Canlarım, sizlerle beraber olmak öyle önemli ki benim için. Beni Sevgi ablanız olarak kabul edin. Zaten Bodrum da beni öyle tanır. İyi ve kötü zamanlarınızda yanınızda olayım. Dertleşelim, ama çoğunlukla gülelim. Öyle ihtiyacımız var ki gülmeye. Sorunlarımızı unutup, keyif almaya bakalım. Haydi.. Var mısınız beraber keyiflenmeye ?

Bodrumun Sevgisi

Salı, Şubat 14, 2006

DOĞMUŞUM NE İYİ ETMİŞİM

Kaç yıl geçti? kesinlikle söylemem! Ben 40 yaşında kendimi sabitledim. Belki 5 yılda bir yaş alırım.( o kadar yaşarsam.) 365 gün, sabırla doğum günümü beklerim de, neden beklerim? Onu da çözmüş değilim. Belki de taaa! İlk yaşımdan itibaren, rahmetli anacım doğum günlerimi öyle tantanalı yaparmış ki! Aklım erdiğinde ise bayağı büyük davetler verilirdi. Her yaşımın döneminde değişik aktiviteler ve armağanlar olurdu.

Bunu okuyanlar beni prenses Caroline sanmasın. Her çocuk yaşadığı ortamında kendince beklentilerinin ne kadarını bulur? Ben çoğunu buldum. Mutlu çocukluk yaşadım. Derken büyüdüm. Değişen hayat şartları, mücadeleler, v.s. v.s. geçen hayaatt! Tek değişmeyen ümitle beklediğim doğum günüm oldu. Her o günde yeni ve güzel yaşımı yaşadığıma inandım. Kazandığım deneyimler, yediğim kazıklar, aldatılmalar, sever görünen maskeliler, beleşe yaşamak için yüze gülenler, hakiki dost olmayı hak edenler. Ler… ler… ler…. leeeer… bunları ilerleyen yaşta öğreniyorsun. Seçiyorsun, özellere özen gösteriyorsun, kaybetmemek için çaba harcıyorsun. Mutluluğun içinde olduğunu görüyorsun.

Yeteeeeer! Bu kadar ahkam kesmek yeter! Ne yani kardeşim! Ben hediye almasını seviyorum. En çok da doğum günümde alıyorum. Ertesi gün sevgililer günü oluyor. Onda hediye ümidim sıfır. Biiiir sevgilim bile yok! O ne ki? Kelime anlamını bile unuttum. Zaten bence fuzuli bir gün. Erkekler zorla kutluyor. Hediye almak angarya. Kadınlarsa bayılıyor. Sektör para kazanıyor. Ne o sevgili, mevgili, benim sevgilim olsa bir gün mü kutlarım? Peeh!

Gelelim bu seneki doğum günüme! Eski düğünler gibi nerdeyse 40 gün sürecekti. İzmir’den misafirimiz var diye Cuma gecesi dışarıda yemekte kutladık kudurduk. Cumartesi günü başka misafirlerimiz vardı. Onlarla da yemeğe çıktık. Her seferinde bizle gezen koruma polisi gibi saz arkadaşlarımız vardı. O gecede çaldık söyledik. Pazar günü ise İstanbul’dan özel benim için gelen dostlarımla birlikte yine yemekteydik. Aynı ekip, çaldık söyledik. Esas doğum günüm pazartesiydi. Fakat bende kutlayacak ne mide, ne karaciğer, ne de takat kalmışı.

Bu sefer de arkadaşlarım “ su koyverme! Esas bu gün kuduracaz” ya kardeşim! Kudura kudura bihoş olduk. Bu gece beni kimse dışarı çıkaramaz. Kesin evimdeyim. Battaniyeme sarılıp, tv izliyeceğim dedim. Kolayca olur dediler. Bir hinlik olacağını bilmeliydim. Saat 19 da kapı çaldı. Bütün tayfa, ellerinde yemekler, şişeler, sazlar, pasta ( 4 gündür pasta yemekten millet şeker komasına girecekti) resmen evi bastılar. Sofralar hazırlandı. Sazlar başladı. Ben gecelikle noluyor demeye kalmadı. Beni süslediler, giydirdiler. Hiç olmazsa sıcacık evimdeyim. Bari keyfini çıkarmaya baktım.

Meğer canlarım! Evde hepten azıtılıyormuş. Zillerle oynamalar, teflerle masalara çıkmalar, zenne olarak arkadaşları oynatmalar. Bir eğlendik ki! Valla 3 günün acısını çıkardık diyebilirim. Yarın da sevgililer günü diye onlar bir program yapıyorlardı. Ben nasıl kaytarabilirim diye çeşitli hileler düşünmeye başladım.

Tamam bize her gün bayram, seyran, özel günler. Bahanemiz her zaman hazır. Yeter ki biri hadi desin. Ama olmaz ki! Bu kadar da abartılmaz ki! Millet yaşlandıkça akıllanır. Biz tersine delleniyoruz. Oooh! Sefamız olsuuuuuun! Bakalım seneye ne gibi dellenme bizi bekliyor. Hayırlısı ile onu da görelim bakalım.

SEVGİYLE KALIN