İYİ BAYRAMLAR
İstanbul’dayım. Bayram tatilimi geçirmek için geldim. Bodrum’da yaşadığıma bin kere şükrediyorum. Cennetteyiz cennette. Büyük şehir bir felaket ( sanki çok uzun yıllar büyük şehirde yaşamamışım gibi).
Havası kirli, puslu, insan seli, trafik keşmekeşi hepimizin bildiği tipik bir İstanbul. Son zamanlarda burası korku şehrine dönmüş. Gazete başlıklarına baktım. Cebini vermeyen adamın gözleri oyulmuş. Kapkaççılar bir genci telefonu uğruna trenden atmış. Parası için adamın boğazını kesmişler. Tinerciler sanayi sitesini basmış, gaspçılar taksiciyi bıçaklamış. Bütün bunlar yazılanlar ve duyulabilenler, her gün bu şehirde onlarca suç işleniyor.
Nasıl içiniz karardı değil mi? Güzeller güzeli İstanbul’umu ne hale getirmişler.Güzelim boğaz çöplük olmuş. Kızımın evinden dışarı çıkmaya korkuyorum. Kızım minicik askılı bir çanta verdi. İçime onu çapraz takıyorum, üzerime montumu giyiyorum. Arabamızın kapılarını kilitlemek çözüm olmuyormuş, camı patlatıyorlarmış. Bütün bunlara içim acıdı. Ne olursa olsun geldiğime memnunum.
İSTANBUL!... Aslında sen ne büyülü bir şehirsin. Gündüz pasaklı bir kadın, geceleri de aşiftesin. Büyülüsün büyülü.
Kadıköy’den vapura bindim. İstanbul simidi meşhurdur. Aldım havanın puslu olmasına aldırmadan vapurun yan kısmına oturdum. Bir de çay söyledim. Eh!... Değmeyin keyfime. Aklıma Orhan Veli’nin şu dizeleri geldi.
İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı
Önce hafiften bir rüzgar esiyor
Yavaş yavaş sallanıyor yapraklar ağaçlarda
Uzaklarda çok uzaklarda
Sucuların hiç durmayan çıngırakları
İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı
*
İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı
Serin serin Kapalı Çarşı
Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa
Güvercin dolu avlular
Çekiç sesleri geliyor doklardan
Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları
İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı.
Şiir böyle sürüp gidiyor. Dalıp gitmişim. Vapurdan inip Ortaköy’e gittim. Orası bana minik bir Bodrum gibi gelmiştir. Sokak aralarında gençler tezgah açmışlar. Minik kafeler, kumpirciler, insanlar cıvıl cıvıl kalabalık. Deniz kenarına oturdum. Şehrin güzelliğine baktım! Baktım. İçimden Allah’a dua etmek geldi. “Yurdumun ve dünyanın her taşını depremden koru, fakat İstanbul’u biraz daha torpilli koru tanrım.”
Söz Orhan Veli’den açılmışken yazımı onun bir başka şiiriyle kapatayım.
Kargalar, sakın anneme söylemeyin
Bu gün toplar atılırken bayrama gideceğim.
Söylemezseniz size macun alırım,
Simit alırım, horoz şekeri alırım.
Sizi kayık salıncağına bindiririm kargalar.
Bütün zıp zıplarımı size veririm.
Kargalar, ne olur bayrama gittiğimi
Anneme söylemeyin.
Canım okurlarım, bayramınızı kutlar sağlık, mutluluk, huzur dolu bir sürü bayramlar dilerim.
SEVGİYLE KALIN
Havası kirli, puslu, insan seli, trafik keşmekeşi hepimizin bildiği tipik bir İstanbul. Son zamanlarda burası korku şehrine dönmüş. Gazete başlıklarına baktım. Cebini vermeyen adamın gözleri oyulmuş. Kapkaççılar bir genci telefonu uğruna trenden atmış. Parası için adamın boğazını kesmişler. Tinerciler sanayi sitesini basmış, gaspçılar taksiciyi bıçaklamış. Bütün bunlar yazılanlar ve duyulabilenler, her gün bu şehirde onlarca suç işleniyor.
Nasıl içiniz karardı değil mi? Güzeller güzeli İstanbul’umu ne hale getirmişler.Güzelim boğaz çöplük olmuş. Kızımın evinden dışarı çıkmaya korkuyorum. Kızım minicik askılı bir çanta verdi. İçime onu çapraz takıyorum, üzerime montumu giyiyorum. Arabamızın kapılarını kilitlemek çözüm olmuyormuş, camı patlatıyorlarmış. Bütün bunlara içim acıdı. Ne olursa olsun geldiğime memnunum.
İSTANBUL!... Aslında sen ne büyülü bir şehirsin. Gündüz pasaklı bir kadın, geceleri de aşiftesin. Büyülüsün büyülü.
Kadıköy’den vapura bindim. İstanbul simidi meşhurdur. Aldım havanın puslu olmasına aldırmadan vapurun yan kısmına oturdum. Bir de çay söyledim. Eh!... Değmeyin keyfime. Aklıma Orhan Veli’nin şu dizeleri geldi.
İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı
Önce hafiften bir rüzgar esiyor
Yavaş yavaş sallanıyor yapraklar ağaçlarda
Uzaklarda çok uzaklarda
Sucuların hiç durmayan çıngırakları
İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı
*
İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı
Serin serin Kapalı Çarşı
Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa
Güvercin dolu avlular
Çekiç sesleri geliyor doklardan
Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları
İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı.
Şiir böyle sürüp gidiyor. Dalıp gitmişim. Vapurdan inip Ortaköy’e gittim. Orası bana minik bir Bodrum gibi gelmiştir. Sokak aralarında gençler tezgah açmışlar. Minik kafeler, kumpirciler, insanlar cıvıl cıvıl kalabalık. Deniz kenarına oturdum. Şehrin güzelliğine baktım! Baktım. İçimden Allah’a dua etmek geldi. “Yurdumun ve dünyanın her taşını depremden koru, fakat İstanbul’u biraz daha torpilli koru tanrım.”
Söz Orhan Veli’den açılmışken yazımı onun bir başka şiiriyle kapatayım.
Kargalar, sakın anneme söylemeyin
Bu gün toplar atılırken bayrama gideceğim.
Söylemezseniz size macun alırım,
Simit alırım, horoz şekeri alırım.
Sizi kayık salıncağına bindiririm kargalar.
Bütün zıp zıplarımı size veririm.
Kargalar, ne olur bayrama gittiğimi
Anneme söylemeyin.
Canım okurlarım, bayramınızı kutlar sağlık, mutluluk, huzur dolu bir sürü bayramlar dilerim.
SEVGİYLE KALIN