HASTAYIM EVDEYİM TE VE’ YE MAHKUMUM
Soğuklar başladı. Kışın ortasına geldik. Güneşli günler var, yağmur desen nanay! Her sabah penceremden güneşi görünce resmen sinirleniyorum. Başka zaman olsa güneşe aşık olan ben keyiften geberirdim. Pırıl hava, bol güneş, yürüyüş yap, deniz kenarında otur. Emmeee kazın ayağı öyle değil! Mevsimlerin özelliğini yapması lazım. Yaz yakmalı, kış üşütmeli ve yağmalı. Dünyanın altını üstünü kurcalarsak, ozonunu delersek, atmosferi leş gibi yaparsak, topraklar erozyonda gidermiş tınmazsak, ormanları yok edip siteler kurarsak, tabiatta bizden böyle intikam alır. Bu gidişle yazın popomuzu yıkayacak su bulamayacağız. Denizde sabunda köpürmüyor. Valla yazın herkes maymun beslesin, bitlerini kırdırsın. Yağmur ve kar olmayınca mikroplar sahayı serbest buldular, fırıl fırıl dolanıyorlar. Grip mi ararsın? Nezle mi? zatürre bilem salgın. Ne kadar tanıdığım varsa hastalıktan kırılıyor.
Bu sene rahat ederim diye grip aşısı bilem oldum. Hasta arkadaşlarımla görüşmüyorum. Kendimi sözüm ona korumaya aldım. Peeeeeah! What fayda? Bende şifayı kaptım. Sobam devamlı yanar, evden mecbur olmadıkça çıkmam. Demek ki mikroplar adresi bulup bana kadar ulaştılar. Uzun sözün kısası, grip oldum. Bütün kemiklerim kamyon geçmiş gibi kırılıyor. Ciğerlerim öksürükten caaart diye yırtılıyor. Burnumu hiç demeyin. Kağıt mendil ne ki? Koca tuvalet kağıtları, 32 lik paket baş ucumda duruyor. Musluk gibi akıyor. Burnumun ucu yara oldu. salonumdaki divanıma yapıştım. Yardımcı kadınım ve canım arkadaşlarım gelip, bana bakıyorlar.
Öğlen 12 de filan uyanıyorum. Sabah programlarını hiçbir zaman seyredemedim. Sağlıklıyken bile uyandığım saat değişmez. Hasta olunca ilaçlardan baygın kalıp aynı saatte uyanıyorum.
Evde yalnız olunca mecburen vaktimi te ve seyrederek geçiriyorum. Öğleden sonraki hanım programları, ne kadar birbirini kaybeden varsa, ağlayan feryat figan eden, tam bir duygu sömürüsü desem! İnsanın içi çıkıyor. Gece olunca yüzbin sekizyüz tane dizi var. kim kimdir? Karıştırıyorum. Konular üç aşağı beş yukarı aynı gibi. Hep değişen dizilerdeki oyuncular aynı. Dün başka dizideydi, bu gün başka dizide. Eski dizide ölmüş, burada canlanmış.
Benim seyrettiğim bazı dizilerim zaten vardı. Sağır oda, hırsız polis, (ordaki Erol Günaydın ile Uğur Yücel’in beraber sahnesine bayılıyorum. Vücut diliyle oynuyorlar.) bir de Çınarım var. ona aşığım. Yabancı damatta çok gülüyorum. Bir de sevilen diziler, arabın sakızı gibi uzayınca bıkıyorum. Tadında bıraksalar ne güzel olur. Sanki bende te ve eleştirmeniyim gibi ahkam kesiyorum. Lakin bu benim düşüncem. Bende halkim ne de olsa. Efkar-ı umumiyeyi ilgilendiren mevzuların namütenahi eleştirisini yapmak lazım. (Bülent Ersoy deyimiyle)
Beni en çok eğlendiren popstarlar. Yok efendim alaturka, yok efendim oryantal. Başka ne var ? Hah buldum! Buz dansı başlayacakmış. Yarışanların gayretleri akıllara seza! Ya cüriler? En çok onların değerlendirmelerine bayılıyorum. Hepsi bir hava. Ama alaturkada Orhan gencebay ve Bülent ersoyu tek geçerim. Hele bülentin musiki bilgisi deryadır. Diziler, yarışmalar derken şöööle ağız tadıyla iyi film seyretmek çok zor. Geç vakitte eski filmleri dayıyorlar.
Hadi benim gribim geçecek! Kısıtlı mecburiyetten te ve seyrediyorum. Ya devamlı evde oturanlar, yatalak hastalar, okuldan gelen çocuklar, yaşlı insanlar. Te ve ye mahkum olanlar ne yapıyor acaba?
Şimdiki gençlere gerçek Türk musikisi bestekarlarını ve eserlerini tanıtsalar. O eserleri dejenere etmeden doğru okuyan solistlere yer verseler. Bu kadar te ve bağımlısı olan necip milletimize, reyting denen canavar kaygısı olmadan çaktırmadan, bıktırmadan eğitici programlar yapmak. Te ve yi seyredilir hale getirmek çok mu zor?
Gene coştum. İyi ki hasta oldum da evde te ve seyrettim. Ukalalık damarım kabardı. Şimdi “sende te ve seyretme. Kitap oku. Gazete oku, müzik dinle.” Dersiniz. Zaten onu yapıyorum. Emme bütün gün sessizce tek uğraş bıktırıyor. Birde burnumun çeşme gibi akmasından, olmayan aklımı toplayamıyorum.
Yeni yıla kadar noooooluuur iyi olayım! Paçavra gibi yatıyorum. Dua edin de şu hastalığım geçsin. Sizleri öpemiyeceğim. Hastalık bulaşmasın. Hadi ilaçlarımı içip tumba yatak yapcam.
SEVGİYLE KALIN
Bu sene rahat ederim diye grip aşısı bilem oldum. Hasta arkadaşlarımla görüşmüyorum. Kendimi sözüm ona korumaya aldım. Peeeeeah! What fayda? Bende şifayı kaptım. Sobam devamlı yanar, evden mecbur olmadıkça çıkmam. Demek ki mikroplar adresi bulup bana kadar ulaştılar. Uzun sözün kısası, grip oldum. Bütün kemiklerim kamyon geçmiş gibi kırılıyor. Ciğerlerim öksürükten caaart diye yırtılıyor. Burnumu hiç demeyin. Kağıt mendil ne ki? Koca tuvalet kağıtları, 32 lik paket baş ucumda duruyor. Musluk gibi akıyor. Burnumun ucu yara oldu. salonumdaki divanıma yapıştım. Yardımcı kadınım ve canım arkadaşlarım gelip, bana bakıyorlar.
Öğlen 12 de filan uyanıyorum. Sabah programlarını hiçbir zaman seyredemedim. Sağlıklıyken bile uyandığım saat değişmez. Hasta olunca ilaçlardan baygın kalıp aynı saatte uyanıyorum.
Evde yalnız olunca mecburen vaktimi te ve seyrederek geçiriyorum. Öğleden sonraki hanım programları, ne kadar birbirini kaybeden varsa, ağlayan feryat figan eden, tam bir duygu sömürüsü desem! İnsanın içi çıkıyor. Gece olunca yüzbin sekizyüz tane dizi var. kim kimdir? Karıştırıyorum. Konular üç aşağı beş yukarı aynı gibi. Hep değişen dizilerdeki oyuncular aynı. Dün başka dizideydi, bu gün başka dizide. Eski dizide ölmüş, burada canlanmış.
Benim seyrettiğim bazı dizilerim zaten vardı. Sağır oda, hırsız polis, (ordaki Erol Günaydın ile Uğur Yücel’in beraber sahnesine bayılıyorum. Vücut diliyle oynuyorlar.) bir de Çınarım var. ona aşığım. Yabancı damatta çok gülüyorum. Bir de sevilen diziler, arabın sakızı gibi uzayınca bıkıyorum. Tadında bıraksalar ne güzel olur. Sanki bende te ve eleştirmeniyim gibi ahkam kesiyorum. Lakin bu benim düşüncem. Bende halkim ne de olsa. Efkar-ı umumiyeyi ilgilendiren mevzuların namütenahi eleştirisini yapmak lazım. (Bülent Ersoy deyimiyle)
Beni en çok eğlendiren popstarlar. Yok efendim alaturka, yok efendim oryantal. Başka ne var ? Hah buldum! Buz dansı başlayacakmış. Yarışanların gayretleri akıllara seza! Ya cüriler? En çok onların değerlendirmelerine bayılıyorum. Hepsi bir hava. Ama alaturkada Orhan gencebay ve Bülent ersoyu tek geçerim. Hele bülentin musiki bilgisi deryadır. Diziler, yarışmalar derken şöööle ağız tadıyla iyi film seyretmek çok zor. Geç vakitte eski filmleri dayıyorlar.
Hadi benim gribim geçecek! Kısıtlı mecburiyetten te ve seyrediyorum. Ya devamlı evde oturanlar, yatalak hastalar, okuldan gelen çocuklar, yaşlı insanlar. Te ve ye mahkum olanlar ne yapıyor acaba?
Şimdiki gençlere gerçek Türk musikisi bestekarlarını ve eserlerini tanıtsalar. O eserleri dejenere etmeden doğru okuyan solistlere yer verseler. Bu kadar te ve bağımlısı olan necip milletimize, reyting denen canavar kaygısı olmadan çaktırmadan, bıktırmadan eğitici programlar yapmak. Te ve yi seyredilir hale getirmek çok mu zor?
Gene coştum. İyi ki hasta oldum da evde te ve seyrettim. Ukalalık damarım kabardı. Şimdi “sende te ve seyretme. Kitap oku. Gazete oku, müzik dinle.” Dersiniz. Zaten onu yapıyorum. Emme bütün gün sessizce tek uğraş bıktırıyor. Birde burnumun çeşme gibi akmasından, olmayan aklımı toplayamıyorum.
Yeni yıla kadar noooooluuur iyi olayım! Paçavra gibi yatıyorum. Dua edin de şu hastalığım geçsin. Sizleri öpemiyeceğim. Hastalık bulaşmasın. Hadi ilaçlarımı içip tumba yatak yapcam.
SEVGİYLE KALIN