YIRTIK RAHİBEYİ GÖZLERİMLE GÖRDÜM
Yine yerimde duramadım. Biyerlere gitmek kısa uzun yol yapmak bayıldığım şey. Bizim kızlarla ne zamandır burada oturmaktan sıkıldık. Bu hafta sonu, Efes Meryem anaya gidelim dedik. Belki defalarca yazmışımdır. Ne zaman oraya gitsem, mum yakıp dilek dilesem oluyor. Belki de buna inandığım için. Gitmeden evvel evimde kendimce dualarımı okuyorum. Oraya hediye götürüyorum. Şimdi bana kızmayın. Aklınız karışmasın. Bütün dinlerde ALLAH tekdir. Orası da kutsal, camide kutsal, kilise, havra da kutsal. İnsanın tanrıyla beraber olması için ille bir mekan olması şart değil. Tanrıyı içimizde hissedersek her yer ibadet etmek için birdir. Ben dua etmeye bayılıyorum. Bu beni son derece rahatlatıyor. En azından pozitif enerji yüklüyorum.
Yine ukalalık yapmayım. Kızlarla arabaya atladık. Önce Bafa gölünün kenarında göl lokantasında harika bir köy kahvaltısı yaptık. Masaya gelenleri tıpkı tarlaya dadanmış çekirge sürüsü gibi, hüüüürrrp! Silip süpürdük. Valla köyün kendi yaptığı peynirler, yeşil zeytinler, mis gibi domatesler, biberler, hele yumurtalar.. peeeeeh! Ye Allah ye! Patlamaya çeyrek kala ohlaya poflaya yola çıktık.
Midemizdekileri hazmetmemiz için, rotayı Kuşadasına çevirdik. Kadınlar plajına gidip, 1 güzel denize girdik. Hem serinledik, hem de yüzerek çöp şişe yer ayarladık. Kuşadası kalabalık değildi. Plajda çok insan yoktu. Eskinin güzelim sahil kasabası karabasana dönmüş. Yüksek siteler, tıkış tepiş evler, kuşadasını baykuş adasına çevirmişler. Yeşillik, doğa diye bir şey kalmamış. Bodrum iyi ki 2 katlı ve de beyaz badanalı evlerle kaplı. Tabiat mahvolmuş. İçim acıdı. Islak mayoların üstüne elbiseleri giyerek yola çıktık. Meryem anaya gelene kadar kuruduk.
Yol ne kadar kalabalık. Konvoya takıldık, tepeye çıktık. Amanııın! Duyan gelmiş. En çokta benim çok sevdiğim minicik boylu, çekik gözlü caponcuklarım çin ordusu gibi gelmişler. Her milletten insanlar yürüme yolunu milim milim yürüyorlar. Gitmeyenlere yazıyorum. Efesin yanında 1 dağı kıvrılarak tırmanıyorsunuz. Otoparka araba ve insan için törkiş lira bayılıp içeri giriyorsunuz. Arabadan inip, dar bir yokuş yoldan esas Meryem’in olduğu odaya giriyorsunuz. Kapıda 1 rahibe sizi sessizliğe davet ediyor. Nasıl 1 girme kuyruğu var? sabırla sıramızı bekledik. İçeri girdik. Sağlı sollu mumlar var. ordan alıp, içerde niyetini dileyip kum tablasına yakıyorsun. Her gidişimde ben iki avucumla yüklüce mum alıyorum. Eeee! Arkadaşlarım çok. Her biri 2-3 tane bana da diksene diyor. Bir tabla sadece bana ait oluyor. Belki 20-30 mum dikiyorum. İsimleri söyleyip onların namına mum yakıyorum. Herkese telefon edip, niyetinizi söyleyin yaktım diyorum. İletişim süpeeeer!
Kilisenin içinde yoruldum. Baktım 2 tane oturmalı dua yeri var. bari tekine oturup dua edeyim dedim. Beyazlar giymiş 1 bayan dua ediyor. Lisan olarak anlaşamadık. ( sessizlik var ya, işaret dili geçerli) ben de oturayım dedim. Yanını işaret etti. İliştim. Dua ediyorum. O bayan elini sırtıma koydu. Beraber dua ediyoruz. İçimden de bu ne samimiyet dedim. Neyse duam bitti. Mumları yaktım. Meğer yanımdaki hanım rahibeymiş. O da benimle dua etti. Bak şu işe dedim. Raslantı bu kadar olur. Benim duadan sonra kalktı ve gitti. Yerini başka esas kıyafetli genç 1 rahibe aldı.
Şimdi bütün milletten var dedim ya, eh biz de yabana atılamayız. En çok ilgimi çeken de hani millet birbirini yiyor “türban” diye. İşte onlardan ve kara çarşaflı vatandaşlarımız öyle çoktu ki! (yorgunluktan imla hatalarını ve cümle düşüklüğünü bile düzeltemiyorum. Özürlerimle….) şimdi bütün insanlar saygıyla ibadetini yapıyor, her şey normal gidiyordu. Tam ben dışarı çıkacağım ki bir cayırtı koptu. Ulen ne oluyor dememe kalmadan, gördüğüm manzaradan dumur oldum.
Bizim hatunlar o rahibeyi yakalamışlar. Kimi kendinin başını, yüzünü, sırtını sıvazlatıyor. Kimi onu öpmeye çalışıyor. Kimi çocuğunu onun kucağına vermeye çalışıyor, çocuklar korkup feryat ediyor. Hani medyada görürsünüz. 1 yatırda nasıl dua izdihamı olursa aynen bu zavallı rahibede sebeplendi. Kızcağız İngilizce imdat “help, help” diye çığrınıyor. Bizimkiler kadına el sürebilmek için birbirini eziyor. İçeri kamera ve fotoğraf makinesi sokmak yasak olmasa, öyle şenlik vardı ki! Hepsini vesikalandırırdım. Az soooooona ne oldu dersiniz? …. Zavallı rahibenin elbisesinin kolu yırtıldı. Kızcağız ağlıyarak zor bela kalabalıktan sıyrılıp kaçtı. Valla tam 1 film gibiydi. Orda bile anormallik beni buldu. Aklıma yırtık rahibe filmi geldi. Ama az farkla orda müzik, güzellik vardı. Bizde ise bağırtı, izdiham, harbiden üst baş yırtılması vardı.
Neyse dönüş yoluna çıktık. Bu kadar hareketten sonra Söke’de çöp şişlere yumulduk. Şimdi evimde soda içip, hazmetmeye çalışıyorum. Umarım bu hengame içinde dileklerimiz yerine gelir. Eğer olmazsa o rahibeyi gerçekten yırtmak bana düşecek…
SEVGİYLE KALIN
Yine ukalalık yapmayım. Kızlarla arabaya atladık. Önce Bafa gölünün kenarında göl lokantasında harika bir köy kahvaltısı yaptık. Masaya gelenleri tıpkı tarlaya dadanmış çekirge sürüsü gibi, hüüüürrrp! Silip süpürdük. Valla köyün kendi yaptığı peynirler, yeşil zeytinler, mis gibi domatesler, biberler, hele yumurtalar.. peeeeeh! Ye Allah ye! Patlamaya çeyrek kala ohlaya poflaya yola çıktık.
Midemizdekileri hazmetmemiz için, rotayı Kuşadasına çevirdik. Kadınlar plajına gidip, 1 güzel denize girdik. Hem serinledik, hem de yüzerek çöp şişe yer ayarladık. Kuşadası kalabalık değildi. Plajda çok insan yoktu. Eskinin güzelim sahil kasabası karabasana dönmüş. Yüksek siteler, tıkış tepiş evler, kuşadasını baykuş adasına çevirmişler. Yeşillik, doğa diye bir şey kalmamış. Bodrum iyi ki 2 katlı ve de beyaz badanalı evlerle kaplı. Tabiat mahvolmuş. İçim acıdı. Islak mayoların üstüne elbiseleri giyerek yola çıktık. Meryem anaya gelene kadar kuruduk.
Yol ne kadar kalabalık. Konvoya takıldık, tepeye çıktık. Amanııın! Duyan gelmiş. En çokta benim çok sevdiğim minicik boylu, çekik gözlü caponcuklarım çin ordusu gibi gelmişler. Her milletten insanlar yürüme yolunu milim milim yürüyorlar. Gitmeyenlere yazıyorum. Efesin yanında 1 dağı kıvrılarak tırmanıyorsunuz. Otoparka araba ve insan için törkiş lira bayılıp içeri giriyorsunuz. Arabadan inip, dar bir yokuş yoldan esas Meryem’in olduğu odaya giriyorsunuz. Kapıda 1 rahibe sizi sessizliğe davet ediyor. Nasıl 1 girme kuyruğu var? sabırla sıramızı bekledik. İçeri girdik. Sağlı sollu mumlar var. ordan alıp, içerde niyetini dileyip kum tablasına yakıyorsun. Her gidişimde ben iki avucumla yüklüce mum alıyorum. Eeee! Arkadaşlarım çok. Her biri 2-3 tane bana da diksene diyor. Bir tabla sadece bana ait oluyor. Belki 20-30 mum dikiyorum. İsimleri söyleyip onların namına mum yakıyorum. Herkese telefon edip, niyetinizi söyleyin yaktım diyorum. İletişim süpeeeer!
Kilisenin içinde yoruldum. Baktım 2 tane oturmalı dua yeri var. bari tekine oturup dua edeyim dedim. Beyazlar giymiş 1 bayan dua ediyor. Lisan olarak anlaşamadık. ( sessizlik var ya, işaret dili geçerli) ben de oturayım dedim. Yanını işaret etti. İliştim. Dua ediyorum. O bayan elini sırtıma koydu. Beraber dua ediyoruz. İçimden de bu ne samimiyet dedim. Neyse duam bitti. Mumları yaktım. Meğer yanımdaki hanım rahibeymiş. O da benimle dua etti. Bak şu işe dedim. Raslantı bu kadar olur. Benim duadan sonra kalktı ve gitti. Yerini başka esas kıyafetli genç 1 rahibe aldı.
Şimdi bütün milletten var dedim ya, eh biz de yabana atılamayız. En çok ilgimi çeken de hani millet birbirini yiyor “türban” diye. İşte onlardan ve kara çarşaflı vatandaşlarımız öyle çoktu ki! (yorgunluktan imla hatalarını ve cümle düşüklüğünü bile düzeltemiyorum. Özürlerimle….) şimdi bütün insanlar saygıyla ibadetini yapıyor, her şey normal gidiyordu. Tam ben dışarı çıkacağım ki bir cayırtı koptu. Ulen ne oluyor dememe kalmadan, gördüğüm manzaradan dumur oldum.
Bizim hatunlar o rahibeyi yakalamışlar. Kimi kendinin başını, yüzünü, sırtını sıvazlatıyor. Kimi onu öpmeye çalışıyor. Kimi çocuğunu onun kucağına vermeye çalışıyor, çocuklar korkup feryat ediyor. Hani medyada görürsünüz. 1 yatırda nasıl dua izdihamı olursa aynen bu zavallı rahibede sebeplendi. Kızcağız İngilizce imdat “help, help” diye çığrınıyor. Bizimkiler kadına el sürebilmek için birbirini eziyor. İçeri kamera ve fotoğraf makinesi sokmak yasak olmasa, öyle şenlik vardı ki! Hepsini vesikalandırırdım. Az soooooona ne oldu dersiniz? …. Zavallı rahibenin elbisesinin kolu yırtıldı. Kızcağız ağlıyarak zor bela kalabalıktan sıyrılıp kaçtı. Valla tam 1 film gibiydi. Orda bile anormallik beni buldu. Aklıma yırtık rahibe filmi geldi. Ama az farkla orda müzik, güzellik vardı. Bizde ise bağırtı, izdiham, harbiden üst baş yırtılması vardı.
Neyse dönüş yoluna çıktık. Bu kadar hareketten sonra Söke’de çöp şişlere yumulduk. Şimdi evimde soda içip, hazmetmeye çalışıyorum. Umarım bu hengame içinde dileklerimiz yerine gelir. Eğer olmazsa o rahibeyi gerçekten yırtmak bana düşecek…
SEVGİYLE KALIN