Canlarım, sizlerle beraber olmak öyle önemli ki benim için. Beni Sevgi ablanız olarak kabul edin. Zaten Bodrum da beni öyle tanır. İyi ve kötü zamanlarınızda yanınızda olayım. Dertleşelim, ama çoğunlukla gülelim. Öyle ihtiyacımız var ki gülmeye. Sorunlarımızı unutup, keyif almaya bakalım. Haydi.. Var mısınız beraber keyiflenmeye ?

Bodrumun Sevgisi

Pazartesi, Kasım 20, 2006

ÇAN ÇİN ÇON NE YA BUNLAAAR!

Valla yeni bişey almaya korkar oldum. Çarşıyı dolanmaya bayılıyorum. Ne zamandır, köyümü de (bodrum ne kadar köyse artıkın) özlemişim. Sabahtan uyanıyorum desem de saat 11- 12 dolaylarında yataktan sürünerek kalkma eylemi… sabah afyonum patlaması, çay sefası derken saat 14 de sokağa çıkıyorum.

Sokaklarını özlediğimin köyümün, her karışını keyifle temaşa ediyorum. Esnafımı bilem özlemişim. Kimiyle oturup çay içiyorum. Kimiyle sabah kahvesi. Falıma bakmaları da cabası. Nereler kapanmış? Nereler açık kalmış? Teftiş ediyorum. Bu mevsimde buraya bayılıyorum. Az kişi var. güneş harika. Deniz kenarında kısa kollu tişörtle oturup, yüzümü yakıyorum. Sokak köpekleri denize giriyor. Onları nasıl kıskanıyorum. Üşümeyeceğimi bilsem valla denize bilem girerim. Akşamları sadece sobama 2 odun atıyorum. Ooooh! Sıcacık. Arkadaşlar geliyor. Sıcak şarap veya rakı içiyoruz. Ne keyif dimiiii!

Ya ne diyordum, nerelere geldim. Takım çantamdan tornavidam, pensem, kerpetenim kaybolmuş. Kim bilir kimlere verdim? Sonra unuttum. Yenilerini aldım. Ulen ilk icraatımda tornavida kırıldı. Pensenin ağzı açılmıyor. Pensenin de dişleri tutmuyor. Bahçe musluğumun ağzını sıkacağım. Yok anacım yapamadım. Yani beceriksizliğimden değil de elimdeki alet edevatın sağlamlığından. Geri götürdüm. Adam ne dese? “ abla bunlar Çin işi. Yerlisi var emme pahalı. Kadın kısmına ucuzu yeter dedim. Bunları verdim” al 1 kaya nereye dayarsan daya. Hangisine kızayım. Dişi varlık olduğum için iş yapamaz diye gördüğüne mi? beni kazıklamak istediğine mi? “ver ordan sağlamlarını. Ben her tamirimi kendim yaparım. Senin de varsa beni çağır” dedim.

Cep telefonumun şarj aleti bozuldu. Yenisini aldım eve geldim. Taktım 4 dakika ya geçti ya geçmedi çatır çutur sesler geldi. Hemen fişten çektim. Metalik alet utancından simsiyah olmuş. Çöpe attım. Yenisini aldım. O da telefonun şarj deliğine küçük geldi. Yenisini aldım. Işığı yanmadı yani iş görmedi. Yenisini aldım. Şimdilik idare ediyorum. Her seferinde markasına göre alıyorum. Meğer hepsi Çin malıymış elimde 3 tane makine var hiç biri işe yaramıyor.

Torunuma ağlayan bebek aldım. Pilli. Düğmesine basınca “ıngaaaa” diye ağlıyor. Evde önce kendim oynayım dedim. Keşke demeseydim. 10-15 dakika kadar ağlattım. Sonra bebek başladı. “ıngaaaa, ngaaa, gaaaa, aaaaa, aaa, aa,a” anaaaaa! Ses bitti. İçine bakayım pili bu kadar çabuk bitermiymiş dedim. Elbisesini kaldırdım, karın bölgesindeki kapağı açacağım. Pat diye kolu elime geldi. Onu yerine takarken ötekisi çıktı. İkisini takacağım diye uğraşırken başı koptu. Yani 1 saat içinde bebek kendini dağıttı. Çocuk yapsa, “kıymet bilmiyorsun anında bozdun !” diye bir sürü laf sayarız. Hoş Ece daha o yaşa gelmedi de vaziyeti kurtardı.

Dahası da var ama sinir katsayım bunları yazmaya müsait değil. Yalnız dün harbiden çıldırdım. Bulaşık süngeri aldım. İlk ıslattığımda sert yüzü var ya hani? Elimde kaldı. Sünger akşam üstü parçalandı. Birde 6 tanesi poşetteydi. Baktım. “made in china” içimden resmen rep şeklinde şarkı söylemek geldi.

ÇİN İŞİ CAPONİŞİ.
BUNU YAPAN BİRÇOK KİŞİ.
ALDATIYOR BİZLERİ.
UCUZ DİYE YERSEN ABİİİ!
SATIN ALMAK SANA KALMIŞ,
İSTER ERKEK, İSTER DİŞİ….

Yaaa! İşte bu Çin işi mallar her yanımızı sarmış. Allah sonumuzu hayır eylesin.
En güldüğüm de Çin işi arabalar geliyormuş. Hemi de 3 otuz paraya. Bineceksin. Boğaz köprüsü üstünde motor düşecek. Taş devrinin arabası gibi. “yaba daba duuuu” diye gideceksin. Ne matrak olur amaaaaa!

SEVGİYLE KALIN