Canlarım, sizlerle beraber olmak öyle önemli ki benim için. Beni Sevgi ablanız olarak kabul edin. Zaten Bodrum da beni öyle tanır. İyi ve kötü zamanlarınızda yanınızda olayım. Dertleşelim, ama çoğunlukla gülelim. Öyle ihtiyacımız var ki gülmeye. Sorunlarımızı unutup, keyif almaya bakalım. Haydi.. Var mısınız beraber keyiflenmeye ?

Bodrumun Sevgisi

Salı, Mayıs 24, 2005

AKLIM DURMUŞ, FİKİRLERİM NANAY OYNUYOR

Yine günlerdir gezentiyim. Öyle hale geldim ki nerde çalgı? Sevgi orada kaldı. Bu aralar düğün dernekler eksik değil. Bilirsiniz Bodrum düğünleri en az 4 gün sürüyor. Eve giren kim? Hem yardım ettim, hem de eğlendim.

Anam, babam! Burada düğün evi göçmelerde. O eski adetler; yok nişan görme, yok ağırlık, yok çeyiz serme. Bir de yemek faslı var ki esas o yıkım. Ev sahibimin oğlan kardeşi evlendi. Sadece 3 milyarlık içki alınmış.(bunu en az 250 YTL, sini biz içmişizdir) şaka bir yana ne masraf, benim güney Koreli iki kız misafirim vardı onları da kına gecesine götürdüm. Dumur oldular. Yemekleri soruyorlar, misafirlerin ellerindeki kollarındaki altınları soruyorlar. En anlamadıkları şey de oynayanların başlarına atılan paralar. Toplayıp saza verildikçe sordular “parayı niye veriyorsunuz? Ev sahibi para vermiyor mu? Para verenler kim?” izah ettim. Biz zengin milletiz, böyle günlerde bol para veririz. Falan filan….”

Koreli kızlar, yemekleri yediler. Şimdi kime yemek parası vereceğiz? Diye sordular. Bedava yemek hem de 4 gün öğlen, akşam millet yer içer deyince, çekik olan gözleri yusyuvarlak oldu.

Bodrum’un mahalli oyunlarını çok beğendiler. Bende onları oyuna kaldırdım. Becermek için nasıl çaba sarf ettiler. Ben de onların başından para attım. Sevindiler. Ben oynarken de onlar para attılar devamlı kameraya çektiler, resim çektiler. Belki de hayatlarında bir daha göremeyeceği gün yaşadılar.

Denizde çocuklarını zorla sokan ana babayı öldürebilirim. Zaten daha deniz ısınmadı. Büyükler bile zor giriyor. Zavallı küçük çocuğu kucakladıkları gibi yallah suya!!... Garibim önce soğuktan şoka giriyor, sonra basıyor çığlığı… Ana baba mutlu mutlu sırıtıyorlar. “hadi çocuğum, ellerini çırp, ayaklarını vur.” Sanki olimpiyatlara yüzücü yapacaklar 1 günde. Çocuk su yutar, bağırır. Kim dinler ki? Bu arada zannederler ki çocuk denizi sevecek de yüzme öğrenecek. Kendileri doğru dürüst yüzme bilmezler, bebeyi suya salarlar.

Neden elin ecnebi çocuklarının hiç sesi çıkmaz, doğru düzgün yer içer, denize girer. Bizimkilerse bir cayırtı, “anneeeeeeeeeee! Bak yüzüyoooooooom!!” “Aliiiiiiiiiiii!!! Koşmaaaaaaa! Kız aliyeeeeeeeeeeee!! Çık sudan. Bana neeeeeeeeee! Çıkmıycaaaaaaaaaaaaam!!! Bak gelirsem dayak yersiiiin!!baba yaaaaaaaaaa! Şu anneme bişey söyleeeeeeeeee!!

Deniz kenarında oynayan, koşturan çocuklar senin üstüne su, kum atarlar. Anaları da bir sahip çıkıp özür dilemez. Yaaaaaaaa !!! işte böyle bizim millet gürültü için yaratılmışlar…

Şu fener de bu sene şampiyon oldu. kutlarım. Lakin bir CİM BOM’lu olarak içim sızladı. Maç günü evde 17 kişi vardı. 3 kişisi cim bom gerisi FB idi. Hezimetimize evim diye zor kullanarak sevinmelerine izin vermedim. Gidin dışarıda ne yaparsanız yapın diye evden hepsini sepetledim. İki senedir şampiyonlar.. bizimde vuslat seneye kaldı. İçimden gelmese de FB lileri kutlarım.



SEVGİYLE KALIN