Canlarım, sizlerle beraber olmak öyle önemli ki benim için. Beni Sevgi ablanız olarak kabul edin. Zaten Bodrum da beni öyle tanır. İyi ve kötü zamanlarınızda yanınızda olayım. Dertleşelim, ama çoğunlukla gülelim. Öyle ihtiyacımız var ki gülmeye. Sorunlarımızı unutup, keyif almaya bakalım. Haydi.. Var mısınız beraber keyiflenmeye ?

Bodrumun Sevgisi

Cuma, Mart 24, 2006

TORUNUMA MEKTUPLAR (1)

Bu senenin yani 2006 yılının başında aldığım en güzel hediye, kızımdan gelen telefondu. Onlar bebek bekliyordu. Önce şavalak gibi kaldım. Sonra kendimi Bodrum’un sokaklarına attım. Kimi görsem “ANNEANNE oluyoruuum!” diye sevindirik çığrınmaları yapıyordum. Kendi kızımı nasıl doğurdum? Hamileliğim nasıl geçti? Hepsini unutmuşum. Hatırlamaya çalışıyorum tık yok.

Kızımın mutfakta yiyecekler kokması, midesi bulanması, beni palas pandıras İstanbul’a attı. Hayatımın en heyecanlı yolculuğunu yaptım. Vazifemi biliyordum. Doktorun söylediği gibi beslenmesi için yemek yapacaktım. Gündüzleri keyifle yemeklerimi yaptım akşamları da keyfimce gezdim. Nasıl olsa böyük şehere gelmişiken bari kültürlenelim dedim.

Damadım yani baba. Nasıl eşine yardımcı, etrafında fırıl dönüyor. Bebişin netten sayfasını bilem hazırladı. Şimdiki bebekler çok şanslı doğuyor. Daha ana rahmindeyken poz poz resimleri (artistik ve de nüüü!) çekiliyor. Hemi de nette yayınlanıyor. Bak şu işee? İlerde koz olarak kullanılır mı? Bilmem gariii!

Bu garip bir duygu. Ben doğurduğum zamanı bilmiyorum ya! Demek ki gençlikte hay huy içinde geçiyormuş. Bir de yaşanan olayların etkisi büyük oluyor. Beyin kötü şeyleri delete (vay bee! Bilgisayarda ki silme demek olan kelimeyi yazdım. Şu ukalalığa bakın)yapıyor. Emmevelakin torun olayı başka oluyor. Yaş kemale ermiş, sevmenin tadına varılmış. Evlat sevgisini geçiyor diyorlar ya! Ben inanmıyorum. Evladım en önce gelir. Eğer o olmasaydı, torunum olabilir miydi? Ama şimdiden çok seviliyor. Bir de mart 23 de cinsiyeti KIZ dediler. Uçtuk. Ben oldum olası kızları severim. Erkek evlat da sevilir. Velakin kızlar daha anaya yakındır. Daha doğmasına aylar var. Dün ultrasonda hareketlerini izledik. Önce uyuyordu. Sonra uyandı. Gerindi, poposunu döndü, beni rahatsız etmeyin şurda ne güzel uyuyorum der gibi yan döndü ve uyumaya devam etti. İçimden bişeyler kopup geldi. Tarifi mümkün değil. Beni duyar mı bilmem ama içimden torunuma seslenmek geldi.

Canım, gözümün nuru, ilk göz ağrım, beklediğim torunum, kızım, bebiişiiim!

Seni uzun zamandır hayırlısıyla bekliyorduk. Daha doğmadan ailemizi esir aldın. Sen yaşamın merkezi oldun. Bizler uydun olarak senin etrafında olacağız. Bak güzelim! Senin mutlu yuvası olan, akıllı, birbirini seven harika annen ve de baban var. Sen onların bundan sonra yaşama amacısın. Bir de kaçık, açık, uçuk, (babanın deyimiyle asla durdurulamayan, kendi bildiğini okuyan, her şeye muktedirim saplantısında olan ) anneannen var.

Sen de doğduğun zaman tanıyacağın bu kadın, senelerin verdiği güçle sevmeyi ve yardımcı olmayı öğrendi. Seni de deli gibi şimdiden seviyor. Belki sana miras olarak hanlar, hamamlar, yalılar, katlar, atlar, yatlar bırakamam…emeeee! Bir zamanlar kendimce yapabildiğim bazı iyi şeyleri bırakırım.

Sevgili torunum bebişşşiim!

Doğduğun andan itibaren Allah seni hayırlısı ile tüm kötülüklerden, nazarlardan korusun. Önce ailene, sonra vatana millete hayırlı evlat ol. Sevmenin en önemli bütün kapıları açacağına emin ol. Saygının olduğu yerde sevgi vardır. Hayat sana yıpratmadan yaşamayı öğretsin. Etrafındaki insanlar, sevgiyle iyilikle sana yardımcı olsunlar. Doğarken kısmetini, iyi şansını, bereketini yanında getir. Hayatın boyunca seninle olacak olan auran etrafa iyilik saçsın. Aileni seçemiyorsun. Bu bir gerçek ama şuna emin ol ki! Hayatında seni çok sevecek, her türlü yanında olacak, yürekleri büyük, huzurlu, mutlu büyüyeceğin anne ve baban var. Eh bende yandan yandan destekli seni seven anneanne olarak, dünyaya teşriflerinizi bekliyoruz. Hayırlısı ile gel buyur. Hepimizin başımızın üstünde yerin var. Sevgili bebişim seni çooook öpüyoruuuuum…(daha ismin olmadığı için şimdilik bebişimsin)

ANNEANNEN


SEVGİYLE KALIN