BUNUYOR MUYUM ACABAAA!
İstediğim kadar gençlik taslayım. Vücidim özellikle beynimin o güzel kıvrımları artık beni dinlememeye başladı. Hani hepimiz okumuşuzdur. Agatha Christie romanlarında Hercule Poirot diye bir dedektif vardı. Belçika’lı soğukkanlı ve son derece zeki bir adamdır. Her kitapta işlenen cinayetleri araştırır. En sonunda beynindeki GRİ hücrelerinin yardımıyla olayları çözer. Hayatta çözülmeyecek cinayet yoktur der. Eğer olsaydı, benim şimdiye kadar birkaç tane cinayetim ve leşim olurdu. Hoş beni zorlarlarsa yine de düşünebilirim. Hele yaşlanınca kaybedilecek bişey kalmıyor. Daha kolay cinayet işleyebilirim. Leşim olabilir. İlgililere duyrulur. Ortaokuldan beri o romanları okudukça, benim gri hücrelerimin adedini merak ederdim. Gençkene oldukça bol miktarda olduğuna inanmıştım. Bir kere övünmek gibi olmasın. Acil çözümleri üretirim. Detaycı olduğumdan her işin en ince detayına kadar düşünür, planlar ve kotarırım. Organize yapmakta üstüme yoktur. (ne olacak bu kendini beğenme, ukalalık, narsizm, megalomanlık?) kızıma hep derdim ki “ seni ben değil, elalem övsün. Önemli olan odur.” Beni de millet pohpohluyor. Onu da biliyorum emme ille de kendimi beğenmesem çatlarım. Hatta o gri hücrelerin renginin bende siyah (abartıya bakın! Ennn zekiii demek oluyor.) olduğunu düşünürdüm. Ne bileyim? Gri demek yaşlı demek gibi geliyordu. Hani derler ya! insanların şakakları kırlaşmış, grileşmiş. Onu çağrıştırırdı.
Aslında eski kondisyonumdan pek bişey kaybetmedim. Fakat her geçen seneler ezip de geçiyor. Yaşama karşı verilen savaş, bende bir hoş yani aciyiip gerilikler yaptı. Şimdi olmadık unutkanlıklarım oluyor. Sizle paylaşmazsam çatlarım. Benim sizlerden başka kimim var? delidir ne yapsa yeridir diye beni çekiyorsunuz. Gelelim yaptığım bunaklıklara:
Geçen gün arkadaşa telefonda X bankasında buluşalım dedim. Bende Y bankasına gidip beklemeye başladım. Sonra kızcağız “nerdesin bekliyorum.” Bende bekliyorum filan dedik. Meğer değişik bankalarda bekleşiyormuşuz. Haklı olarak kızdı. Söyleyen benim, onun suçu yok ki!
Bu sene grip aşısı olmayı ihmal ettiğim için, bütün kış grip ve laranjitten kurtulmadım. İçtiğim soğuk likitlerden boğazım asla iyi olmadı. Geçen gün gene kötüydüm. Sağ olsun canım arkadaşım suda eriyen ilaç getirdi. Suya koyacağım ilacı sigara tablasına döktüm. Suyu da boş içtim. Güler misin? Ağlar mısın? Duuuur ! daha bitmedi. Burnum tıkalıydı. Açıcı damla aldım. Burnuma değil de, ağzımın içine sıktım. Tadı nasıl acıymış, buruştum. Burnum açılmadı ama, bağrınmaktan sesim açıldı. Kuşumun yem kabını bahçede üflerken, kabuğundan minicik parçası gözüme kaçtı. Yıkadım olmadı. Sildim olmadı. Ovuştururken iyice kabuk arkaya kaçtı mı? gözüm kıpkırmızı yanıyooor! Haydi eczaneye gittim. (sanki göz doktoruna kıran girmiş gibi.) mahallemizin fedakar eczacısı, benim gözü usturuplu yıkadı. (Usturubu nasılsa?) kabuk çıktı. Adamcağız dedi ki! “yaramaz çocuk gibisin. Ağzına, burnuna, gözüne bişeyler tıkmazsan rahat durmuyorsun.” Haklııı! Bunlar bu hafta içinde hastalıkla ilgili bunamalarım. Gelelim başka bunaklıklarıma…
Çamaşır makinem bozuldu diye adam çağırdım. Panik halindeyim. Şimdi bir çuval para gidecek. Neyse ki eski tanıdığım tamirci geliyor. Zaten bütün Bodrum beni nasıl tatlı kaçık olduğumu biliyor. Adamcağız makineye çekap yaptı. Bişey bulamadı. Birde çalıştırayım dedi. Fişin olduğu yerde havluluk var. üstü kapalı. Onu açtı ki! Anaaaa! Fiş takılı değil…. Meğer temizliğe gelen kadın, banyoyu temizlerken fişi çekmiş. Üstüne de havluları asınca, al sana makine arızası. Ne diyeceğimi şaşırdım. wat fayda? Neyse ki adamcağız alışık. İçinden kızsa bile, olabilir dedi. Ayak parası aldı. Bu da bana ders olsunmuş.
Televizyon uzaktan kumandası çalışmıyor. Piline baktım, değiştirdim, yine tık yok. Gene aldım tamirciye götürdüm. O gece kalkıp, elle kanal değiştirdim. Ya nasıl kolaylıklara çabucak alışıyoruz. Kalk düğmeye bas, otur. Her beş dakkada bir kalk otur. Anam ağladı. Eskiden ilk siyah beyaz televizyonları nasıl keyifle seyrederdik. Hoş o zaman tek kanal olunca, zaplama keyfi yoktu. Sonra özel televizyonlar çıkınca, gönüllü kalkıp değiştiriyorduk. Vay beee! Nasılda tembelliğe alışıyoruz. Tamirci kumandaya baktı. “abla bu TV kumandası değil ki! DVD oynatıcısı. TV kapalıyken bu çalıştırmaz ki!” al bakalım buradan yak… popoma bakarak, kös eve döndüm.
Bunları size çoğaltabilirim. Yaptıklarımdan roman çıkar. İyisi mi burada keseyim de benim ne kadar dağıldığımı görüp de daha fazla rezil olmayım.
Bana söylesenize yaaa! Tek ben miyim? Yoksa sizlerde de böyle akım karışıklığı oluyor mu? Akım derken, b……m diyor musunuz? Bir gariplik var ama çözemedim. Demans mı? bunama mı? alzaymer mi? yoksa gri hücrelerim direk beyaza mı döndü? Bana yazın canımcıklarım.. ne yazcaksınız? Kime yazcaanız? Sen kimsin? Ben nerdeyim? Hööööööö?
SEVGİYLE KALIN
Aslında eski kondisyonumdan pek bişey kaybetmedim. Fakat her geçen seneler ezip de geçiyor. Yaşama karşı verilen savaş, bende bir hoş yani aciyiip gerilikler yaptı. Şimdi olmadık unutkanlıklarım oluyor. Sizle paylaşmazsam çatlarım. Benim sizlerden başka kimim var? delidir ne yapsa yeridir diye beni çekiyorsunuz. Gelelim yaptığım bunaklıklara:
Geçen gün arkadaşa telefonda X bankasında buluşalım dedim. Bende Y bankasına gidip beklemeye başladım. Sonra kızcağız “nerdesin bekliyorum.” Bende bekliyorum filan dedik. Meğer değişik bankalarda bekleşiyormuşuz. Haklı olarak kızdı. Söyleyen benim, onun suçu yok ki!
Bu sene grip aşısı olmayı ihmal ettiğim için, bütün kış grip ve laranjitten kurtulmadım. İçtiğim soğuk likitlerden boğazım asla iyi olmadı. Geçen gün gene kötüydüm. Sağ olsun canım arkadaşım suda eriyen ilaç getirdi. Suya koyacağım ilacı sigara tablasına döktüm. Suyu da boş içtim. Güler misin? Ağlar mısın? Duuuur ! daha bitmedi. Burnum tıkalıydı. Açıcı damla aldım. Burnuma değil de, ağzımın içine sıktım. Tadı nasıl acıymış, buruştum. Burnum açılmadı ama, bağrınmaktan sesim açıldı. Kuşumun yem kabını bahçede üflerken, kabuğundan minicik parçası gözüme kaçtı. Yıkadım olmadı. Sildim olmadı. Ovuştururken iyice kabuk arkaya kaçtı mı? gözüm kıpkırmızı yanıyooor! Haydi eczaneye gittim. (sanki göz doktoruna kıran girmiş gibi.) mahallemizin fedakar eczacısı, benim gözü usturuplu yıkadı. (Usturubu nasılsa?) kabuk çıktı. Adamcağız dedi ki! “yaramaz çocuk gibisin. Ağzına, burnuna, gözüne bişeyler tıkmazsan rahat durmuyorsun.” Haklııı! Bunlar bu hafta içinde hastalıkla ilgili bunamalarım. Gelelim başka bunaklıklarıma…
Çamaşır makinem bozuldu diye adam çağırdım. Panik halindeyim. Şimdi bir çuval para gidecek. Neyse ki eski tanıdığım tamirci geliyor. Zaten bütün Bodrum beni nasıl tatlı kaçık olduğumu biliyor. Adamcağız makineye çekap yaptı. Bişey bulamadı. Birde çalıştırayım dedi. Fişin olduğu yerde havluluk var. üstü kapalı. Onu açtı ki! Anaaaa! Fiş takılı değil…. Meğer temizliğe gelen kadın, banyoyu temizlerken fişi çekmiş. Üstüne de havluları asınca, al sana makine arızası. Ne diyeceğimi şaşırdım. wat fayda? Neyse ki adamcağız alışık. İçinden kızsa bile, olabilir dedi. Ayak parası aldı. Bu da bana ders olsunmuş.
Televizyon uzaktan kumandası çalışmıyor. Piline baktım, değiştirdim, yine tık yok. Gene aldım tamirciye götürdüm. O gece kalkıp, elle kanal değiştirdim. Ya nasıl kolaylıklara çabucak alışıyoruz. Kalk düğmeye bas, otur. Her beş dakkada bir kalk otur. Anam ağladı. Eskiden ilk siyah beyaz televizyonları nasıl keyifle seyrederdik. Hoş o zaman tek kanal olunca, zaplama keyfi yoktu. Sonra özel televizyonlar çıkınca, gönüllü kalkıp değiştiriyorduk. Vay beee! Nasılda tembelliğe alışıyoruz. Tamirci kumandaya baktı. “abla bu TV kumandası değil ki! DVD oynatıcısı. TV kapalıyken bu çalıştırmaz ki!” al bakalım buradan yak… popoma bakarak, kös eve döndüm.
Bunları size çoğaltabilirim. Yaptıklarımdan roman çıkar. İyisi mi burada keseyim de benim ne kadar dağıldığımı görüp de daha fazla rezil olmayım.
Bana söylesenize yaaa! Tek ben miyim? Yoksa sizlerde de böyle akım karışıklığı oluyor mu? Akım derken, b……m diyor musunuz? Bir gariplik var ama çözemedim. Demans mı? bunama mı? alzaymer mi? yoksa gri hücrelerim direk beyaza mı döndü? Bana yazın canımcıklarım.. ne yazcaksınız? Kime yazcaanız? Sen kimsin? Ben nerdeyim? Hööööööö?
SEVGİYLE KALIN