Canlarım, sizlerle beraber olmak öyle önemli ki benim için. Beni Sevgi ablanız olarak kabul edin. Zaten Bodrum da beni öyle tanır. İyi ve kötü zamanlarınızda yanınızda olayım. Dertleşelim, ama çoğunlukla gülelim. Öyle ihtiyacımız var ki gülmeye. Sorunlarımızı unutup, keyif almaya bakalım. Haydi.. Var mısınız beraber keyiflenmeye ?

Bodrumun Sevgisi

Pazartesi, Şubat 07, 2005

KAÇAMAK YAPTIM

Sizden dört gündür uzaktaydım. İzmir’e gittim. Aslında Uludağ’a davetliydim lakin kış şartlarında gözüm yemedi. Yollar kar, kış. Zaten soğuğu sevmem, dağda kayakta yapamıyorum. Yürürsem düşüp bir yerlerimi kırarım diye korkarım. Bu kışta kıyamette kim bakar bana. Bahane uydurdum, gitmedim. Eskiden çok defalar gitmiştim. Soğuk, kar, kış bana göre değil.kaymayınca zevki de olmuyor.Gündüz millet spor yapmaya kaymaya geliyor. Zevk alıyor, bense telesiyejlerin orada oturup seyredip, yiyor içiyorum.

Uludağ’a gitmedim ama havalandım, bir yerlere gitmek, değişik yer istedim. İzmir’deki arkadaşları aradım. GEL!! Dediler. Gittim.Hem yakın, hem de kar olayı yok garanti yani.

İzmir aynı burası gibi soğuk. Fakat kaldığım ev kaloriferli olduğu için o lüksü unutmuşum, keyif aldım. Burada katalitikle ısınacam diye canım çıkıyor. Neredeyse sobanın üstüne oturacağım.

Hazır büyük şehre gelmişken gitmek istediğim bütün filmlere gittim. Kışın sıcacık sinemaya gir, mısır patlağını, ıvır, zıvır zararlı ne kadar yiyecek varsa al. Görmemişler gibi, kucağını doldur. Şimdinin sinemaları öyle rahat ki koltuklar oooohhhh!!!! Yatak gibi, önüne uzun boylu insan bile otursa rahat, rahat seyrediyorsun.

Son zamanlarda çekilen Türk filmleri benim hoşuma gidiyor. Hele gönül yarasında Tam Türk filmi. Ağlamaktan içim çıktı.Meğer ağlamayı bile özlemişim.( ağlamak özlenir mi ayol, bende bir anormallik var ama çözemedim.)

Sevinç pastanesinde kup yedim, çağ kebabı ( Erzurum’ un meşhurdur), Topçularda çöp şiş ve yine etler. Ahh! Ahh! Ahh! İşte yine yemek, içmek. Ne olacak bu halim bilmem, gırtlak denince aklımı yitiriyorum, kendimden geçiyorum.

Geceleri hiç evde oturmadık beş kişilik çete olarak, barların asayişinden sorumlu devlet bakanı gibi, bütün barları turladık. Aman da aman İzmir gençliği öyle güzel eğleniyor ki. Her bar tıklım tıkış doluydu. Çoğunda canlı müzik var. Gençlerin sesleri de güzel, öyle iyi sahneleri var ki en abus insan bile zıp zıp tepinip oynuyor. Biz de ortama uyduk, zaten hazırız millet olarak tencere tıngırtısına bile oynarız. Şahsen bir yıllık oynadım (yalandan burnum yine uzadı, ilk fırsatta gene oynarım.) Gecenin bitimi işkembe çorbası, İzmir’e özgü zannediyorum, işkembeden KESTİRME diye yemek yapıyorlar. Büyük bir rüya tadında. Mmmm!! Yemede yanında yat! Kollestırole dikkat!! Zira hepsi düşman. Kim korkar hastalıktan ( limitler yükselirse kendime sorarım hesabını)

Gündüz sinemadan dönünce tabu diye oyun oynadık. Benimle kimse ortak olmak istemedi ben yasak kelimeyi mutlaka bir şekilde ağzımdan kaçırıyordum, belli etmesem ehh, biraz su götürür. Önce ben ciyak bağırıp açık ediyorum. Hadi bakalım yeniliyoruz. Oyunların sonu çoğunlukla kavga ve yastık savaşıyla son buluyordu. Kaldığım arkadaşların bu huyunu hiç sevmedim, bir daha gelene kadar kendilerini terbiye etsinler, öyle tembih ettim.

OHHHH!!!! İzmir ruhuma, beynime çok iyi geldi. Nazik bedenim yoruldu ama o kadar kadı kızında da olur az sürteydim di mi ama?

Sizleri özledim e-mailleriniz birikmiş onları okuyacağım. Yazdığınız için sağ olun hepinizi öptüm.



SEVGİYLE KALIN