Canlarım, sizlerle beraber olmak öyle önemli ki benim için. Beni Sevgi ablanız olarak kabul edin. Zaten Bodrum da beni öyle tanır. İyi ve kötü zamanlarınızda yanınızda olayım. Dertleşelim, ama çoğunlukla gülelim. Öyle ihtiyacımız var ki gülmeye. Sorunlarımızı unutup, keyif almaya bakalım. Haydi.. Var mısınız beraber keyiflenmeye ?

Bodrumun Sevgisi

Pazar, Temmuz 02, 2006

HAYATA ASILMAK NEYMİŞ? ŞAHİT OLDUM…

Bizler yani normal insanlar (kafadan arızalı olanlar hariç derrrmişiim!) en ufak bir sorunda karalar bağlarız. Dünyamız yıkılır ahhhh! Oooof! Vaaaah! Yuuuuuh! (bu uymadı da ben uydurdum) daha aklıma gelmeyen bilumum nidaları şeyettiririz… çevremde örnekleri çook…

Devamlı şikayet… sıcaktan, soğuktan, parasızlıktan, sevgilisizlikten, ilgisizlikten, şımarıklıktan, bu TEN ve TAN takılarını uzatın uzattığınız kadar. Zor beğeniyoruz. 1 arkadaşım var. 1 gün daha doğmasaymış, sırf sorun doğacakmış. Yemeğin yağı tuzu otu eti didikler ve mutsuzdur. Denize girer soğuk üşüdüm, dışarıda sıcak yandım der. Yürümez yorulur, evde oturunca paslandım der. Nasıl arkadaş olduğumu bende bilmiyorum. Negatif elektrik yükünü 24 saat ona buna dağıtır.

Biliyorsunuz artık, Güzin abla şeklinde olduğum için derdi olan bana koşar. Şekil böyle oluca da millete derman olmaya çalışırım.

Bu arada konserimiz yaklaştı, provalar sıklaştı. Onu başka yazımda uzuuun uzuuun anlatırım. Zamanımın çoğu dışarıda geçiyor. Yaz arkadaşlarımın gelmesi, hocamızın sık gelmesi, evimin yolunu unutturdu. Aşkım bile beni nasıl özlüyor? Eve gelince zavallı “SEVGOŞ GELDİİİ!” diye biyerlerini yırtıyor.

Sıcaklarda bastırdı. Evlerde durulmuyor. Kızım 7 aylık hamile olduğundan, DR. Yolculuğa izin vermiyor. Zavallı İstanbul’un neminde evde yanıp duruyor. Aklım onda kalıyor. Hayırlısıyla torunum ECE gelsin de bunlar geçici ve sevindirici sıkıntılar deyip sabır gösteriyoruz.

Sıcaktan aklım dağıldı. Ne yazacaktım? Nereye geldim? Hah! Hatırladım. Geçen gece 1 arkadaşla çok sevdiğim deniz kenarında sakin bir barda oturuyoruz. Laf lafı açtı. Hem rakılıyoruz, hem onun dertlerini dinliyorum. Burada yaşayanlar bilirler. Tekerlekli sandalyede oturur. Elleri gelişmemiş, 2 ayağı yok, sadece gövdesinin baş kısmını ve sağ elini az kullanabiliyor. Kardeşiyle her yaz Ankara’dan gelirler. Kardeşi arabayı sürer. Kendisi de resmi izinli olarak UNESCO kartları satar. Asla bedava para kabul etmez. Dilenci değildir. Özürlü vücudunu asla silah olarak kullanmaz. Her sene geceleri sokağın belli köşesinde kart satar, selamlaşırdık.

O gece arkadaşla laflarken saat bayağı ilerlemiş. Baktım adı Vedat’mış, kardeşi onu getirdi. Bar sahibiyle iyi arkadaşmış. Zaten sabaha karşı olduğu için müşteride yok. Bizim masaya davet ettik. Yandan yanaşıp park etti. Ona da rakı söyledik. Aman tanrım! Öyle espirileri peş peşe patlatıyor. Gülmekten gözlerimizde yaşlar geldi. Kendisiyle nasıl barışık? En çok kendi özrüyle kendi alay ediyor.

Sabah oldu. güneş doğarken denizin renkleri: lila, pembe, turuncu olur. Manzara doyumsuzdur. Etraf sessiz, sadece dalga sesleri var. valla büyülenmiş gibi denize bakıyoruz. Birden Vedat o tutmayan elini, sağ eliyle kaldırmaya çalıştı. İki eli biraz olsun havaya doğru kalktı. İncecik sesiyle “ yüce Allah’ım bu güzellikleri bana yaşattığın için, sevildiğim için, gözlerimi bana bağışladığın için, en önemlisi de gönül gözümü açtığın için, para kazanıp aileme yük olmadığım için sana binlerce kere şükür ediyorum. Her şeye rağmen yaşamak çok güzel.. sağol, varol Allah’ım.”

Dondum kaldım. İnanın o an onun sesi bana içimizdeki şımarıklığın, mutsuzluğun, şikayetlerin isyanı gibi geldi. Vedat’ı yolda görenler çoğunlukla acıyarak bakıyorlar. Kendisi o kadar kanıksamış ki, aldırmıyor bile…. Bu kadar hayata sıkıca tutunan, yaşamı seven, kendiyle barışık, neşeli o vaziyetteki insanı bu kadar yakından tanımamıştım.

Bizler kendimizi eli ayağı düzgün, normal ölçülerde insan sanırdık. Meğer esas halimizden memnun olmayan sakat kafalı olan bizlermişiz. Bir an onun yerine kendimi koydum. Nasıl olurdum ? diye düşündüm. O kadar yaşama asılabilir miydim? Bu tartışılır. Sabahın 6 sına kadar kafa çektik. Güzelleşmiştik. Vedat beni hem ayıktırdı, hem de kendime getirdi. Küçücük meseleleri sorun yapıp, hayattan bıkmanın anlamsızlığını 1 kere daha anladım. Bana hayat hakkında okkalı tokat attın. O küçücük eline sağlık. Vücudunun yarısı yok ama tertemiz ve mangal gibi bir yüreğin var. iyi ki seni yakından tanıdım. Dostun olabilirsem kıvanç duyarım…

SEVGİYLE KALIN