Canlarım, sizlerle beraber olmak öyle önemli ki benim için. Beni Sevgi ablanız olarak kabul edin. Zaten Bodrum da beni öyle tanır. İyi ve kötü zamanlarınızda yanınızda olayım. Dertleşelim, ama çoğunlukla gülelim. Öyle ihtiyacımız var ki gülmeye. Sorunlarımızı unutup, keyif almaya bakalım. Haydi.. Var mısınız beraber keyiflenmeye ?

Bodrumun Sevgisi

Çarşamba, Mart 09, 2005

İÇİMDEKİ BEN

İçimdeki yalnızlığıma sevdalanmam babamla başlar. Babam gitmişti.. Çocukluğum; hep dönecek, bir gün mutlaka gelecek diye beklemekle geçti. Babamı görünce çocuk kafamda mutluydum. Annemin ilgisi yoğundu da kendi yalnızlığım, ne oldu?

Büyüdüm! Yalnızlığımda; babamı değil de, babasızlığı sevmeye başladım. Kız çocuğunda baba figürü tartışılmaz. Derler ya kızlar hayatlarına giren erkeklerde babalarını ararlar.Erkekler de analarını arar.Şu meşhur oedipus kompleksi . Eğer doğruysa, ondan sevdalandım, bu kadar erkeklere değil de yalnızlığıma.

Gençlikte kendimi hiç sorgulamadım ama mutlaka bu yüzden yürütemedim ilişkilerimi. İki yıl aşk (o zamanlar öyle zannediyordum) yaşayarak, ailemin itirazlarına rağmen evlendim İçimdeki, özlem mi? Dürtü mü? Adını koyamıyorum, ses tonu, kadını centilmence taşımak, ilgi, şefkat beni hep cezp etti. Aşık olmak başka evlilik başka olduğunu, evlenince ayırt edebildim. Dış ve iç etkenlerden kızım 8 aylıkken ayrıldım. 23 yaşında, kız çocuğumla gene yalnız kalmıştım.

Sonra hayatımda sevdiğim ama sevginin ne olduğunu dibine kadar yaşadığım, arkadaşım oldu. Kocaman dolu dolu altı yıl geçti. Bu arada onu iş güç sahibi yaptım. Arabamı haşat etmesine ses çıkarmadım. O sevdiğim! hayatını düzene sokunca, altı seneyi altı dakikaya sığdırdı. Benim sevgimi, maddiyatımı kullanıp selpak mendil gibi attırıverdi.yine yalnızdım.

Bunlar yıllar evveldi.Sonunda kaçtım! Sinemada bir el tarafından okşanmadan, rahat rahat filmi izlemeyi tercih ettim. Yolda boynumu sıkan koldansa, elimi kolumu sallayarak yürümeyi tercih ettim. Yemekte gözlerime bakılmaktansa istediğim gibi yemeyi istedim.

Hayatıma girecek erkeklerin olmayanını sevdim. Kimi anladı, kimi anlamak istemedi.Saatte bir arayıp “nerdesin?” demeyen, beş dakikada bir telefon beklemeyen,Sadece ona sunduğuyla yetinen, hangi erkek hayır diyebilir ki? Dedi. O dedi!! En çokta ona kızdım zaten! Bana yaklaşmaya çalışanların hepsini sildim de bir onu silemedim öfkemden. Seneler sonra bana yalnızlığımı sevdirdiği için affettim zaten.

Erkeklere armağanımın ağırlığı büyüktü.Bunu bana o öğretti. Olan’ı herkes severdi. Ama “olmayan” herkesin harcı değildi. Yokluğunu sevdiğim 6 yılımı çalmıştı. Dile kolay evlilik gibi.6 yılda “benim olduğu zamanlarda, o geldikçe, ben beklentisiz olduğum” süre ilişki sürdü.Bu ilişkide almak da gerkmez mi? Ki bu benim hiç bilmediğim bir şeydi.

Gerçekten insan bir kere alıştı mı? Yalnızlığa….Sittin sene istemiyor kimseyi. Geçen akşam barda “eve erken gideyim” diyince arkadaşım “ otur evde kocan mı var bekliyor?” dedi.ben “ kimse yok ama beni “ben “bekliyor evde” dedim.

Yalnızlığımı seviyorum. Yatağımda ayağıma deyen ayak yok. Nasıl kokulu yemek yesem de yüzünü buruşturacak adam yok.Devamlı yolda belde arkadaşlarımın arasında bağırırım “dulluğun gözünü seveyim!!”

Benim ilişkilerimi yürütemem belli, yalnızlığıma aşık olmam belli, alışkanlık ötesi “baba sevgisi” O sevgiyi dışarıda aramam ve yürütemem. Nerde olursam olayım evdeki “ben’e” koşmam hep o sevgiden. Sayıları gün geçtikçe artan, bekar hayat sürenlerin bence ortak kaderi bu. Benimki belli de milyonları “Ben’lere” koşturan ne ki?......



SEVGİYLE KALIN