İSTANBUL DEDİKLERİ BÖYÜK ŞEHERE GELDİM
Elli kere bavulu boşaltıp, unuttuğum var mı diye baktım. Yine de önemli eşyalarımı unuttum. Yüz elli kere evin bütün kontrollerini yaptım. Kuşum aşkımı, arkadaşıma emanet ettim. Bir bagajım olmuştu ki! Kendim korktum. Havaalanına kadar her şey normaldi. Önce 15 dakika rötar dediler. Sonra bir 15 daha, sonra bir 15. Millet kazan kaldırmaya başladı. Bizi uçağa kabul eylediler. Anaaam! içeri 1 girdim ki! Koltukları üst üste koymuşlar. Koridor diye 1 boşluk var ama adımla yandan zor yürürsün. Numaralı koltuğumu buldum da oturamadım. Valla kiloyla ilgisi yok. Kürdan gibi olan insanlarda aynı zorlukla yürüdüler. Ben tam 3 manevrayla cam kenarındaki yerime oturdum. Yanımdaki bey resmen kucağımdaydı. Daha doğrusu, ben uçağın camından çıkamayacağım için adamın üstüne çıktım. Önümdeki koltuk, alnımın ortasına dayanmış vaziyette. Hani şu yeni bir bankanın kart reklamı var. Mutlaka görmüşsünüzdür. Bir kadın adamı, kol bacak sarmalıyor. Kördüğüm ediyor. İşte uçaktaki yolcuların çoğu öyle düğüm olmuş vaziyetteydik. Resmen Topkapı-Taksim minibüs seferi gibiydik. Hostesler bizi ayakkabı çekeceğiyle, yerleştirdi. İnerken de her yolcuyu tirbişonla çekip çıkaracaklardı.
Salimen havalandık. Pilot amca vitesi 5’e taktı. 40 dakikada sizi maça yetiştiririm diye içinden niyet etti besbelli. Hava açıktı. Oldum olası uçaktan korkarım. Bir de küçük uçak sallanmaya başladı. Ben bildiğim duaları okuyorum. “pilot amca! Yokuşlardan, kasislerden, tır tırlı yollardan gitmeee” diye içimden bağrındım. Ama benden başka kimsenin umuru değil. Gayet rahatlar. Pilot ist. İniyoruz dedi. Sevindim derken tekrar bir anons” özür dileriz aşağıda yoğun trafik yüzünden 15 dakika geç inişe geçeceğiz” haydiiiii! İstanbul üstünde dön baba dönelim. Hacılara gidelim. En sonunda zangır zungur yere indik. Valla popom acımış, daracık koltuktan. Merdivenlerden indik ki, alanın bir ucundayız. Bu sefer otobüsle büyük pist turu attık. Bagajımı alıp çıktığımda resmen yorulmuştum. ( bir uçak yolculuğu bu kadar kötü anlatılır mı? Aslında firma beni okusa, töbe bir daha bindirmez. Arkadan uçağa iple asıl da öyle gel. Diye ceza bile verirler.) Beni arabayla alandan aldılar. Karşıya geçeceğiz. Bu sefer de karayolu trafiği başladı.
Esasında İstanbul karmaşası ve gürültüsü, bizim gibi köyden gelenlere abes kaçıyor. Onlar alışmışlar. Korna, bağırma, yayaları azarlama, ne ararsan var. Kızımın evine vasıl oldum. En güzeli de onları özlemişim. Bebiş annesinin karnında büyüyor. Sevgili damadıma maşallah! Nasıl müşfik, yardımcı, Allah nazarlardan saklasın onları.
Şimdilik yol yorgunluğumu atayım. Bir de büyük İstanbul’a adapte olayım. Sonracığıma arkadaşlarımı arayıp haber vereyim. Bakın bakalım nasıl geziliyormuş. Boğazda balık, lakerda, çiroz. Köprüde ekmek içi balık. Kavaklarda yemek. Yaniii! Anladığınız gibi gene gırtlak meselesi ön planda.
Vapoora binip, yan tarafta oturup simit yiyceeeem! Mısır çarşısına gitceeeem! Daha neler yapcam neleerrr! Şimdi gidiyoom. Acele çağırdılar. Bu burada bitmez.
SEVGİYLE KALIN
Salimen havalandık. Pilot amca vitesi 5’e taktı. 40 dakikada sizi maça yetiştiririm diye içinden niyet etti besbelli. Hava açıktı. Oldum olası uçaktan korkarım. Bir de küçük uçak sallanmaya başladı. Ben bildiğim duaları okuyorum. “pilot amca! Yokuşlardan, kasislerden, tır tırlı yollardan gitmeee” diye içimden bağrındım. Ama benden başka kimsenin umuru değil. Gayet rahatlar. Pilot ist. İniyoruz dedi. Sevindim derken tekrar bir anons” özür dileriz aşağıda yoğun trafik yüzünden 15 dakika geç inişe geçeceğiz” haydiiiii! İstanbul üstünde dön baba dönelim. Hacılara gidelim. En sonunda zangır zungur yere indik. Valla popom acımış, daracık koltuktan. Merdivenlerden indik ki, alanın bir ucundayız. Bu sefer otobüsle büyük pist turu attık. Bagajımı alıp çıktığımda resmen yorulmuştum. ( bir uçak yolculuğu bu kadar kötü anlatılır mı? Aslında firma beni okusa, töbe bir daha bindirmez. Arkadan uçağa iple asıl da öyle gel. Diye ceza bile verirler.) Beni arabayla alandan aldılar. Karşıya geçeceğiz. Bu sefer de karayolu trafiği başladı.
Esasında İstanbul karmaşası ve gürültüsü, bizim gibi köyden gelenlere abes kaçıyor. Onlar alışmışlar. Korna, bağırma, yayaları azarlama, ne ararsan var. Kızımın evine vasıl oldum. En güzeli de onları özlemişim. Bebiş annesinin karnında büyüyor. Sevgili damadıma maşallah! Nasıl müşfik, yardımcı, Allah nazarlardan saklasın onları.
Şimdilik yol yorgunluğumu atayım. Bir de büyük İstanbul’a adapte olayım. Sonracığıma arkadaşlarımı arayıp haber vereyim. Bakın bakalım nasıl geziliyormuş. Boğazda balık, lakerda, çiroz. Köprüde ekmek içi balık. Kavaklarda yemek. Yaniii! Anladığınız gibi gene gırtlak meselesi ön planda.
Vapoora binip, yan tarafta oturup simit yiyceeeem! Mısır çarşısına gitceeeem! Daha neler yapcam neleerrr! Şimdi gidiyoom. Acele çağırdılar. Bu burada bitmez.
SEVGİYLE KALIN