Canlarım, sizlerle beraber olmak öyle önemli ki benim için. Beni Sevgi ablanız olarak kabul edin. Zaten Bodrum da beni öyle tanır. İyi ve kötü zamanlarınızda yanınızda olayım. Dertleşelim, ama çoğunlukla gülelim. Öyle ihtiyacımız var ki gülmeye. Sorunlarımızı unutup, keyif almaya bakalım. Haydi.. Var mısınız beraber keyiflenmeye ?

Bodrumun Sevgisi

Cumartesi, Şubat 18, 2006

YARDIM ETMEK NEYİME

İnsanlar yaşadıkça ne günler görüyormuş. Hani derler ya! sakın gençliğine ve zenginliğine güvenme. Daha neler yaşarsın? İşte buna model de karşınızdaki beceriksiz kulunuz. Hayatım boyunca bana hizmet edildi. (öhöm! Efeeem! Tek çocuk olmanın avantajı) ev işiyle pek aram yoktur. Mutfağı severim. Isınma sorunu hiç yaşamadım. Hep kaloriferli evlerde yaşadım. O zamanlar bu normal geliyordu. Ne zaman emekli olup da buraya yerleştim. Hemen hemen 12 sene katalitik sobayla idare ettim. Oda yakınca, ikidebir odayı havalandır. Yani üşümesini bilen, battaniyelerle ısınmaya çalışırmış. Elektrik sobasıyla ısınınca da TEK zengin oluyor. Keşke eski kaloriferli sıcak günlerimi konserve yapaydım. Şimdi ne güzel kullanırdım.( rahmetli anam” aklının hepsi oysa ağlarım. Biraz daha varsa ümitle beklerim” derdi.)

Daha önceleri çeşitli tamirlerimi ve yaptığım abidik gubidik icatlarımı size anlatmıştım. Benim ne kadar sivri zekalı ve becerikli olduğumu hepiniz biliyorsunuz. En olmadık çözümleri ben üretirim. Arkadaşlarıma da bu yönden yardımım olmuştur daaaa! Sonradan benimle uzuuun müddet görüşmemişlerdir. Anlayın ne kadar yardımcıyım?

Bu sene ilk defa soba kurdum (sanki elimle kurmuşum gibi) vayyyy! Bu ne? Bir ısındım ki! Meğer ben yıllardır katalitikle donmuşum. Her güzelliğin bir cefası vardır. Bu sobanın da odun derdi, çıra derdi, yakma yöntemi derdi, boşaltma derdi, tütmesi derdi. Yani pek kolay değil. Öğrenene kadar ev isden ve dumandan nasibini aldı. Şimdi yakmayı iyi öğrendim de son zamanlarda soba çekmiyor. Sönüyor. Her defasında yeniden yakıyorum. Elim devamlı sobanın üstünde. Hayatımda aksayan ne olursa olsun, korkunç huzursuz olurum. İlle de bütün işlerim rayında gitmeli. Kafayı taktım, neden yanmıyor? Borular tıkanmıştır dediler. Haydi bakalım, bu işi kim yapacak?

Evimin yardımcısı canım kızıma söyledim. Önce şöööle yüzüme baktı. Bu kadar basit işi, bu kadar gözünde büyüten görmedim dercesine. Operasyona başladık. O boruları söküyor. Bende aklım sıra ona yardım edeyim diye boruyu tutayım dedim. İç kurumla dolu boruyu önce başımdan aşağı sonra halıların üstüne ve odaya dökme becerisini gösterdim. Kızcağız bir anda “ablaaaaaaa! Şimdi ben yandııım!” sayhası çıkardı. Benim sadece gözlerimin akı beyaz kalmıştı. Önce çığlıklar attım ama sonra oturdum. Halime gülmekten yerlerde yuvarlandım. Sarı saçlarıma siyah kurumdan yapılmış röfle pek yakışmıştı. Zaten boruların içindekilerini başıma boşalttığım için torbaya pek 1 şey kalmamıştı. Battı fiiş, yan goo! Dedim bacanın ağzına naylon torba tuttum ki kız içini boşaltsın. Ama kurumların çoğu yere azı torbaya döküldü. Valla bir torba kurum bile çıkmadı. Soba mis gibi temizlendi. Sıra bize ve eve geldi.
Önce o halimle bir keyif sigarası yaktım. Öyle ya! her zaman bu kadar kurumlarla samimi olamam. Sonra Ayfer’den resimlerimi çekmesini istedim. O halimle ne kadar rezil olduğumu ve evimin halini sabitledim.

Ayfer’in gazabından kurtulmak için kendimi banyoya attım. Zavallı evle resmen güreşmeye başladı. Onun dediğine göre ben yardım etmeseymişim, yarım saatte bitecek işi, bütün güne çıkmış. Keşke beni her zaman olduğu gibi evden kovsaymış. ( o iş yaparken ben ayak altında olmayım diye ilk önce beni kapıya koyar.) benim ona yardım etmek neyimeymiş. O nasıl bana inanıp, yardımı doğru dürüst yapacağıma inanmış. Dır dır, vır vır, zır zır, söylenmelerle iş yapıyor. İşte bu yaştan sonra sobaymış, boru temizlemeymiş. Öğrendim. Ama yardım etmek mi? Aslaaaaaaa!

SEVGİYLE KALIN