Canlarım, sizlerle beraber olmak öyle önemli ki benim için. Beni Sevgi ablanız olarak kabul edin. Zaten Bodrum da beni öyle tanır. İyi ve kötü zamanlarınızda yanınızda olayım. Dertleşelim, ama çoğunlukla gülelim. Öyle ihtiyacımız var ki gülmeye. Sorunlarımızı unutup, keyif almaya bakalım. Haydi.. Var mısınız beraber keyiflenmeye ?

Bodrumun Sevgisi

Pazartesi, Şubat 06, 2006

SELAHATTİN PINAR GECESİ

Her zaman olduğu gibi, yine coştum. Evimin yolunu unuttum. 4-şubat- cumartesi gecesi, Selahattin Pınar’ın ölüm yıldönümü vardı, yalı çiftlik yolunda kızıl ağaç mevkisinde, hocanın erkek kardeşinin oğlu çiftlik açmış. İçinde çok şirin restaurant yapmış. Tam bir çiftlik evini döşemiş. Bizi davet ettiler. Bu kulunuz nereye çağrılır da hayır der! Bizim koro arkadaşlarının bir kısmı ve hocamızla beraber gittik. Maksat yemek değil, (benim için yemek de önemli!!) meşk etmek.

Selahattin Pınar’ın yeğeni, sevgili Altın Pınar bey bizi kapıda karşıladı. Yemekleri söylemeyeceğim. O kısmı bende saklı, sizi iştaha getirmeyim. Bizi musiki kısmı ilgilendirir.

1902-1960 yıllarında yaşamış olan üstat hakkında önce yeğeni konuştu. Yeminle öyle özel ve güzel anekdotlar anlattı ki! Nefessiz dinledik. Sonra gelen misafirlerin arasından sevgili Erdoğan Okçu bey çıktı. Meğer hocanın yaşayan en yakın arkadaşıymış. O da kimsenin bilmediği hatıralarını dile getirdi. Bakın bir tanesini aktarayım. Bunu da bizim hoca Halil İbrahim Yüksel anlattı. Selahattin hoca her gün öğleden sonra mutlaka 2 saat uyurmuş. Hocaya harika şarkı güfteleri yazan ve yakın arkadaşı olan Mustafa Nafiz Irmak da saat kaç olursa olsun, hocanın kapısına dayanırmış. Hoca da öğle uykusundan uyanınca ona kızarmış. Bu böyle devam ederken bir gün Selahattin hoca yine uykusundan uyandırılınca, önde Mustafa Nafiz, arkada elinde kocaman tüfekle hoca sokaklarda kovalamaya başlamış. Belki bilenleriniz vardır. İlk karısı meşhur tiyatrocu Afife Jale’dir. Ona öyle büyük bir aşkla bağlanmış ki! En güzel eserlerini ona yapmış. Zaten biz meşke başlayınca yeğeni her şarkının nerede, nasıl, kime? Yazıldığının hikayesini anlatıyordu.

Bizim sazlarla beraber, canımız Necomuz da udunu aldı. Peeeeeeeh! Ziyafet başladı. Şarkılardan aklımda kalanları size söööööliyim! Kalbim yine üzgün, seni andım da derinden. Ayrılık yarı ölmekmiş. Yüce dağdan esen rüzgar. Aylar geçiyor sen bana hala geleceksin. Beni de alın koynunuza hatıralar. Nereden sevdim o zalim kadını!bana zehretti hayatın tadını. (bu şarkıyı, çılgın gibi aşık olduğu fakat karşılık göremediği, Cahide Sonku için yazmış. Cahide de ne canlar yakmış vaktiyle peeeeeeeah!) Bir bahar akşamı rastladım size! Sevinçli bir telaş içindeydiniz, bakınca gözlerinize. Veee! Daha ne ölümsüz eserleri geçtik.

Bütün bu eserler, hocamızın o yumuşacık, şerbet gibi sesinden daha bir güzellik kazandı. Bir restoranda millet yemek yiyor. Kafalar iyi olmuş. Kapalı mekan. Herkes kafasına göre şarkılara eşlik ediyor. Laf atanlar oluyor. Ammaaaa! Hocamız bir çıktı kiii! Şarkıya başladığı andan itibaren, koca salonda çıt çıkmıyordu. Nasıl keyifle dinlediler? Akşam 19.30 da yemek ve müzik başladı. O harika saatler nasıl geçti? Baktım kimseler kalkıp evine gitmiyor. Saat sabahın 4 dü olmuş. Zorla bitirip, izin istedik de evlerimize gidebildik.

Canlarım, sizden gelen mailleri devamlı okuyorum. Ama hepsine cevap veremiyorum. Noooolur! Kusuruma bakmayın. Lakin hepinizin yeri gönlümde. Bana hep soruyorsunuz.”nasıl bu kadar keyifli olup, hayattan zevk alabiliyorsun? Hiç mi sıkıntıların yok? Rol mü yapıyorsun? Yoksa duygusuz musun?”

Canlarım! Okurlarım! Bende sizler gibi normal insanım. Benimde sorunlarım var. kavga ettiğim var, sıkıntılarım var. duygularım var. önemli olan bunları aşıp, hayatı yaşamı kolaylaştırmak. Bakın normal bir gecenin nasıl keyfini çıkarıyorum. Yoksa normal yemek ve müzik deseydim. Lay lay lom dinler gelirdim. Onu içinde yaşamak, keyif almak önemli. Siz de öyle yapın. Vaalla pişman olmazsınız. Hep sevgiyle bakın etrafınıza emiiii!

SEVGİYLE KALIN