İSTANBUL’DAN PAKET GELDİ, MİDEMDE BİR BAYRAM HAVASI
Burada yaşamak, ölmeden cennete gitmek gibi. Mutluyum. Zaten MSN adresimde de ruh durumuma göre, yani kafama göre yazıyorum. Son yazdığım “yaşamı seviyorum. Her anını gönlümce yaşıyorum.” Artık bani tanıdınız. Sabahları şarkı türküyle uyanırım.hayattan olduğunca keyif almaya bakarım.
Çocukluğumun Ankara’sında eskiden ulusa giderken toptancı hali vardı. Her türlü meyve, sebze tazecik satılırdı. Hele balık tezgahları! Of! of! of! Işıkların altında pırıltılar oynardı. Artık unuttuğumuz torikler, baba balıklar, karidesler, sübyeler. Hepsi şimdi de var ama bir tek olmayan ne bilir misiniz? Çiroz! Eskiden uskumru veya palamuttan yaparlardı. Balıkçıların tezgahının üstünde iplere asılı yığınla çiroz olurdu. İnanın 1 kilo çiroz alıp, eve gelene kadar yemiştim. Evden de esaslı azar işitmiştim. Ceza olarak tekrar almaya yollamışlardı. Ev uzaktı. Yürüyerek gidip gelmiştim. Lakerda öyle boldu ki! Kilosu üç otuza satılırdı. En taze balık devamlı Ankara’da olurdu.
Aradan seneler geçti! harman gibi savrulduk. Doğduğumuz yerde kalmayıp doyduğumuz yere geldik. Bodrum’da yaşadığım için şanslıyım. Bir tek bazı yiyecekleri bulamıyorum. Yazın Ayşe kadın fasulye istiyorum. Lüfer istiyorum. Eskiden kıvırcık salata bile isterdim.neyse ki şimdi burada pazarda var. simit mesela! Ahh! İstanbul simiti! Nasıl gevrek, kızarmış, miss gibi…
Dün İstanbul’dan canım arkadaşım maniş geldi. Bize sürpriz yapmış. Balık, lakerda, çiroz getirmiş. Gündüz hepimizin koşturması vardı. Bende kolej çalışması, Ülküyle senaryo çalışması, belediye başkanıyla görüşme, kaymakamla görüşme.derken akşama turşum çıktı. Eeeee! Ülküyü dışarıda yemeğe götüreceğiz. Balıklarımızı ve diğer nevalemizi aldık. Bizim tanıdık restauranta gittik.
İnanmazsınız! Aç gözlülük başa belaymış.daha siparişleri söyledik. Lakerda ve çiroza bir yumulduk. O kadar olur. Burada hazır çiroz var ama aynı lezzette değil. Maniş özel yerden almış. Allaaaah! Eski gençlik günlerime döndüm. Eskiden kiloyla alırdık şimdi tadımlık buluyoruz. Buna da şükür.
Çok merak ediyorum. Yüzgeçlerim ne zaman çıkacak? Balık ve deniz ürünlerine bitiyorum. Benim için önemli olan yemekten ziyade damak zevki iyi olmalı. Artan lakerda ve çirozu (az kalmıştı ama aç gözlülük parayla mı?) sardırıp eve getirdim.
Karnımız doydu ya! bizim konserin şarkılarını söylemeye başladık. Masalar pek memnun oldu. isteklerde bile bulundular. Peeaah! Biz büyük solistler de aniden havaya girdik. En baba eserleri nasıl avaza söylüyoruz? Solo bile yaptık. Kendimi kaptırıp koyverdim. Tutabilene aşk olsun. Zaten gelen hesapta bizim müzik katkılarımızdan dolayı, büyük bir indirim vardı.( bence bindirim falan yaparlar, amanın gitsinler diye sanmıştık.)
Dışarıda hava ılıktı fakat yağmurluydu. Hepimiz dağılırken, arabayla götürelim dediler kabul etmedim. Asker postalı ayakkabımla başıma yağmurluğumu geçirdim. Yağmurun keyfini çıkara, çıkara yürüdüm. Birikmiş su göletlerine caaaaffff! Diye bastım. Nasıl zevkliydi anlatamam. İyi ki yaşıyorum! İyi ki mutluyum! Yaşayım ben beeeee!
SEVGİYLE KALIN
Çocukluğumun Ankara’sında eskiden ulusa giderken toptancı hali vardı. Her türlü meyve, sebze tazecik satılırdı. Hele balık tezgahları! Of! of! of! Işıkların altında pırıltılar oynardı. Artık unuttuğumuz torikler, baba balıklar, karidesler, sübyeler. Hepsi şimdi de var ama bir tek olmayan ne bilir misiniz? Çiroz! Eskiden uskumru veya palamuttan yaparlardı. Balıkçıların tezgahının üstünde iplere asılı yığınla çiroz olurdu. İnanın 1 kilo çiroz alıp, eve gelene kadar yemiştim. Evden de esaslı azar işitmiştim. Ceza olarak tekrar almaya yollamışlardı. Ev uzaktı. Yürüyerek gidip gelmiştim. Lakerda öyle boldu ki! Kilosu üç otuza satılırdı. En taze balık devamlı Ankara’da olurdu.
Aradan seneler geçti! harman gibi savrulduk. Doğduğumuz yerde kalmayıp doyduğumuz yere geldik. Bodrum’da yaşadığım için şanslıyım. Bir tek bazı yiyecekleri bulamıyorum. Yazın Ayşe kadın fasulye istiyorum. Lüfer istiyorum. Eskiden kıvırcık salata bile isterdim.neyse ki şimdi burada pazarda var. simit mesela! Ahh! İstanbul simiti! Nasıl gevrek, kızarmış, miss gibi…
Dün İstanbul’dan canım arkadaşım maniş geldi. Bize sürpriz yapmış. Balık, lakerda, çiroz getirmiş. Gündüz hepimizin koşturması vardı. Bende kolej çalışması, Ülküyle senaryo çalışması, belediye başkanıyla görüşme, kaymakamla görüşme.derken akşama turşum çıktı. Eeeee! Ülküyü dışarıda yemeğe götüreceğiz. Balıklarımızı ve diğer nevalemizi aldık. Bizim tanıdık restauranta gittik.
İnanmazsınız! Aç gözlülük başa belaymış.daha siparişleri söyledik. Lakerda ve çiroza bir yumulduk. O kadar olur. Burada hazır çiroz var ama aynı lezzette değil. Maniş özel yerden almış. Allaaaah! Eski gençlik günlerime döndüm. Eskiden kiloyla alırdık şimdi tadımlık buluyoruz. Buna da şükür.
Çok merak ediyorum. Yüzgeçlerim ne zaman çıkacak? Balık ve deniz ürünlerine bitiyorum. Benim için önemli olan yemekten ziyade damak zevki iyi olmalı. Artan lakerda ve çirozu (az kalmıştı ama aç gözlülük parayla mı?) sardırıp eve getirdim.
Karnımız doydu ya! bizim konserin şarkılarını söylemeye başladık. Masalar pek memnun oldu. isteklerde bile bulundular. Peeaah! Biz büyük solistler de aniden havaya girdik. En baba eserleri nasıl avaza söylüyoruz? Solo bile yaptık. Kendimi kaptırıp koyverdim. Tutabilene aşk olsun. Zaten gelen hesapta bizim müzik katkılarımızdan dolayı, büyük bir indirim vardı.( bence bindirim falan yaparlar, amanın gitsinler diye sanmıştık.)
Dışarıda hava ılıktı fakat yağmurluydu. Hepimiz dağılırken, arabayla götürelim dediler kabul etmedim. Asker postalı ayakkabımla başıma yağmurluğumu geçirdim. Yağmurun keyfini çıkara, çıkara yürüdüm. Birikmiş su göletlerine caaaaffff! Diye bastım. Nasıl zevkliydi anlatamam. İyi ki yaşıyorum! İyi ki mutluyum! Yaşayım ben beeeee!
SEVGİYLE KALIN