka kavga ediyorum. Bütün marketlerde meşhur oldum. Yöneticilerşey beni araba koruma görevine alacaklar da hangisine gideyim? Deerrmişiim… Ya kardeşlerim! İşiniz bittiğine bakmayın. Bu arabaları normal düzende kullanın. Sonra da araba yok diye yırtınıyorsunuz. Önce kendinize yırtının…

Çöp toplama saatleri var.çöp torbasında, bidonda bırakılan çöpleri adamlar güzelce topluyor. İşte o zaman düzen olur. Biz düzeni sevmeyiz. Çöpleri geceden ağzı açık torbayla sokağa koyarız. Kediler, köpekler torbayı parçalar. Çöpler etrafa saçılır. İnsanlar üstüne basarlar. Kokusu ve pisliği etrafa dağılır. Çoğu evlerde kapaklı bidon bile yoktur. Büyük çöp konteynırları sadece caddelerde var. sokak araları tam çöp deryası. Gördüğüm yerde resmen kavga çıkarıyorum. Hele yazın daha vahşet. Sinekler koku. Belediye napsın? Çöpçüler napsın? Bunun zorla döverek öğretisi olmaz.

Allah’tan buranın evleri 2-3 kat. Bir de koskoca apartman olsaydı yanmıştık. Mesela evimin bahçesinde yazın otururken, birden başımdan aşağı halı çırpılabilir. Suyla yıkanıp çamur içinde kalabilirim. Çamaşırlarım asılmışken, üstüne her türlü su ve toz atılabilir. Ev sahibi olmak onlara verilen bir ayrıcalık gibi algılandığından, hiç önemsenmez. Aşağıya eğilip bakılmaz bile. Defalarca ikaz etmeme rağmen değişen 1 şey olmadı. Ben usandım. Evler ve sokaklar eskiden kalma olduğu için, yıkama boruları sokağa uzatılmış vaziyette. Giderken birden yıkanan balkonun suyuyla duş yapabilirsin. Veya üstüne yiyecek ambalajı gelebilir. Hatta sakız bile attılar. Saçıma yapıştı. Sökemedim de kesmiştim. Hangi sokaktaki hangi insanla kavga edeceksin?

Eskiden Ankara’da ben genç kızdım hatırlıyorum. Bir deli paşa vardı. Hukuk mezunu, 2 lisan bilen, bir evin tek kızıymış. Sevdalanmış, kavuşamamış, kafayı yemiş güzel bir kadındı. Üstünde yaz kış uzun paltoyla gezerdi. Önünde bütün göğsü gazoz kapaklarıyla doluydu. Onlar onun madalyalarıydı. Elinde koca defter, kalem bütün gün gezerdi. İster ev, ister esnaf hiç fark etmezdi. Kafasına göre gördüğü çarpıklıkta defterine kocaman bir sıfır atardı. Ceza verirdi. Azarlardı. Millette ona ceza diye para verirdi. Herkes çok severdi. Paşam gelmiş diye hazır ola geçerlerdi. Ankara’nın deli paşasıydı.

İşte ben de bu gidişle buranın deli paşası olmaya doğru gidiyorum. Sonumu tahmin edemiyorum.

SEVGİYLE KALIN