EGENİN İNCİSİ BENİMLE KIYMET KAZANDI
Sevgili gezenti böceğiniz yine yollara düştü. Bana gezme denince, kanım kaynıyor. Gözlerim dönüyor. Eve barka sığamıyorum. Hemen bavul yatağın üstüne atılıp, içine ne bulunursa tıkıldı. Kokoş hatun olduğum için süslü neyim varsa aldım. Hanım arkadaşımla pazar gecesi 8 de İzmir’e yollandık.
Otelimize yerleşik. Ertesi günü İzmir kazan biz kepçe, biz her seferinde gelince mutlaka kayboluyoruz. Kimi görürsek yol soruyoruz. Bir arkadaşım var. Şimdi ambargo koyar, rahat gezemeyiz diye onu aramak istemedim. Akşam konak tiyatrosuna gitmek için yol sordum kii! Koskoca kentte benim arkadaş değil mi? İkimizde şaşırdık. Tesadüfün böylesi ancak filmlerde olur. O da bozuldu, yapabileceğim bir şey yoktu. Şimdi geldik filan diye kıvırdım ama yemedi. Benim de burnum uzadığı için anladı. Aslında benim görmek istediğim arkadaşa ulaşamadım. İstemediğim arkadaş da burnumun dibinde bitti. Benim ettiğim duaları, tanrı ters anladı. Şaka bir yana, kısmetsizlik bu kadar olur.
Pazartesi gecesi! Can dostum, Ülkü Erakalın’ın 60. sanat yılı kutlaması vardı. Onun için özel gittik İzmir’e. Hoş İstanbul’da olan gösteriye de gitmiştim. Benim için Ülkü önemli. Canım nasıl harikaydı. Bizi yeşil çamın en eskilerinden başlayıp, bu güne taşıdı. Zengin arşivinden, özel anılarla bizi kah güldürdü. Kah ağlattı. Şunu anladım! Eğer işini severek yapıyorsan, aşk dediğin şey mesleğinde de varsa, yaşlanmıyorsun. Gözlerin parlaması bir başka, yüreğin atması bir başka, verilen emeklerin semeresini almak bir başka oluyor. Ülkü’nün yaşı takvimde başka, yürek yaşı bambaşka. Öyle genç ki! Öyle şevkli ki! Vallahi kıskandım. Onun işindeki aşk, bende yok. Ben üşengeç, tembel tavuk, sıkılıveriyorum.
Salonda belediye başkanı da vardı. Plaket filan verildi. Biz Ülküyü ve koro hocamızı aldık. En ünlü çorbacı İsmet ustaymış, oraya gittik. Çorba, rakı, aman bir tandır kebabı vardı. Yumulduk. Gene boğaz derdindeydik. Yemek benim için ayrı keyif. Başlı başına bir şölen. Yeni adet edindim. Rakıyla beraber çay içiyorum. Şimdi zevksiiiiiiz!! Diye yüzünüzü buruşturmayın. Deneyin valla güzel oluyor. Ayılıp yeniden içiliyor. Garsonda şaştı ama emir demiri kesermiş. Çayı da getirdi. Ne görgüsüz insanlar demiştir. Sanki umurumuzdu.
İki hatun hovardalık yapıp, Hilton’da kaldık. Ne yaaa! Ölmeyecek miyiz? Sefamız olsun dedik deeee! Aybaşında kredi kartların ödemesi gelince, sefamız olsun diyecek miyiz? Hiç sanmıyorum. Dövünme faslı başlayacak. Hesabını bilmeyen, idareyi bilmeyen, çılgın kadın ben!!
Rehin kalmadan dönüşe geçtik. Önce Meryem anaya uğrandı. Mumlar dikildi. Dilekler bir bir söylendi. Suyundan 3 yudum içildi. Ordan 7 uyurlara gidildi. Anacım her yerde uyumuşlar. Efes’de var. Mersin’de var. Neyse orda da okundu. Söke’de çöp şişleri patlayıncaya kadar yendi. Son durak Milas pazarıydı. Çuha kilimler alındı. Koskocaman sini alındı. Yer minderleri alındı. Şömine önü, şark odası için ne lazımsa yüklenildi. Haaa! Bütün bunların pazarlığını bendeniz yaptı. Ne pazarlık! Adamlar illallah dediler. Karlı çıkan biz olduk. Arkadaşım ben yapamazdım,pes dedi. Şimdi sıra şömine önünü süsleyip, ilk keyfimizi yapmak.
SEVGİYLE KALIN
Otelimize yerleşik. Ertesi günü İzmir kazan biz kepçe, biz her seferinde gelince mutlaka kayboluyoruz. Kimi görürsek yol soruyoruz. Bir arkadaşım var. Şimdi ambargo koyar, rahat gezemeyiz diye onu aramak istemedim. Akşam konak tiyatrosuna gitmek için yol sordum kii! Koskoca kentte benim arkadaş değil mi? İkimizde şaşırdık. Tesadüfün böylesi ancak filmlerde olur. O da bozuldu, yapabileceğim bir şey yoktu. Şimdi geldik filan diye kıvırdım ama yemedi. Benim de burnum uzadığı için anladı. Aslında benim görmek istediğim arkadaşa ulaşamadım. İstemediğim arkadaş da burnumun dibinde bitti. Benim ettiğim duaları, tanrı ters anladı. Şaka bir yana, kısmetsizlik bu kadar olur.
Pazartesi gecesi! Can dostum, Ülkü Erakalın’ın 60. sanat yılı kutlaması vardı. Onun için özel gittik İzmir’e. Hoş İstanbul’da olan gösteriye de gitmiştim. Benim için Ülkü önemli. Canım nasıl harikaydı. Bizi yeşil çamın en eskilerinden başlayıp, bu güne taşıdı. Zengin arşivinden, özel anılarla bizi kah güldürdü. Kah ağlattı. Şunu anladım! Eğer işini severek yapıyorsan, aşk dediğin şey mesleğinde de varsa, yaşlanmıyorsun. Gözlerin parlaması bir başka, yüreğin atması bir başka, verilen emeklerin semeresini almak bir başka oluyor. Ülkü’nün yaşı takvimde başka, yürek yaşı bambaşka. Öyle genç ki! Öyle şevkli ki! Vallahi kıskandım. Onun işindeki aşk, bende yok. Ben üşengeç, tembel tavuk, sıkılıveriyorum.
Salonda belediye başkanı da vardı. Plaket filan verildi. Biz Ülküyü ve koro hocamızı aldık. En ünlü çorbacı İsmet ustaymış, oraya gittik. Çorba, rakı, aman bir tandır kebabı vardı. Yumulduk. Gene boğaz derdindeydik. Yemek benim için ayrı keyif. Başlı başına bir şölen. Yeni adet edindim. Rakıyla beraber çay içiyorum. Şimdi zevksiiiiiiz!! Diye yüzünüzü buruşturmayın. Deneyin valla güzel oluyor. Ayılıp yeniden içiliyor. Garsonda şaştı ama emir demiri kesermiş. Çayı da getirdi. Ne görgüsüz insanlar demiştir. Sanki umurumuzdu.
İki hatun hovardalık yapıp, Hilton’da kaldık. Ne yaaa! Ölmeyecek miyiz? Sefamız olsun dedik deeee! Aybaşında kredi kartların ödemesi gelince, sefamız olsun diyecek miyiz? Hiç sanmıyorum. Dövünme faslı başlayacak. Hesabını bilmeyen, idareyi bilmeyen, çılgın kadın ben!!
Rehin kalmadan dönüşe geçtik. Önce Meryem anaya uğrandı. Mumlar dikildi. Dilekler bir bir söylendi. Suyundan 3 yudum içildi. Ordan 7 uyurlara gidildi. Anacım her yerde uyumuşlar. Efes’de var. Mersin’de var. Neyse orda da okundu. Söke’de çöp şişleri patlayıncaya kadar yendi. Son durak Milas pazarıydı. Çuha kilimler alındı. Koskocaman sini alındı. Yer minderleri alındı. Şömine önü, şark odası için ne lazımsa yüklenildi. Haaa! Bütün bunların pazarlığını bendeniz yaptı. Ne pazarlık! Adamlar illallah dediler. Karlı çıkan biz olduk. Arkadaşım ben yapamazdım,pes dedi. Şimdi sıra şömine önünü süsleyip, ilk keyfimizi yapmak.
SEVGİYLE KALIN