Canlarım, sizlerle beraber olmak öyle önemli ki benim için. Beni Sevgi ablanız olarak kabul edin. Zaten Bodrum da beni öyle tanır. İyi ve kötü zamanlarınızda yanınızda olayım. Dertleşelim, ama çoğunlukla gülelim. Öyle ihtiyacımız var ki gülmeye. Sorunlarımızı unutup, keyif almaya bakalım. Haydi.. Var mısınız beraber keyiflenmeye ?

Bodrumun Sevgisi

Perşembe, Mart 24, 2005

I LOVE YOU TELEFON MU ACABAA??

Dün tam bu konuya başlamıştım ki, tv beni dellendirdi. Neyse şimdi bunu size şeyedeyim bari. Son günlerde cep telefonuna takık vaziyetteyim. Yer, zaman, mekan hiç önemli değil. Yeter ki telefonumuzun şarzı bitmesin.

Telefonlar ucuzu var, resim çekeni var, şarkı söyleyeni var, var oğlu var. 1 de telefon şirketleri. Yok sevgiliye hat; yok askere, polise, öğretmene aklınıza ne gelirse her kuruma hat. Başka şirketler de ne vereceğini şaşmış haldeler.Ver Allah ver ucu bucağı yok. Yeter ki sen telefonu kulağına yapıştır, vır vır da vır vır..

Senin yaşama sebebin telefonun artık. Geçtiğin mesajların gelecek kuşaklara bırakacağın en önemli eserlerindir. Çağrı bırakmak OUT, mesaj çekmek İN.

Teknoloji düşmanı değilim, aksine her gelişmeyi sıkı takip ederim.Gençlik telefonla manyaklaştı da derdinde değilim. Ama görgüsüzlük ve abartı beni bile dellendirdi. Otobüste, minibüste, hastanede, pastanede, okulda, sokakta ve aklınızın alabileceği her yerde. Telefonla saatlerce konuşmaları çözemiyorum.

1 de konuşma tekniği geliştirdiler. “Ayyyy!!! İnanmııııyooooruuuuumm!!bu gün ne oldu biliyomuuuuuuusun?? Oha filan olduuuum yaniiiiiii!!!” kelimeleri yuvarlayarak, uzatarak, bozarak özel dil yarattılaaaaaaarrr..geçen minibüsle Milas’a gidiyorum. Vallahi bir kızcağız garajda başladı konuşmaya Milas garajına kadar hiç kapatmadan sevgilisiyle konuştu. Ben oradan ayrıldığımda hala konuşuyordu.

Minibüste yanımda oturuyordu. Sevgilisine neler anlattı neler. Annesi hastalanmış, esas babasına naz yapıyormuş. Babası da her seferinde de annesinin numarasını yiyormuş. Mahallelerine yeni taşınan komşunun köpeği çok şekeeeeeeeeeermiiiiiiş. Matematik yazılısında nasıl kopya çekmiş, hoca andavallıymış anlamamış, kesin iyi not alacakmış.

O konuştu biz minibüs sakinleri mecburen dinledik. Kızımız avaza bağrınıp duruyordu. Şöyle düşündüm. Bunlar iki sevgili… Telefonda 1 saatte konuştuklarını karşılıklı 1 kafe de oturup konuşsalar, en az 10 saat eder.H em göz göze el ele olurlar, hem de mimiklerini görerek sohbet ederler.

Bu kadar uzun konuşmak bence hastalık belirtisi ve görgüsüzlük. Sesleriyle etrafı rahatsız ettiklerinin farkında bile değiller. Tam güneş batarken deniz kenarında 1duble rakı söyleyip güzel havanın keyfini yaşayacaktım da yaşayamadım. Üstlerinde okul forması olan iki kızımız yanımdaki masaya oturdular. İkisi ayrı ayrı ellerinde telefon, sevgilileriyle ailelerinden gizli konuşuyorlar.

Ne kafamı dinlemek kaldı, ne güneşin batışının güzelliği kaldı. Dayanamadım “ çocuklar ya yavaş konuşun, yada başka yerde konuşun “ A!! TEYZEEEE ( baba bababa bak bide utanmadan teyze) sana neee!! Burası babanın malımı istediğimiz yerde konuşuruz. Eğer rahatsız olduysan sen giit”

Şimdi anladınız mı neden kıl oluyorum şu telefonlara. Benimde var, ben de konuşuyorum. Bir adabı var. Benim için 10 dakikadan çok konuşan, görgüsüz ve hastaaaa!..Bizler her teknolojiyi, verilen hakları dibine kadar kullanmayı marifet sanıyoruz. Çevremde car car car bağırarak konuşan sevgililer istemiyoruuuum. Belki de kıskanıyoruuum… Şaka bi yana bebeler ne olur abartmayın, şu telefonları kulağınıza yapıştırmayın. İcat olmasaydı hepiniz sevgilinizle nasıl konuşacaktınız? Kendinize gelin dellenmeyiiin…



SEVGİYLE KALIN